Semiha Sandıkçı

Semiha Sandıkçı

Gassal

"Gassal"; Ahmet Kural'ın canlandırdığı genç yaşta bir gassal olan Baki'nin hayatını anlatan ,Türkiye'nin dijital platformu " tabii" de yayınlanan bir dizi ve senaristi Sümeyye Karaaslan.Hayatla ölüm arasındaki o ince çizgiyi biraz mizah,biraz müzik,çokça duygu ile sunuyor.Hüzünlü bir komedi diyor kimisi.

Ama altı çizilecek,düşündürecek ,bir şimşek çaktıracak sözleri var.

"ÖLÜNCE BENİ KİM YIKAYACAK?"sorusu günlerce reklam panolarında, sosyal medyada yer aldı.Görenler merak etti,ne demek bu diye.Bu zamana kadar kimsenin aklına gelmeyen,hiç kendine sormadığı belki çoğunun hiç duymadığı bir soruydu bu.

Her gün ölüme şahit olan ,ölüyle haşır neşir olan, yaşadığı yerde de tek Gassal olan Baki'nin kendisi bir gün ölümle burun buruna gelir ve o anda düşünmeye başlar."Ölünce beni kim yıkayacak ?"diye düşünmeye ve o kişiyi aramaya başlar.

Bir çok kişiyi etkiledi bu dizi, günlerdir sosyal medyada "Gassal"paylaşımları, sözleri,baya bir etki yarattığı belli.Ben de bir günde tüm bölümleri keyifle izleyenlerdenim.Bu kadar insanları etkileyen filmin senaryosu muydu,yoksa oyunculuklar mı, şarkıları mıydı o kadar etkiyi yaratan yoksa hatırlamak istemediğimiz o acı gerçek miydi?Hepsi de olabilir.

Bir çok şeyi hatırlattı "Gassal"bize.Önce gassallık ne, gassal kim?Öğrendi herkes.Sokakta birçok kişiye sorsanız bilemezdi böyle bir mesleğin varlığını.İnsanlar cenazeye katılır öleni ya evde kefenli görür ya da cami de tabut içinde.

Kaçımız o kaçınılmaz güne hazırlarız kendimizi?Biz inananlar için asıl yaşamımıza,diğer aleme geçiş yolculuğumuzun ilk durağı olan gasilhane gelir miydi hiç aklınıza?"Bizi kim yıkayıp,kefenleyecek ,hakkıyla bu işi yapıp beni ahiret yolculuğuma hazırlayacak?"diye düşünür müydünüz?

İnsanlar hayatında herşeyi düşünür,bir doğum gününü, söz, nişan, düğün, doğum kutlamalarını yarışa çevirir de,her ayrıntısını da düşünür,hiç bir masraftan kaçınmaz.Ama konu ölüm olunca aklına getirmek bile istemez.Mesela mezarım nerde olur düşünmez.Ben öldükten sonra ne olursa olsun der.

Anneannemi hatırlıyorum yıllar önce,kendi cenazesinde insanlara dağıtılacak şeyleri,torunlarına bırakacağı hatıraları hep hazırlamıştı ölümünden çok önce.Bizlere de göstermiş, anlatmıştı,haberiniz olsun,böyle böyle yapın diye.Ölümü kabullenip hazır olmak insan için zor birşey.

Mevlana ölümünü Şeb-i Aruz yani düğün gecesi olarak tanımlar. Ona göre ölüm;ruhun beden zindanından çıkması,sevgiliye kavuşmasıdır.Ölüm aslında gerçek âlemimize doğumumuz demektir.Ama bilsek de yine de ölümden korkarız.Bu dünyaya ağlayarak gelir,ağlatarak gideriz.

Beni düşündüren sahnelerden biridir; Baki filimde arkadaşına ölü yıkamayı öğretiyor,kendisi ölürse o yıkasın diye.Soruyor ona "su kaç derece olacak?"

Arkadaşı" ne farkeder,adam ölü zaten,kaynar olsa da hissetmez ki" diyor.Ve düşünüyor insan;evet o ölü ama biz diriyiz.Onun kalbi durdu, öldü, hissetmez.Ya bizim kalbimiz ?

İnsan yaşarken kalbinin ölmesi daha kötü değil mi?Orda yatan ölü diye,anlamaz diye alelade işini yapanın kalbi ölü.Bu dünyada bu kadar ölüm , zulüm, haksızlık görüp de sızlamayan, acımayan kalpler ölü.Sevdiklerinin acısını,derdini,sevgisini, eksiğini,belki de mutluluğunu görmeyen, paylaşmayan kalp ölüdür aslında.

En çok belki de beni düşündüren sözleri şuydu gassallın;"senelerdir her yaştan insanı yıkıyorum,ne ölüler gördüm şaşırsınız.Ama onlara üzülmem ben.Acı çeken ruhtur,beden değil.Ölüler üzülmez,ölüler ağlamaz.Yakınlarına daha çok üzülürüm ben.Ölü yakınları hüzünlüdür ama daha çok konuşmadıkları,daha çok görüşmedikleri,onu daha çok mutlu edemedikleri için pişmandırlar.

Ne güzel ifade ediyor değil mi?Ama son pişmanlık fayda etmiyor.Giden bir daha dönmüyor,kalan pişmanlığı ile kalıyor."Çok ağladım , çok ama"diyor Baki "sonra dedim ki eğer dönülme imkanı olsaydı annem gelirdi.Benim annem gelmedi ya o zaman anladım ben,giden gelmiyor."

Sevdiği insanları ihmal ettiği,onlarla daha fazla vakit geçirmediği,daha çok sohbet etmediği için pişman olur insan.Anne babasını uzun süre görmediği,yanına gitmediği için pişman olur.Çocuğunun başını daha fazla okşamadığı,daha fazla onunla oynamadığı ,telefondan başını kaldırıp onunla ilgilenmediği için pişman olur.En yakın arkadaşlarını bile günlerce aramadığı,sesini duymadığı için,zor gününde yanında olamadığı için pisman olur.Eşinin mutsuzluğunu, duygularını, belki de ona olan sevgisini,yorgunluğunu, hastalığını görmediğin için pişman olur... Geç kalır bazen insan hem kendine hem de sevdiklerine.

Evet kalbi ölmemeli insanın,ruhu ölmemeli.Yine filim de dendiği gibi"Zaman diriyken kıymetli,ölenin vakti bol!"Yani,hala zamanımız var diyemeyeceğim.Zamanımız dar.Bir gün pat diye gider de sevdiğin biri için yanar yanar, canın yanar yanar da,ne fayda...

Biraz gülerek,biraz gözlerimiz dolarak ve bazen bizden birşeyler hatırlayarak izledik her bölümü.Merak etmeyin benim kadar acı ve acıklı anlatılmıyor filimde.Şimdiden bir çok kişi ikinci sezon bölümlerini sabırsızlıkla bekliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Semiha Sandıkçı Arşivi
SON YAZILAR