VURUN ABALIYA
Toplum olarak öyle enteresan bir durumdayız ki anlatamam. Muhatabımız güçlü olduğunda yalamalığın bini bir para, azıcık zayıflayıp güçsüz kaldığında ise Allah yarattı demeden vurun abalıya misali önüne gelen eleştiri yağmuruna tutar. Bu durumu yaşamış biri olarak sıkıntılı dönemlerimde Allah kulunu yanımda bulamazken rahat dönemlerimde herkesin iş yaptırmak için kuyruğa girdiğini görünce adeta kusasım gelir. İnsanlar o kadar yüzsüzler ki iş verirken dahi kuyruğu dik tutup şu falanca arkadaşın az bir işe yarasın demeleri yok mu… İnsanı adeta çileden çıkartıyor. Mesela FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemlerde çoluk çocuklarını onların okullarına sınavsız veya düşük ücretle verebilmek için araya koyulmadık adam bırakmayan sahtekârların, FETÖ operasyonları başlayınca verip veriştirmeleri iki yüzlülüğün daniskası değil de nedir? Yazıya böyle bir giriş yazısıyla neden girdiğime gelince; geçtiğimiz hafta Bolu’da yaşanan elim faciayla ilgili herkes verip veriştiriyor, yok şu suçlu, yok bu suçlu, yok şu olsaydı bu facia olmazdı, yok bu olsaydı bilmem ne olmazdı…
Öncelikle ölenlere Allah’tan rahmet, geride kalan ailelerine başsağlığı diliyorum. Öğrencilerin ara tatili olması nedeniyle ekonomik durumu iyi olan insanların bir kısmı kayak tatili yapmak üzere Uludağ’ı tercih ederken bir kısmı da Kartalkaya’yı tercih etti. Tatil herkesin hakkıdır, yok niye gittiler, yok şu kadar para verdiler, bu kadar para verdiler ifadeleri boş konuşmaktan başka bir şey değildir. İmkânı olan herkesin tatil yapma hakkı vardır. Bizim kuşak tatili lüks görür ama yeni kuşak için tatil olmazsa olmazlardandır. Bizim ailenin tatili Lâdik, Of, Çatalçam arasında gidip gelmekten ibarettir, bunun dışında tatil yapma gibi bir lüksümüz yok ama yapanlara da saygı duyarız. Dikkatimi çeken en önemli konu; önüne gelen herkesin suçlu arama peşinde olması. Daha doğrusu vurun abalıya mantığıyla hareket edilmesi, bunu doğru bulmuyorum. Gelelim otellerdeki denetim konusunda yetkinin ve sorumluluğun kimde olduğuna. Bu konuda tecrübeli bir kişi olduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim. Yirmi beş yıl özel öğrenci yurdu çalıştırdım, sürekli denetimler geçirdim, neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Oteller, yurtlar ve benzeri kuruluşlar mevzuatlarına göre inşa edildikten sonra önce iskân raporlarını alırlar, ardından bağlı bulundukları bakanlıklara müracaat ederek iş yeri açma ruhsatı almak üzere gerekli olan belgeleri düzenlerler. Bu belgeler arasında itfaiye raporu da vardır. İtfaiye raporunu da bağlı bulundukları büyükşehir belediyelerinden, büyükşehir olmayan illerde de bağlı oldukları il, ilçe belediyelerinden alırlar. Ardından hem bağlı bulundukları bakanlıktan hem de ilçe belediyesinden iş yeri açma ruhsatı alırlar. Bağlı bulundukları belediyelerden aldıkları ruhsat iş yeri açma ruhsatıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı da her otele sınıfına göre işletme ruhsatı verir, belediyeler de iş yeri açma ruhsatı verirler. Sizin anlayacağınız bir oteli açmak isterseniz ilçe belediyesinden büyükşehir belediyesine, il kültür ve turizm müdürlüğünden maliyesine kadar dört beş kurumdan izin almak zorundasınız.
Denetleme konusuna gelince; bildiğim kadarı ile otellerde rutin bir denetim yok. Şikâyet giderse müfettiş gönderilir, belediyelerin de bu konuda çok fazla denetim yetkisi yok. İtfaiyenin her yıl periyodik kontrolleri var, yangın tüplerinin dolu olup olmadığından alarm sisteminin çalışıp çalışmadığına, yangın merdivenin uygunluğuna vesaire bakılır. Yaşanan yangın olayına detaylı bakıldığında ortada eski kurulmuş olup daha sonra tadilat geçiren bir otel var. Kurucusu ise Kartalkaya’yı canlandıran bir iş adamının oğlu. Ortada ciddi eksiklikler var buna eyvallah, özellikle yangın merdiveninin yönetmenliğe uygun olmaması zaten en büyük hata. Binanın ahşap olmasının da yangının kısa sürede yayılmasına neden olduğu bir gerçek. Bir işletmeci olarak şunu açık ve net belirtmek isterim ki işletme sahibi ne kadar dikkatli olursa olsun çalışanlar işe sahip çıkıp gereğini yapmazlarsa patronun gözünden kaçan en ufak bir detay bu tür facialara rahatlıkla neden olabiliyor. Mesela bizim meslekten bir örnek vermek gerekirse on yıl önce abonesi olmadığım bir ajansın haberini bizde çalışan muhabirler alıp gazeteye koymuş, benim hiç haberim olmadı. Ajans bizi mahkemeye verdi, mahkeme eser sahibi olarak bana beş ay hapis cezası verdi. Hadi buyurun buradan yakın. Kartalkaya’da çıkan yangında orada çalışan personelin dikkatsizliği olmadığı ne malum? Konuşmak, yazmak, eleştirmek çok kolay. Kendimizi o insanların yerine de koyarak eleştirmek zorunda olduğumuzu unutmayalım. Burada masum olan tek şey vefat eden seksene yakın candır, gerisine ne dersek boştur. Rabbim ölenlere rahmet kederli ailelerine sabrı cemil ihsan eylesin diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.