Fazlı Arabacı

Fazlı Arabacı

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE BİR KATKI: LAİKLİK TANIMI VE UYGULAMASINA DAİR BİR ÖNERİ -6-

Latin ülkeleri: Portekiz, İspanya ve İtalya

Güney Avrupa'da bulunan, Katolikliğin geleneksel olarak hâkim olduğu Latin ülkelerinden Portekiz[1], İspanya[2] ve İtalya[3]'nın din devlet ayrılığını tam gerçekleştirecek şekilde lâikliğe yöneldikleri müşahede edilmekle beraber, bu ülkelerde Katolikliğin diğer dinlere göre hâlâ avantajlı olduğu söylenmeden geçilemez.

Biz burada okuyucuları daha fazla sıkmamak için ilgili ülkelerin din devlet ilişkilerine dair bilgileri bulabilecekleri kaynakları gösterdikten sonra, özellikle Türkiye'nin Tanzimattan beri etkilenerek din devlet ilişkilerinde örnek aldığı Fransa'nın lâiklik uygulamasına değinmek istiyoruz.

Fransa'da III. Cumhuriyetle ilan edilen dinle devletin ayrılığı, Fransız Devriminin akabinde Kilise’yle yapılan ve lâikliğin ilk adımı olarak kabul edilen 1801 konkordota(anlaşma)sıyla başlamıştır. İkinci adımı oluşturan 1 Temmuz 1901 dernekler yasası ve 1801 konkordotasını kaldıran 9 Aralık 1905 yasasıyla separasyon resmen onaylanmış ve bundan böyle devletin ne resmî dini ne de ayrıcalıklı bir dini olduğu beyan edilmiştir.[4]

Bu yasaya bağlı olarak, Katoliklik ayrıcalıklı din olmaktan çıkmış ve devletin dinlere karşı (Katolik, Protestan, Yahudilik ve İslam) eşit davranması ilkesi benimsenmiştir. Ancak Katolikliğin tarihi ve kültürel bir ağırlığa sahip olmasının yanında, halkın çoğunluğunun Katolik olmasından dolayı, politik tercihlerin de öne çıkmasıyla, Katolikliğin tesiri her alanda sezilebilmektedir. Buna karşılık Protestanlık ve Yahudiliğin de daha zayıf bir şekilde örgütlendiğini söylemek zor olurken, Müslümanların çok iyi örgütlendiklerini söyleyemeyiz.[5]

Fransız lâikliğinin en önemli hukukî dayanağı, devletle kiliselerin birbirinden ayrılması ile ilgili kanun ve bundan doğan hukuktur. Bu hukuk vicdan hürriyetini sağlıyor ve dinlerin serbestçe yaşanmasını garanti ediyor(madde 1). Şu halde dinin özerkleştirilmesinin sosyolojik kavramı dinî hayatın ne kolektif olarak yerine getirilmesinin yokluğunu, ne de (genel dinî amaçlı örgütleri ifade eden) Kiliseleri bir tür "özel kulüb" durumuna indirgemeyi ifade ediyor. Aksine (madde 25'e göre)dinlerin ayinleri kamusaldır ve (dînî tören vb.) dışarıda yapılan gösterilere kamu idaresi kanununa uygun olarak izin verilmiştir.[6]

Fransa'da lâiklik hemen bir anda yerleşmeyip iki evre geçirmiştir: Birinci evrede 1905 kanunuyla Kilise "devlet ayrılığını" düzenleyen yasamaya değin lâiklik, ikinci'de 1946 ve 1958 Anayasalarında yer alan ve devletin dinler karşısında "tarafsızlığı ve din hürriyetini" içeren lâiklik. Biz burada bunların içeriğini incelemeden, Fransa devletinin Anayasasında yer alan lâikliğin Fransa'nın tümünde, gerek devletin iç ve dış politikalarına binaen, gerekse tarihî ve güncel olarak yaşanan birtakım süreçlerden dolayı her zaman tam olarak uygulanmadığının altını çizmek istiyoruz.

Bu konuyla ilgili olarak ilginç örnek Almanya sınırında bulunan Alsace-Moselle bölgesinde uygulanan rejimdir. Söz konusu bölge Fransa'da okulların lâikleştirilmesi ve devletle Kilisenin ayrılması esnasında (1871-1918) Almanya'nın yönetiminde olduğundan Konkordota(Kiliseyle devlet arasında yapılan anlaşma) ve 1802 kanununun maddeleri korunmuş ve 1918'de Fransa tarafından tekrar geri alındığında bu durum aynen muhafaza edilmiştir.[7] 1924'de sol’un iktidara gelmesiyle Herriot hükümeti burada lâik kanunları ve dinle devlet ayrılığını uygulamak istese de karşılaşılan güçlükler karşısında "dinî cemaat ve dinleri" içeren kanun 1 Haziran 1924 kanunuyla muhafaza edilmiştir. 1956-1957'de Guy MOLLET hükümeti ile Vatikan tarafından hazırlanan bir proje bu rejimin kaldırılmasını öngörüyordu. Fakat yapılan gösteri ve muhalefet ve özellikle Strasbourg Başpiskoposu Mgr. WEBER'in istifa tehdidi karşısında projeden vazgeçilmiştir.[8] Devlet tarafından tanınan Katolik, Lutherci, Reformcu mezhep ve Yahudi dinlerinin durumlarında bir değişiklik olmamıştır. Bu dinler ve bunların bir kısım müesseseleri, bugün kamu kurumu özelliğine sahiptirler. Bunlardan Katoliklerin, Starsbourg, Metz şehirlerinin Piskopos ve yardımcılarını Vatikan'la görüştükten sonra, ve Lutherci Kiliselerin denetleyicilerini ve idarecilerinin üç üyesini Cumhurbaşkanı tayin eder. Diğerleri hükümetin onayıyla atanır. Devlet tarafından tanınmayan dinler, 1958 Anayasasının 2. maddesinde belirtilen "din ve inanç özgürlüğünden faydalanarak örgütlenirler.[9] Bu bölgedeki uygulama devletin tanıdığı dinlerin görevlilerine maaş vermeyi ve dolayısıyla kontrol etmeyi de gerektiriyor. Dinle devletin ayrılmadığı bu durumda lâikliğin uygulandığı söylenemez. Aynı şekilde söz konusu bölgede yine tarihî ve konjonktürel sebeplerden dolayı lâiklik eğitimde uygulanmaz. Önceden zikrettiğimiz dört dinin "din eğitim ve öğretimleri" ilköğretim kurumları ve liselerde devam etmektedir. Buralarda ders verenler ilgili dinlerin mensubu olup, devletten maaş alırlar. Liselerde din eğitimi mecburîdir. Strasbourg'da (XVI. yy'da kurulan Protestan ve 1902'de Vatikan ile Alman Hükümetinin anlaşmasıyla kurulan Katolik) iki İlahiyat Fakültesi Starsbourg-II Üniversitesine bağlı olarak öğretimine devam etmektedir. Bunların öğretim üyeleri Fransa devleti tarafından tayin edilmekte ve Katolik İlahiyat için Vatikan'ın Olur’u alınmaktadır. Diğer yandan 1969'da kurulan Metz Üniversitesine bağlı bulunan "Dinî Pedagoji Merkezi" Vatikan ile Fransa arasında, 25 Mayıs 1974 tarihli yapılan anlaşmanın konusunu teşkil etmektedir. Şu halde, ilkokuldan Üniversiteye kadar lâik bir Cumhuriyetin çatısı altında din eğitimi, bu bölge yönetimi ile ilgili konkordota'da belirtilmemesine rağmen dinî, tarihî ve sosyolojik sebeplerden dolayı devam etmektedir. Devlet, 1946 Anayasasının kendisine vermiş olduğu bir hakla bu eğitim sistemini ortadan kaldırma gibi bir kanun kuvvetine sahip olmasına rağmen, gösterilen tepki ve muhalefetten dolayı ciddî bir şekilde bu uygulamayı kaldırmak istememiştir. Bu da gösteriyor ki Fransa devleti burada lâiklik uygulamasını tepeden inme şeklinde ya da dışarıdan müdahale ile değil de, toplumun isteğiyle gerçekleşmesini istemektedir. 1918'den bu yana hiçbir değişikliğin yapılmadığı, ya da yapılamadığı bu bölgede devletin âli menfaatleri -ki, o mevcut halkın huzur ve güven içerisinde devlete bağlı kalmasını sağlamaktır-, lâiklik prensibinden önce gelmektedir.

Yine tarihten örnek vermek gerekirse, Fransa'da devletin âli menfaatleri önde tutularak, lâiklik uygulamasında esneklik gözettiği müşahede edilmektedir. Bunun en canlı örneği Paris Camii'nin yapımında görülmektedir. Birinci dünya savaşının ertesinde Fransızlar bir yandan savaş esnasında Fransa için savaşan ve yaklaşık yüzbin(100.000) ölü veren müslüman askerlere iyi görünmek, diğer yandan sömürgecilik politikasını kuvvetlendirmek ve yakın-Doğu, Kuzey ve Batı Afrika müslümanlarının desteklerini almak maksadıyla, Paris'te, bünyesinde cami de bulunan bir İslam Enstitüsü kurmak için bir proje hazırlıyorlar. Millet Meclisine sunulan bu proje kabul görüp onaylanıyor. "Société des Habous et Lieux Saints de l'Islam"adlı vakfa bu Enstitünün kurulması için beş yüz bin(500.000) franklık kredi açılıyor ve 19 Ağustos 1920'de resmen ilan ediliyor.[10] Bunun yanında Paris Belediyesi bu cami ve külliyesi için altı bin (6000) m2 arsa alımına bir milyon altıyüz yirmi bin(1620 000) frank yardımda bulunuyor.

Açıkça görülmektedir ki bu uygulamalarda devlet ve Paris Belediyesi dinî bir kuruma finansal destekte bulunarak lâiklik ilkesini uygulamamıştır. Görüldüğü gibi, içerde lâiklik açısından çeşitli tepkiler almasına rağmen, Birinci dünya savaşına bağlı dış politika ve sömürge ülkeleri ile olan münasebetlerin devamı açısından önemli görüldüğünden Fransa devleti, dış politikasını içerde kabul ettiği lâikliğin önüne geçirmekten çekinmiyor ve dış politikanın menfaatine iç politikayı ikinci dereceye indirgeyebiliyor.

[1] "Journal Officiel", Lois et décrets, 21 ağustos 1920, s. 12 287.


[1] Jorge MIRANDA, "Eglise et Etat au Portugal"(Portekiz'de Kilise ve Devlet), BAUBEROT, a.g.e., s. 132-143.

[2] Daniel BASTERRA, "Eglise et Etat en Espagne"(İspanya'da Kilise ve Devlet), BAUBEROT, a.g.e., s. 56-64.

[3] Charles LUCET, "Les relations de l'Eglise et de l'Etat en Italie"(İtalya'da Din devlet İlişkileri), BAUBEROT, a.g.e., s. 104-113.

[4] Madde 1: "La République assure la liberté de conscience. Elle garantit le libre exercice des cultes sous les seuls restrictions édictées ci-après dans l'intérêt public"(Cumhuriyet vicdan özgürlüğünü güvence altına alır. Kamuoyu yararına sadece bundan sonra yayınlanan kısıtla-malar altında dinlerin serbest uygulamalarını garanti eder).

Madde 4: "La République ne reconnait, ne salarie, ne subventionne aucun culte. En conséquen- ce, à partir du 1er janvier qui suivra la promulgation de la présente loi, seront supprimés des budgets de l'Etat, des départements ou des communes, toutes dépenses relative à l'exercice des cultes"(Cumhuriyet hiç bir dini ne tanır, ne görevli maaşlarını verir ne de yardım eder. Şu hal de işbu kanunun yayınlanmasını takib edecek 1 Ocaktan itibaren dinlerin faaliyetlerine iliş- kin tüm harcamalar devlet, il, ilçe bütçelerinden kaldırılmış olacaktır),Jean-Paul BURDY ve Jean MARCOU, "Textes officiels français sur la laïcité",in: CEMOTI, n° 19, 0cak-Haziran 1995, s. 303.

[5] Bu konu için bkz., Dr.Fazlı ARABACI, "Fransa'da Müslüman Toplumun Örgütlenmesi ve Türk-İslam Kültürünün Muhafazasında Cami ve Derneklerin Fonksiyonu",Diyanet İlmî Dergi, Temmuz-Ağustos-Eylül 1997, C.33, Sayı:3, s.87-106.

[6] BAUBEROT, a.g.e., s.62.

[7] Marie ZIMMERMANN,"L'application actuelle des articles organique du culte en Alsace et en Moselle"(Alsace ve Moselle'de Dinî Organik Maddelerin Güncel Olarak Uygulanması),in:Jean SCHLICK(dir.) "Eglises et Etat en Alsace et en Moselle. Changement ou fixité?"(Alsace ve Moselle'de Kilise ve Devlet. Değişim mi yoksa Değişmezlik mi?),Strasbourg, CERDIC-Publications, 1979; Jean SCHLICK,"Eglises et Etat en Alsace et en Moselle"(Alsace ve Moselle'de Kilise ve Devlet),in: Conscience et Liberté, 32.2e Semestre 1986, s. 73-78.

[8] Robert LECOURT, "Entre l'Eglise et l'Etat. Concorde sans concordat(1952-1957)"(Devlet'le Kilise Arasında. Konkorda'sız Anlaşma), Paris, Hachette, 1978, s. 167-173.

[9]Maurice Barbier, a.g.e., s. 93.

[10] "Journal Officiel", Lois et décrets, 21 ağustos 1920, s. 12 287.

Devamı gelecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fazlı Arabacı Arşivi
SON YAZILAR