Kötülüğe engel olmak...

İki milyar müslümanın gözleri önünde, 2 milyon müslüman katledilmektedir. Türkiye dışında sesli bir kınama bile neredeyse duyulmamaktadır. Topraklarını ve evlatlarını canları ve kanlarıyla korumaya çalışan iki milyon müslüman sekiz milyar dünya insanı önünde tarih yazmaktadır. Bu durumun vahim bir süreç olduğunu söyleyenler bile bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşamaktadır. Halbuki, kötülüğe engel olmak, Müslüman ilkesidir. Buna rağmen iki milyar Müslüman buğuz etmekten öteye geçememektedir. İnsanlık açısından son derece tehlikeli olan bu süreç mutlaka engellenecektir. Ölenler şehit, kalanlar gazi olacak ama çaresizce seyredenler de bu işin vebalini çekecektir. Gazze özelinde ilahi imtihana muhatap olan Müslümanlar için bu süreç, belki de geleceğin hakimiyeti için sancılı bir doğum olarak tarihe yazılacaktır.

Peygamberimiz; “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğuz(o kötülüğe karşı nefret ve kin beslesin) etsin. Bu durum imanın asgari gereğidir” buyurmuştur. İnsanların olduğu her yerde iyilikler ve kötülükler, iyiler ve kötüler mutlaka vardır. İnsan yaratılış fıtratı iyiliğe de kötülüğe de meyilli olarak kodlanmıştır. İnsanın sahip olduğu irade, kötülüğün ve iyiliğin yapılmasında belirleyicidir.

İnsan iradesinin şekillenmesinde ve yapacağı eylemlerin belirlenmesinde en etkin güç; iman’dır. İslam fıtratı üzerine yaratılan insanoğlu, bu yaratılış fıtratının gereğine göre yaşamını şekillendirdiğinde hayatını iyilikler üzere düzenleyecek ve yürütecektir. İslam fıtratı dışına çıkan her insan kötülüğün kucağına düşecek ve hayatını kötülerin çizdiği yol haritasına göre, kötü amellerle ve kötü kişilerle yürütecektir. Böyle durumlarda, ikinci kişilere düşen görev kötülükleri engellemek, bu konuda yanındakini uyarmak olacaktır. Toplum içindeki her insanın konumu ve pozisyonu farklıdır. Bu konum ve pozisyonlara göre de etki gücü vardır. Diğer insanlara nüfus etmede bazılarının söylemi, bazılarının eylemi önemlidir. Bazıları da ancak kalbiyle değerlendirme yapma durumundadır ve onlar buğuz ederler.

Etkin pozisyonda olan bir idareci aldığı kararlar ve verdiği emirlerle kötülükleri engelleme gücüne sahiptir ve bunu yapması onun için dini bir sorumluluktur. Böylece toplumu kötülerden ve kötülüklerden koruma görevini yerine getirmiş olacaktır. Amirlerin bu anlamda sorumluğu çoktur, bunu anlatmak için Peygamberimiz; idarecileri, emri altında olanların çobanı, yani sorumlusu olarak tarif etmiştir. Emri altında bulunanların genel sorunlarından ve kötülüklerinden başında bulunan amirler de aynı derecede, hatta daha da fazla sorumludur.

Müslümanın, Müslüman üzerindeki haklarını sayan Peygamberimiz; bunlardan bir tanesinin de “Birbirlerine nasihat etmek” olduğunu hatırlatmıştır. Kötülüğü engellemenin diğer yolu ve sorumlusu da, nasihat etme pozisyonunda olanları yapacağı iş ve işlemlerdir. Hiçbir insan “Nemelazım” deme konumunda değildir. Herkesin bulunduğu duruma göre sorumluğu vardır. Peygamberimizin; imanın zayıflığı ile tarifini yaptığı, kötülüklere buğuz etme konusu da, kalbi bir sorumluluktur. Gücü ve konumu olmayanların bile kötülüklere sessiz kalamayacağının altını çizmiş, kalbi muhalefetle sorumluluğun yerine getirmesi için bu konumdaki müminleri uyarmıştır.

İslam; Müslümandan itidalli olmasını istemektedir. Kötülere karşı muhalefet, iyiliği emretmek ve güzel amelleri yerine getirmek; mümin olmanın asgari ölçüsüdür. Sabahlara kadar ibadet etmek, her gün oruç tutmak, ömrünü zühd hayatına dönüştürmek; İslami bir yaşam tarzı olarak benimsenmemiştir. Bunu benimsemek isteyenleri de Peygamberimiz uyarmıştır. Bedenin insan üzerinde hakkı vardır buyuran Peygamberimiz, bedenin haklarını ibadet ederek ihlal etmenin doğru olmadığını hatırlatarak, sahabeyi bu konuda ikaz etmiştir. İbadette itidalli olmak; vücut dengesini bozmadan ve vücudun haklarını ihlal etmeden gerekleri yerine getirmektir.

Uyumak, yemek, gezmek, dost ve arkadaşlarla, komşu ve aile ile ilgilenmek, ticari faaliyetlerde bulunmak, topluma ve aileye katkı olacak iş ve işlemler yapmak, yaşamak için gerekli nafakayı temin etmek gibi bir çok günlük hayatın gereklerini ihmal edecek ibadet hayatını Peygamberimiz kabul etmemiştir. İtidalli olmak; sünnet üzere yaşamanın özetidir. İbadette, sosyal hayatta, fiziki işlemlerde, ikili ilişkilerde ve özel hayatta; itidalli olmak gerekir. İtidal aynı zamanda ihtiyattır. İfrat ve tefritten uzak olmaktır.
Kötü olmamak fazilet değildir. Asl olan iyi olmak, iyilik yapmak, kötülüğe engel olmaktır. Diğer insanlara katkıda bulunmak, duaya dönüşecek fiiller gerçekleştirmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR