İNSANIN TASARIMI (FITRATI)
Tüm varlıkların yaratılıştan ilâhi bir tasarımları vardır, buna varlıkların fıtratı da denir. Yaratılan varlıkların insan ve cinler dışında olanlar ilahi kodlamaya göre yaşarlar, insan ve cinler iradi varlıklardır ve kendi iradelerini kullanmakta özgürdürlür. İlahi kitaplarla ve Peygamber öğretileriyle nasıl yaşamaları gerektiği bu varlıklara bildirilse de, iradelerine göre hareket etme konusunda serbesttirler. Kainatta bulunan tüm yaratılmışlar insana hizmet, Allah’a itaat ederler. Bu genel işlemin adı; ilahi tasarımdır.
İlahi tasarıma uygun yaşayan insan huzurlu ve mutlu olur. Dünya ve ahiretini güzel imâr ve inşa eder. Tasarımının dışına çıkan insanda eksen kayması başlar, çünkü fıtrat bozulmuştur. Böyle olunca; kadın erkilleşir, erkek evcilleşir, huzur gider, mutluluk biter. İnsanın, yaratılışına (fıtrat) uygun yaşamamasının bireysel ve toplumsal düzeyde olumsuz sonuçlar doğurduğunu tarih göstermektedir.
Fıtrat, insanın özü ve doğal eğilimleriyle uyumlu bir yaşam tarzını benimsemesi gerektiğini ortaya koyar. Fıtrat dışına çıkılırsa, insanın doğal eğilimleri ve yaratılış amacı göz ardı edilmiş olur. Böyle olunca da insan; kimlik ve rollerine yabancılaşır. Bu durum, insanın kendi tasarımından (biyolojik, psikolojik ve sosyal yapı) uzaklaşması demektir. Kadının aşırı rekabetçi ve baskın roller üstlenmesi, erkeğin ise pasif ve etkisiz bir tutuma sürüklenmesi gibi durumlar ortaya çıkar. Bu hâl, bireylerin toplumsal rollerinde ve ilişkilerinde dengesizlik meydana getirir.
Fıtratına yabancılaşan bireyler bu dengeyi bozarak kaos ve çatışmalara yol açabilir. İnsan, özüne uygun bir hayat sürmediğinde manevi bir tatminsizlik yaşar. Bu, bireysel düzeyde mutsuzluğa, toplumsal düzeyde ise yozlaşmaya neden olur. Modern çağda kadınların iş hayatında daha fazla yer alması ve erkeklerin ev içi sorumluluklarını üstlenmesi pozitif bir eşitlik olarak algılanabilir. Ancak bu değişim, bazen bireylerin rollerini aşırı zorlamasına ve tatminsizlik yaşamasına yol açabilir. Geleneksel değerler ve modern yaşam biçimleri arasında çatışma, bireylerin ve toplumların kimlik krizine sürüklenmesine neden olur.
İnsanın fıtratına uygun bir hayat sürmesi, ruhsal dengeyi sağlamanın ve huzuru yakalamanın anahtarıdır. Bu, kişinin manevi değerlerini korurken çağın gereklilikleriyle dengeli bir ilişki kurmasını gerektirir. Kadın ve erkek rollerindeki esneklik, topluma fayda sağlayabilir; ancak bu esneklik, bireylerin doğal eğilimleri ve ruhsal dengeye saygı duymayı ihmal etmeden gerçekleştirilmelidir. İslam, insanları yaratılışlarına uygun şekilde yaşamaya teşvik eder. Erkeklerin erkek, kadınların ise kadın kimlik ve rollerine uygun davranmaları, İslam’ın fıtrata (doğal yaratılış düzenine) verdiği önemin bir yansımasıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kadınların erkeklere benzemesini ve erkeklerin kadınlara benzemesini kınamış ve bunu yasaklamıştır. Bu konuda bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur. "Kadınlara benzeyen erkeklere ve erkeklere benzeyen kadınlara Allah lanet etsin." (Tirmizî, Edeb, 34) Bu, sadece dış görünüşü değil; davranış, konuşma ve giyim gibi konuları da içermektedir. Ancak, İslami giyimde formel bir şekil yoktur. Giyim ölçüsü; vücut hatlarının görülmesi ve görülmemesiyle, şehevi/nefsi arzuların oluşup oluşmamasına göre şekillenir.
Kadın ve erkeğin rollerini net bir şekilde koruması, İslam’ın aile yapısına verdiği önemin bir parçasıdır. Kadınların erkekleşmesi ya da erkeklerin kadınlaşması, toplumsal rolleri zayıflatabilir ve ahlaki değerlerin bozulmasına yol açabilir. Bir kişinin kendini karşı cinse benzetme çabası, bilinçli bir niyetle yapılıyorsa bu, İslam’da büyük günahlardan sayılır. Ancak tıbbi bir durum, doğuştan gelen bir farklılık ya da cehalet nedeniyle yapılan benzerlikler, bu hükümden ayrıdır ve ayrı şekilde değerlendirilir.
İslam, insanlara doğru yolu göstermekle yükümlüdür. Bu tür eğilimlere sahip bireyler, toplum tarafından dışlanmak yerine anlayışla karşılanmalı ve doğru bilgiyle rehberlik edilmelidir. İslam kadın ve erkeğin yaratılışına uygun yaşamasını önerir ve bu dengeyi bozacak her türlü davranışı hoş karşılamaz. Ancak her bireyin durumunu, bağlamını ve niyetini dikkate alarak adil bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini de vurgular.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.