KOMUTAN ŞANSI VE CÖMERTLİĞİ
Bir emekli askerdi Komutan.
Üniformasını yıllar önce çıkarmış, ama disiplinini ve dürüstlüğünü asla kaybetmemişti.
Mahallede herkes ona “Komutan” derdi; gerçek adı ise çok az kişi tarafından bilinir, pek de önemli bulunmazdı.
Lakabını taşıdığı gibi yaşayan biriydi; yardımsever, saygılı ve her zaman sözüne sadık.
Komutan, diğer birçok emekli gibi sakin bir yaşam sürüyordu.
Sabah erkenden kalkar, kısa bir yürüyüş yapar, ardından çayını demleyip gazetesini okurdu.
Ama onu diğerlerinden ayıran bir özelliği vardı.
Şans oyunlarına olan düşkünlüğü. Loto, ganyan, piyango, iddaa...
Ne varsa oynardı.
Mahalle de “Komutan yine büyük ikramiyeyi almış” diye konuşulurdu sık sık.
Ancak asıl şaşırtıcı olan, Komutan’ın bu şansı değildi.
Şansı kadar cömertliğiyle de dilden dile dolanıyordu.
Komutan, şans oyunlarından ne kazanırsa kazansın, tek bir kuruşunu cebine koymazdı.
Büyük ikramiyeyi kazandığı günlerden birinde, elinde zarflarla mahallede dolaştığı görülmüştü.
Kazandığı paraları ihtiyaç sahiplerine veriyor, onları mahçup etmemek için sadece “Bu sizin hakkınız” diyordu.
Kazandığı miktar ne olursa olsun, ihtiyaç sahipleriyle paylaşmayı bir görev bilirdi.
Bir gün komşularından biri, “Komutan, kazandıklarını kendine de saklasan olmaz mı?
Artık yaşlanıyorsun, ileride lazım olur” dedi.
Komutan’ın cevabı basitti:
“Benim ihtiyacım yok. Bir tas çorba, bir dilim ekmek bana yeter.
Başkalarının yüzünü güldürebiliyorsam, işte o zaman gerçek zenginliği hissediyorum.”
Bir şans oyunu çekilişinde büyük ikramiyeyi kazandığında, tüm mahalle ayağa kalktı.
Bu, onun kazandığı en büyük ödüldü.
Herkes, “Komutan bu kez bir ev ya da araba alır” diye düşündü.
Ama o yine kendi bildiğini yaptı.
Önce tüm mahalleliye bir yemek verdi.
Sonrasında ise parayı farklı ihtiyaçlara göre bölüştürdü.
Mahallenin camisini tamir ettirdi, sokak çocuklarına oyuncaklar aldı.
O kadar ileri gitti ki, kazandığı miktarın üstüne cebinden ekleyerek başka birine yardım etti.
Komutan’ın hikayesi, sadece mahallesinde değil, şehirde de duyuldu.
Bir gün yerel bir gazeteci onunla röportaj yapmak istedi. “Bu kadar kazandığınız halde neden kendinize bir şey almazsınız?” diye sordu.
Komutan’ın yüzüne bilge bir gülümseme yayıldı ve şöyle dedi:
“Bu dünya, paylaşmayı bilenler için daha güzel bir yer. Bana verilen şansı, başkalarının hayatını güzelleştirmek için kullanıyorum. Şans dediğin, paylaştıkça çoğalan bir şeydir.”
Komutan, artık yaşlandıkça daha az dışarı çıkıyor, ama yine de şans oyunlarından vazgeçmiyordu.
Kazandıkça dağıtıyor, dağıttıkça da etrafındakilerin sevgisini kazanıyordu. İnsanlar onun cömertliğini bir ders gibi görüyordu.
Bugün mahallede hâlâ Komutan’ın adı geçer.
Kimse onun kadar yardımsever birini tanımadığını söyler.
Çünkü bu devirde, kazandığını kendine saklamayıp başkalarıyla paylaşan insanları bulmak gerçekten zordur.
Ne mutlu ki mahallede bir Komutan vardı. Ve herkes, böyle bir dostunun olmasını dilerdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.