GÜZEL İŞ YAPANA ŞAPKA ÇIKARIRIZ

                                                  

            Son otuz yıldır ülkemizde en çok tartışılan konulardan birisi de başörtüsü meselesidir. Bu konuda herkes kafasına göre fetva verip, yorum yaparken, konunun ehli olanlar sessiz kalmak zorunda kalmışlar veya susturulmuşlardır. Başörtüsü veya başka adıyla türban konusuna bakarken siyasetten uzak, inanç dünyamızın uygulaması noktasında bakılması halinde olayın çok daha farklı noktada olduğunu görme imkanımızın olacağı muhakkaktır. Ülkemizde son otuz yılda sırf inancından ötürü tüm istikbalini elinin tersiyle itip, gerçek hayat olan ahret hayatını tercih eden insanların sayısı küçümsenmeyecek kadar çoktur. Bu tercihi yapan insanlar Dünya hayatından ümitlerini kesip, kendilerini ahret hayatına adayan insanlar olmayıp, tam aksine Dünya hayatının ahreti kazanmak için bir imtihan yeri olduğunun bilincinde olan insanlardır. Bu insanlarla uğraşmak yerine onların toplumun parçası olduklarını kabullenip, onlarla birlikte yaşamayı kabullenmemiz gerekmektedir.

            Sanırım 90"lı yılların başı idi, İmam Hatip Lisesi"nde Koruma Derneği Başkanı idim. Kulaklarından rahatsızlanan bir kızımız muayene olmaya bir Kamu Hastanesi"ne gittiğinde doktor başörtüsüne tepki gösterip, nereden buldun bu çağ dışı örtüyü diyerek çocuğun başını eliyle açmak istemiş, olaya tepki gösteren öğrenci muayene olmamıştı. Bu olay okulda duyulunca doktora öyle bir tepki geldi ki, adam korkup, şehri terk etmeye niyetlenmişti. Nihayet hastane idaresi olayın ciddiyetini anlayınca olayı yatıştırmak adına bizlerle temasa geçti ve doktorla yaptığımız görüşme sonucu doktorun özür dilemesi üzerine işi tatlıya bağladık. İslami hassasiyeti olan insanlar başörtülerinin elbiseleri gibi vazgeçilmez bir örtü olduğuna inandıklarından, onların bu hassasiyetine saygı duymak gerekir. Aksi halde demokrasiden bahsetmemiz mümkün değildir. Bu konuyla ilgili çok yakında bizzat yaşadığım bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum; Ağustos ayında kızıma kreş açmak üzere tadilat yaptırmakta iken,  binanın önünden eski Milli Eğitim müdür yardımcılarından birisi geçiyordu, beni görünce hemen yanıma gelip, yazdığı şiir kitabını imzalayıp, bana verdi. Bu zatı muhteremin adını vermeyeceğim, zira söylediklerini duyduğunuzda içinizden geçecekleri tahmin ettiğimden, adını verip, günaha girmenizi istemiyorum. Zatı muhterem Yüksek İslam Enstitüsü mezunu, yıllarca İslami ilimleri tahsil etmiş, hatta İmam Hatip Lisesi"nde de kısa bir dönem öğretmenlik yapmış bir İlahiyatçı, üç veya dört yıl önce de emekliye ayrılmış olan Hoca Efendi yirmi yıla yakın veya üzerinde bir süre İlimizde Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı yapmış bir insan. Yanıma geldiğinde sohbete başladığımızda ilk sorusu bulunduğum yerde ne yaptığımı sormak oldu. Kendisine sınıf öğretmenliği mezunu olan kızıma kreş açmak için binada tadilat yaptığımı söyleyince, kızımın neden öğretmenlik yapmadığını, zira sınıf öğretmenlerinin atanmalarının kolay olduğunu söyleyince dedim ona ki kıymetli hocam doğru diyorsun, elbette memur olmuş olsa idi bu işlerle uğraşmayacak idim, ancak çocuk başını açmak istemediğinden, böyle bir tercihte bulununca benim baba olarak yapmam gereken şey ona destek olmaktır. Bu konuşmamı duyan Hoca Efendi başladı bana nasihat etmeye, adam beni tanımasa diyeceğim ki tanımıyor, katlanacağım, ama adamcağız beni çok iyi tanımasına rağmen, baş örtüsünün bir emri ilahi olmadığını, bunu bizlerin öyle telakki ettiğimizi, bu konuda fanatik olmamak gerektiğini, hatta baba olarak benim kızımın başını açmasını zorlamam gerektiğini, aksi halde günah işlediğimi, kızımın istikbalinin başörtüsünden önemli olduğunu, hatta bu konuyu şiir kitabında da işlediğini söyleyince sinirlerim tepeme çıktı, önce buna yüzdört kitabı indirip kovmak geldi içimden ancak adamın yaşı, yanımda misafir pozisyonunda olması, hatta lisede iken bir veya iki kez dersimize girmiş olması gözümün önünden geçince ve kendi, kendime ya sabır çekip, saçma sapan konuşmalarını dinlemek zorunda kaldım. Konuştuklarını ciddiye almadığı anlayınca yanımdan ayrıldı ve yaşadığım işkenceden kurtulmuş oldum.

            Başörtü sorununu çözme konusunda YÖK Başkanı, Başbakan, Muhalefet Partilerinin Genel Başkanları, Rektörler yapacakları en ufak olumlu davranışın hem toplumumuz tarafından, hem de Yüce Mevla"mız tarafından takdirle karşılanacağını, hatta bu konuda inananların şapka çıkarmaya hazır olduklarını bilmelidirler. Daha geçtiğimiz yıl KPSS, ÖYS, ÖSS sınavlarına başı kapalı giremeyen insanlar bu yıl girebiliyor iseler buna vesile olan kim olursa olsun ona saygı duyar, takdir ederiz. Nasıl ki Adem A.S. ın çocukları Habil ile Kabil yeryüzünde ilk kan dökenler olduklarından bu konuda kıyamet sabahına kadar dökülecek kanlardan onların da hanelerine yazılacaksa, bugün başörtüsü konusunda taşın altına ellerini koyacak olanlar da kıyamet sabahına kadar mükafatlarını alacaklarından endişeleri olmasın.    

Herkesin inandığını yaşayabileceği, demokrat bir toplumun bir an önce hayata geçirilmesi temennisi ile Kalın sağlıcakla

                       

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR