Dilek İskender

Dilek İskender

Neden Matematik?

Matematik hayatın ve gelişimin en değerli aracıdır. Matematiğin çok
yönlülüğünün ve derinliğinin sınırı yoktur. Bilim için olduğu kadar
hayat içinde vazgeçilmezdir. Üstelik matematiğin dili coğrafik ve
insani sınırlar tanımaz tek bir dili vardır. Ünlü matematikçi Ali
Nesin " Eğer uzayda var olan canlılar olsaydı onlar da aynı bizim
yaptığımız matematiği yapıyor olurlardı " diyor.
Matematik insanoğlunun ihtiyaçlarından doğmuştur. Var olduğundan beri korkarak ve merakla baktığı doğa olaylarını tanımlayabilmek için
matematiği keşfetmiştir. Matematik adına atılan her adımla insanlığın
önünde yeni bir kapı açılmış, insanoğlu bilinmezden ve korkularından
arınmıştır.
Örneğin gökyüzünde ki olaylar tarih öncesi dönemden yakın
bir zamana kadar insanlığın korktuğu ve şüpheyle baktığı olaylardı.
Oysa bugün matematik sayesinde tanımlayamadığımız bir gök olayı
bulunmuyor. Artık güneş ve ay tutulmasından, korkmadığımız gibi ne
zaman tutulacağını ve bunun ne gibi başka doğa olaylarına sebep
olabileceğini biliyor ve önlem alabiliyoruz. Dünyaya düşecek olası
meteorların bile yörüngesini değiştirebiliyor ve dünyaya düşmesini
engelleyebiliyoruz matematik sayesinde.
Matematiksel hesaplamaların şaşmazlığı sayesinde ülkeler hatta gezegenler arasında kusursuz iletişim ağı kurabiliyoruz. Işığı sadece aydınlanma ve ısınma için kullanmıyor, x ışınları boyutuna taşıyıp tıp alanında insanlığın sağlığı hizmetine sunuyoruz. Alt yapısında matematik yatan Elektrik ve manyetizma kuramı sayesinde enerji kaynaklarını kontrol altında tutabiliyor iletişimden tutunda ısınma, ulaşım, tarımsal teknoloji
alanlarında insanlığın refahı ve gelişimi için kullanabiliyoruz.
Matematiğin uygulanmadığı hiçbir insani ve teknolojik alan yoktur.
İnsanlığın gelişimi için uğraşılan tüm alanların ve bilimlerin
matematiksel alt yapılara dayanması mecburidir. Çünkü matematik asla
yanılmaz. Burada çok bilinen bir hikayeyi sizlerle paylaşmak
istiyorum: Bir kimyacı, bir fizikçi, bir matematikçi ve bir
sosyologdan oluşan dört kişilik grubun her bir elemanına bir barometre
verilerek bir kilise kulesinin boyunu ölçmeleri istenir. Kimyacı
gazlar konusunda ki üstün bilgilerini kullanarak kulenin altındaki ve
üstündeki hava basınçlarını ölçerek yüksekliğin(0-50 ) metre
aralığında olduğunu söyler. Fizikçi kulenin tepesinden elindeki
barometreyi aşağı atar ve düşüş süresini ölçerek yüksekliğin (20- 27 )
metre olduğunu söyler.
Matematikçi kulenin gölgesinin uzunluğunu barometrenin uzunluğu ile karşılaştırır ve uzunluğun ( 30-30,5 )metre olduğunu söyler. Sosyolog ise barometreyi satar ,eline geçen parayla kilisenin görevlisine bir kadeh içki ısmarlar ve kilisenin kule yüksekliğinin tam olarak 30,4 metre olduğunu öğrenir. Bu hikayeden de anlaşılacağı üzere matematik tahmin ve detaylı yöntemlerden ziyade doğrudan sonuca odaklı yöntemler kullanır ve en
doğru sonuca ulaştırır. Matematik hata payının en az olduğu bir
bilimdir. Çünkü matematik hayatın içinden doğmuştur ve hayatın ta
kendisidir. Bir sonuç matematiksel kuramlarla açıklanabiliyorsa
doğrudur ve güvenilirdir. Bir gerçek daha vardır ki matematiksel
bilgiler bulunur ve geçerliliğini o andan itibaren korur. Bu sebeple
matematik geçmişte insanlığın ihtiyaçları için bulundu, günümüze
taşındı ve insanlığı daha da gelişmişliğe taşımak üzere geleceğe
gidecek. Varacağı noktayı merak etmemek mümkün değil.
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi matematik insanoğlunun
ihtiyaçlarından doğmuştur. Örneğin Mısırlılar Nil nehrinin taşıma
kapasitesini hesaplayabilmek için dairenin çevresini hesaplamayı
keşfetmişlerdir. Yine aynı benzer bir amaç için mevsimleri hesap
cetvelini oluşturmuşlar ve 365 gün üzerinden takvimi hazırlamışlardır.
Yunanlılar ise bu gün de kullandığımız modern matematiği Araplardan
aldıkları alt yapısal matematik bilgileri ile oluşturmuşlardır. Bugün
bile geçerliliğini koruyan Pisagor ( Bir açısı dik olan bir üçgende
dik kenarların kareleri toplamı uzun kenarın karesine eşittir. )
bağıntısını mimaride kullanmak amaçlı , o zamanlarda inşa edilmiş ve
bu gün bile dimdik ayakta duran yapıları yapabilmek için yaklaşık 570"li yıllarda keşfetmişler. Yine Araplar ticarette daha fazla mal
sayabilmek için sıfır sayısını bulmuşlardır. Hintliler ise bu sıfır
sayısından faydalanarak bu günde kullandığımız onluk sayı sistemini
geliştirmişlerdir.
Cebirin kurucusu sayılan Arap matematikçi Harizmi ise matematikte cebir sayesinde orta çağdan başlayıp bu güne kadar damgasını vuran yeni yaklaşımları hayata geçirmiştir. Cebir matematiğin mihenk taşıdır. Ölçüm kuramı ise yine ilkel toplumların takastan öteye geçemeyen ticaretinin gelişimi için Sümerler tarafından geliştirilmiştir. Ancak 16. yüzyıla kadar adım adım ilerleyen matematik daha sonra ve bilhassa günümüzde muazzam bir gelişim kaydetmiştir. Bunun sebebi de matematik sayesinde gelişen teknoloji ve yansıması olarak insanlığın yeni ihtiyaçlarıdır. Bu gün dünya ve
uygarlık takip edilemez bir gelişim ve değişim içindedir. Bunun önde
giden askeri de matematiktir.
Burada ulu önderimiz ve milletimizin kurtarıcısı Atatürk"ten
bahsetmeden geçemeyeceğim. Atatürk'ün geometri konusunda ki
çalışmaları sayesinde dilimiz çok değerli ve özgün terimler
kazanmıştır. Matematiğin ülkemizde daha anlaşılır olmasını ulu
önderimize borçluyuz. Onun sayesinde Türk matematikçiler anlaşılır ve
bilimsel çağdaş çalışmalar yapabiliyorlar. Vatanımızın milletimizin ve
hayatımızın varlığını borçlu olduğumuz kurtarıcımız Atatürk'ümüze
işte bunu da borçluyuz. Nur içinde yatsın.
Okulların açılışı ile matematik dersinin ilk günlerinde öğretmenlerin " Neden matematik öğreniyoruz ve öğrenmeliyiz " sorusunun cevaplarını araştıran bir yaklaşımla derse ısınma turları öğrencilerde matematik dersine hazır bulunuşluk düzeyini arttırır düşüncesindeyim.
Mutlu yarınlar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Dilek İskender Arşivi
SON YAZILAR