Hayatın içindeki Matematik -1-
Eğitim sistemiyle ilgili yapılan reformlar çoğunlukla matematik
eğitiminin kalitesini arttırmayı hedeflemiştir. Öğrencilerin
matematikte kendine güvenmesi, matematik korkusunu yenmesi,
matematiksel düşünme kazanımlarını davranışa dönüştürebilmesi ve tüm
bunların yansıması olarak, problem çözme becerisine sahip olması gibi
davranış kazanımları için birçok yöntem denenmiştir. Bunlar matematik
dersi kazanımları için çok gerekli ve de mükemmel hedefler olmakla
birlikte asla ütopik hedefler değillerdir. Ancak eğer matematik dersi
işleniş planında matematiği hayatla ilişkilendirme konusunda bir
reform yapılamazsa, işte o zaman bu hedeflere ulaşılması
imkansızlaşır, birer ütopya olurlar.
Matematik eğitimi için izlenecek yol, diğer derslerden biraz farklı
olmak zorundadır. Bu zorunluluğun sebebi, diğer derslerin zaten
hayatın içinde olmakla birlikte, matematiğin bu bağlamda biraz soyut
kalmasındandır. Ya da genellikle biz eğitimciler tarafından dersin
soyut kavramlarla işleniyor olmasından dolayı, matematiğin tamamen
soyut bir bilim zannedilmesindendir.
Öncelikle matematik dersinin amacı öğrenciye aktarılırken, hayatla
ilişkilendirerek verilmesi taraftarıyım. Ayrıca matematikle ilgili şu
çok önemli gerçekte kesinlikle atlanmamalıdır ki matematik, her şeyden
önce öğrenciye gelecekte iyi bir kariyer ve iyi bir yaşamın kapı
açıcısıdır. Çünkü matematik her şeyden önce, doğuştan getirilen Allah
vergisi zekayı işleyerek, ve farklı düşünme sistemleri kazandırarak,
daha zeki nesiller yetiştirme amacı güder.Bu farklı düşünme sistemleri
demekteki kasıt şudur : Beynimizin daha önce kullanmadığımız
kısımlarının kullanılması sonucu elde edilebilecek kazanımlar, sadece
matematiksel düşünme kabiliyetinin kazanılmasıyla gerçekleşir.
Düşünsenize hangi edebiyat cümlesi veya hangi biyolojik bir gerçek
ya da hangi renk ve müzik armonisi, beyimize bir denklem sistemi çözümü
yahut bir türev alma işlemi yaparken harcanılan enerjiyi harcatır?
Bunların hangisi, düşüncelerimizi beynimizin matematiğin dolaştırdığı
koridorlarında dolaştırır? Beynimizdeki bu kullanılmayan ya da az
kullanılan alanların faaliyete geçmesi sonucu zeka gelişim basamakları
işlemeye başlar. Matematik sayesinde zeka geliştirme yolculuğunda
kazanılacak binde birlik bir farklılık dahi, kişiyi milyonlarca
insanın önüne geçirebilir.
Matematik dünyayı anlamamıza ve kavramamıza yardımcı olan bir
mantıklı düşünme sistemidir. Bu sistem sebep-sonuç ilişkilerinden
oluşur. Aslında herkes matematikçi olsun olmasın farkında olmadan her
an matematiksel düşünür ve uygular: Örgü ören bir hanım, örgüsünü
bitirinceye kadar sayısal hesaplamalar yapar, ilmekleri artırır,
keser, omuz kol ölçüsünü alıp bunu ilmeklere uyarlar. Ev hanımları
ya da aşçılar, dört kişilik bir pasta tarifini on kişiye uyarlarken,
tüm ölçüleri iki buçuk katına çıkarması gerektiğini bilir. Çocuklar
bile kapının önünde sekiz ayakkabı varsa içerde dört kişinin
bulunduğunu anlayabilir. Bu örnekler milyonlarca çoğaltılabilir.
Şimdi bu adına matematik denilen şeyi günlük hayattaki basit işlemler
boyutundan çıkarıp, okullarda öğretilen daha karmaşık işlemler,
denklem çözümleri, geometrik kavramlar, cebirsel ifadeler, integral,
fonksiyonel işlemler ... ( Kaldı ki matematik konularının her biri beyin
gelişimine katkıda bulunan çok gerekli konulardır ) boyutuna taşıyıp,
kavramaya çalıştığınızda, kazanılacak zihinsel beceriler kişiyi
toplumda zeka gücü açısından farklılaştırmaz mı? Sonuçta bu kişiler
bulundukları her ortamda, girdikleri her sınavda sağlık problemleri
ve de adil olmayan bir sebep yoksa, mutlaka sivrilen, dikkat çeken ve
başaran insanlar olacaklardır.
Burada bir parantez açmak istiyorum: Zeki olmak ve kurnaz olmak
arasında çok büyük farklar vardır.Kurnazlar hep kazanıyor görünseler
de bu kazanç kısa vadelidir. Uzun vadede hiç bir şey zekaya üstün
gelemez. Uzun vadede kazanan hep zekiler olmuştur. Tarih bunun
örnekleriyle doludur. Bu kısım biraz konumuz dışına taştı ama başka
bir makalede bu konuyu işlemek isterim.
Matematikle ilgili iki temel yaklaşım vardır: Birincisi matematiğin
aslında var olmadığı ve insan zekasının ürünü olduğudur. Diğeri ise
matematiğin aslında evrende var olduğu ve insanın diğer bilimler gibi
bunu yavaş yavaş keşfettiği , fark ettiğidir. " Matematik Korkusu"
başlıklı yazımda birinci teoriyi işlemiştim. Bu günkü yazıyı burada
sonlandıracağım. İkinci teoriyi destekler nitelikteki " Hayatın
İçindeki Matematik 2 " başlıklı bugünkü yazımın devamı olan makale
haftaya çarşamba günü yayınlanacaktır.
Hayatın içindeki matematikle ilgili ilginç tespitlerin yer aldığı "
Hayatın İçindeki Matematik -2- " adlı makalede buluşmak dileğiyle
şimdilik hoşçakalın, matematiksiz kalmayın.
Dilek İskender
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.