BİR DÜŞÜNÜRDEN EDİNDİĞİM İZLENİMLER
Anadolu'nun engin dağlarının yamaçlarından birinde bir köy kursam, köy hep benim olsa, kurduğum köyün zirvesinde bir evim olsa, kuş bakışı her tarafını görsem, evleri bahçeli olsa, her bahçenin içinde envai çeşit meyveler ve ağaçlar olsa, dağların tepelerinde ve vadilerinden akan doğal sular olsa, bu doğal sularla köyümün evleri ve bahçeleri sulansa, doğal seslerden başka ses olmasa...ne güzel olur değil mi?
Bu köyüme sevgiden uzak, ar damarları çatlamış, gıymet ve dedikodu yapan, hukuk kaidelerini hiçe sayan insanları sokmazsam ...ne güzel olur değil mi? Düşünürün böyle bir hayali var. Hayali olmayanın bir şey üretme şansı yoktur.
Düşünür ile sohbet etmeye devam ediyoruz. Maşallah maharetleri çoktur. Konuşurken şiir okur gibi konuşur, her cümlesi bir şiir dizesi gibidir. Her cümle aynı zamanda farklı bir düşünce içermektedir. Kendini hem dinlettiriyor, hem de düşündürüyor. Sosyal olaylara ve insan ilişkilerine yeni anlamlar yüklüyor. Sıradışı bir düşünürden hahsediyorum.
Sevgiden, saygıdan tutun da çocuk eğitimine, ailedeki ebeveyn ilişkilerine kadar enteresan görüşler ileri sürmektedir. "Çocuklarınıza doyurucu sevgi aşılalazsanız o sevgiyi çocuk başka mecralarda bulur, sonra da hep kaybedenlerden olursunuz" diyor. Harika bir cümle bence. Çocuklar gerekli sevgiyi ailede almazsa bu sefer o ilgiyi dijital ortamda ya da dışardaki arkadaşlarında arayacaklardır. Sonuçta çocuklarımızı kaybetmiş oluruz. Tam da günümüzdeki "Z" kuşağını ne de güzel anlatıyor.
Sevgiden yol açılmışken " en büyük sadakanın üç- beş kuruş birine vermek değil, insanların yüzüne tebessüm etmektir" diyor. Somurtan yüzden, tekebbür eden neferden fayda gelmez kimseye. Düşünürümüzü dinlemeye ve yazılarını okumaya devam ediyoruz. Düşünür, çocuklara çok servet bırakmaktansa az servetle mutlu olabilmenin önemini anlatıyor.
Mastır ve doktora yapmadığınız halde bu derece engin düşüncelere ve bilgiye nasıl oldunuz sorusuna? " Kitaplar en iyi arkadaşımdır, onlarla yatar onlarla kalkarım" der. Kütüphanesinde yüzlerce kitap olduğunu, bu kitapları maddi karşılık beklemeden çoğunu okuduğunu söylüyor. Okumanın tanımını şöyle yapıyor. Eğitim, meslek sahibi olmak için değil insan olmak için okunmalıdır. Okuyanlar meslek sahibi olmak için okuduklarından bir çoğu insanlıktan nasibini almamıştır. O yüzden Milli Eğitimin programı yeni baştan ele alınmalıdır.
Düşünürümüz çocuk eğitimine çok önem veriyor. Eğitim öncelikle ailede başladığını belirtiyor. " Çocuklarımı İstanbul'da Taksim Meydanını gezdirmeğe gittiğimde yol boyunca görülen ne varsa anlattığını, meydana o ismin neden verildiğini bizzat anlattığını belirtiyor. Ayrıca haksızlıklara karşı her ne olursa olsun sonuna kadar tepkili olmayı istiyor. Ör) Çocuğumuzun sigara içmesini gördüğümüzde hemen harekete geçilmeli, gezdiği arkadaşlar gözden geçirilmeli hatta o sigarayı satan esnafa varıncaya kadar konunun üzerinde durmalı, derhal gerekli önlemler alınmalıdır.
İsimsiz kahramanımız iletişime çok büyük önem veriyor. İletişimi kurmayı becerirseniz giremeyeceğiniz kalp olmaz, sevgisini kazandığınız insanın aynı zamanda saygısına da mazhar olursunuz diyor. Bir okulun kapısına çocuğunuzu kaydetmeye gittiğinizde ilgili müd. yrd.na bak size geleceğimizi emanet edeceğimiz bir aslan getirdim diyerek söze başlarsanız güzel karşılanırsınız ve her o mekäna gittiğinizde ayrı bir özelliğiniz olur. Çocuğunuzla da ilgilenen olur. Filânın çocuğu diyerek ayrıcalık gösterirler. Burada iletişimin gücü anlatılmak istenmektedir.
İsimsiz kahraman- düşünür diye yazıya aldığım kişi hayal ürünü biri değildir. Var olan ve düşüncelerinden istifade ettiğim kişidir. İsminin başında akademik sıfat aramam. Söylenen söze bakarım, söyleyene değil. Yeter ki bana söylenen söz düşündürsün hayal dünyamın ufkunu açsın. Muhakkak sizin zihninizde de böyle kahramanlar yatmaktadır. Bilgisine, tecrübesine her sıkıştığınızda adres olarak gördüğünüz şahsiyetler vardır. O kimselerin sohbeti, düşünceleri sizi mutlu eder. O kimseler iç dünyanızın kahramanları da olabilir. Böyle kimseler belki de imkânsızlıklardan dolayı bir kenara da itilmiş olabilirler. Elimizden gelirse onlara sahip çıkmamız gerekir.
Düşünürün bir özelliği de şair oluşudur. Şair demek kendisini tanımlamak için yeterli gelmiyor bence. Şair dediğin bir konuyu veriyorsunuz. Günlerce düşünür, benzer konular için yazılanlara bakar ondan sonra şiir yazar. Bu ise konuyu veriyorsunuz. Şiiri yapay zekâ misali şiiri döktürüyor. Bu hasleti Cenab-ı Hâk ona ihsan etmiştir. Çalışarak elde edilecek bir özellik değildir.
Bu düşünürümüzü dinlerken muhteşem bir sözünü tespit ettim. Düşünür, ' Nerede tanıştığımız değil, olduğumuz önemlidir" der. Belki pazarda, çay bahçesinde, askerde, camide ya da başka bir yerde tanışmış olabiliriz. Tanıştıktan sonra arkadaşlığımız dostluğumuz hangi aşamadayız. Neyi paylaşıyoruz, hangi konuları tartışıyor ve konuşuyoruz. Önemli olan budur demek istiyor düşünür. Aynen katılıyorum. Bize bilgisiyle, düşüncesiyle yol gösterenlere seläm olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.