KUR'AN VE RAMAZAN AYI
On bir ayın sultanı Ramazan Ayı'dır. Özel bir aydır. Hicri aylardan birisidir. Her yıl Miladi Takvime göre 11 gün daha erken başlar. Ellili yaşlarda olanlar miladi takvime göre her ay oruç tutmuşlardır. Ramazanda insanlar diğer aylara göre biraz daha manevi hayata yaklaşıyorlar.Namaza göre oruç tutmak daha zor olmasına rağmen oruç tutanların sayısı namaz kılanlardan çoktur.
Milletimiz dinimizin emirlerinden daha çok gelenek ve göreneklere göre yaşamaya çalışıyor. Dinen beş vakit namaz farz, teravih namazı ise sünnettir. Teravih namazını kılanların sayısı beş vakit namaz kılanlardan çoktur. Bayram Namazı vacip, sabah namazı farzdır. Bayram Namazını kılanlar sabah namazını kılanlardan çoktur. Yani enteresan durumlar yaşanmaktadır memleketimizde.
Ramazan ayı, diğer İslâm ülkelerinde de benzer şekilde yaşanmaktadır. Ramazan Ayı aslında bütün müslümanları aynı ruh etrafında aynı mabetlerde bir araya getirmektedir. Hakikaten Ramazan Ayı bu yönüyle muhteşem bir aydır. Böyle birlikteliği dünya bir araya gelse oluşturamaz. Aynı ruh ve inançla aynı yöne yönelmek, rukü ve secdelere varmak, el açıp aynı Allah Teâlâ'dan af dilemek, O' nun azameti karşısında acizliğini idrak etmek büyük bir ni'mettir.
Bu güzelliği ve manevi birlikteliği İslâm Birliği şemsiyesi altında siyasi, ekonomik ve iktisati alanda da bir an önce kaydırmak durumundayız. Yani; "Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı" Emin olun Ramazan Ayı'nın şuurunu, birlik ve beraberlik ruhunu hayatın diğer alanlarına kaydırdığımızda oluşacak güç karşısında, dünyada hiç bir güç duramayacaktır. Bunun emarelerini şer guçler bir görse Ramazanı ve orucu bile yasaklamaya çalışırlar.
Ramazan ayında Kur'an ayetleri inmeye başlamıştı. Kur'an nereye inerse, hangi kalbe inkişaf ederse, orayı nurlandırır, kıymetlendirir. Kur'an'ın bu özelliğiyle Ramazan Ayı kıymet buluyor. Allah Teâlâ' nın hükümleri hangi meselede icra edilirse o meselede adalet olur,neticesi cennet olur. "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir."(Maide:44). Ayetlerin devamında da "fasıklar ve zalimler" ibareleri dikkat çekiyor.
Ramazanda her yerde mukabeleler okunuyor. Mukabelekerin okunmasının esas esprisi "Kur'an'ı" anlamak ve ayetlerin manasının kalplerimize inmesi olmalıdır. Kur'an'ın ifadesiyle; " Biz onu (Kur’ân’ı, manen) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki (azap) sözü (nün) gerçekleşmesi için vahyettik." buyurulmaktadır. (Yasin: 70). Bu bakımdan Kur'an'ı anlamadan okumak insanlara sadece sevap kazandırır. Bu okuma biçimi de sanıyorum ki en pasif okuma biçimidir.
Kur'an'ı pasif şekliyle okursan seni pasif kılar, ruhuna ve amacına uygun okursan seni aktifleştirir, güçlü kılar, ruhuna ve kişiliğine güç katar. Hangi niyetle okursan niyetine göre seni şekillendirir. Bugün Kur'an "sevap kazanma" vesilesine dönüştürülmüştür. Kur'an mezarlıklarda, cenaze evlerinde, uydurulan 7.40. gecelerde mevlütle beraber okunur hale getirildi. Halbuki Kur'an'nın ahkâmı, mahkemelerde, miras paylaşımlarında, asgari ücret belirlemede, evrensel anlamda insan hakları kriterleri belirlemede, mülakatlarda, ihalelerde, enflasyon rakamları açıklamada, banka işlemlerinde, ulufet dağıtıldığında, devlet malının harcaması yapıldığında, haklı mazlum ile haksız varlık sahibi karşı karşıya kalındığında kısaca hayatın her alanına okunmalıdır. Bir misâl verelim:
Bir memur yanlış yaptığında "Sen böyle nasıl yaparsın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu okumadın mı? " deriz. Burada bir şeyi okuduysan "gereğini yap" demek istemiyor muyuz? Bir şeyi okumak demek, okuduğunu anlamak, günü ve zamanı geldiğinde gereğince hareket etmek demektir. Her konuda bu böyle de Kur'an'a sıra gelince bu konuyu kendimize sormuyoruz. Oldu mu şimdi? Kendimizi sorgulayalım bu konuda.
Hakiki Kur'an okumak demek; harfleri mahreç yerlerinden hakkıyla çıkararak kelimeye dônüştürmek, belli tecvit kurallarına uyarak ayetleri seslendirmek demek değildir. Günümüzde Dünya'da Kur'an maalesef % 99,9 böyle okunmaktadır. Zaten Kapitalistler-Sosyalistler ve Yahudiler bizden istedikleri okuma biçimi budur.
Zira, anaç okuduğunu anlama ve hayatına tatbik etme. Eğer Kur'an müslümanların hayatlarında hayat bulsaydı, insanlık hayat bulacaktı. Sömürülmeyecektik, haksız yere kimsenin burnu kanamayacaktı, kafirler dünyayı sömüremeyecek ve hayat bulamayacaklardı. Lâikliği boşuna cumhuriyetin ilkeleri arasına koymamışlardır. Neticerini görüyoruz. Aslında milletimizin çoğunluğu bu laik sistemden memnun değildir. Kur'an'ın insanlığı ihya eden, dünya ve ahiret mutluluğuna erdiren hayat kitabı olduğunu çoğumuz bilmemekteyiz.
Siyasi yetkililer ne diyor? "En iyi müslümanlık bizim ülkemizde yaşanmaktadır. Her yerde cami ve mescitlerimiz vardır. İsteyen istediği şekilde namazını kılar, orucunu tutar, gücü yetenler hacca da gidebilir. Zekät ve sadaka istediğin kadar verebilirsin. Size mani olan mı var? Bütün bu ibadetleri lâikliğin verdiği özgürlükle yapabiliyorsunuz" diyorlar. Kur'an da anlamadan sevap maksatıyla oku demeyi de unutmuyorlar.
Peki, Kuran'daki faizle, zinayla, insan haklarıyla, rüşvetle, hukukla ve devlet yapısı ile ilgili ayetleri ne yapalım? diye sorduğumuzda "din ile devlet işleri ayrıdır, dini siyasete alet etme, din kul ile Tanrı srasındadır" diyorlar. Çünkü sömürgecilerin işine Kur'an Ahkâmı" gelmiyor. İstedikleri gibi sömürü düzenini kuramayacaklar. Farkında mısınız şuursuzca yapılan ibadetlerden bunların bir zararı zok. Zekât, hac, sadaka, dua, namaz gibi ameller bunlara bir zarar teşkil etmez. Bunlara müsaade var. Gerisinin konuşulmasına dahi müsaade etmezler.
Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile bu denge korunmaktadır. Camilerde bol bol namaz, oruç hac ve zekattan, sevap kazanacak tespihat ve dualardan bahsedilir. Milli Eğitim'de Okutulan dini derslerde bu hassasiyete sonuna kadar uyulmaktadır. Tarikatlar ve cemaatler de bu minval üzere hayarlarını sürdürmektedir.
Şüphesiz ki bu ibadetler çok önemlidir. Lâkin hayatımızın her safhasını namazın ve orucun faziletine ayıramayız. İbadetler ve dualar Kur'an ayetlerinin % 9'luk bir kısmını oluşturmaktadır. İbadetlerimiz ve dualarımız diğer konularla irtibatlıdır. İbadetler bile bize anlatılırken yanlış anlatılıyor. Tabi bu konu da ayrıca üzerinde düşünülmesi ve tartışılması gereken bir konudur.
Kur'an ayı diye nitelendirilen Ramazan kavramında da yanlış bir anlatım var sanırım. Kur'an sadece Ramazanla iltisaklı değildir. Kur'an her ayın kitabıdır. Adam Ramazan Kur'an ayıdır diye Kur'an'a yaklaşıyor, diğer aylarda uzaklaşıyor. Öyle bir inanç yanlıştır. Rabbimiz hayatımızın her alanına hitap eden, yön veren, Kur'an'ı bir hayat kitabı olarak gören ve bu uğurda gayretini ortaya koyan kullarından eylesin.
Selâm ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.