MODERN DİN TAHRİPÇİLERİ

Merhum Ahmed Davudoğlu Hoca’nın Din Tahripçileri diye bir kitabını okumuştum. Kitabın bir kısmına katılmakla birlikte bir kısmına da katılmamıştım. Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh gibi dinde reform yapmak isteyenlerle ilgili yaptıkları tahrifatı merhum çok iyi analiz etmişti. Ancak Mehmet Akif Ersoy ve buna benzer bazı İslam mütefekkirlerini de bu gruba dahil etmesini asla tasvip etmemiştim. Merhumun kitabını yazdığı dönem yaklaşık olarak bundan bir asır önceki zamana denk geliyor, aradan geçen bir asırlık koca bir zamana rağmen bu akımların hala daha devem ettiğini görmek insanın canını sıkmıyor değil. Bu akımın kırk yıl öncesinden günümüze dek değerlendirmesini yapmak gerekirse, kimler olduklarından ziyade yapmak istediklerinin üzerinde durmakta yarar olduğu kanaatindeyim. Aslında bu akımların tamamının arkasında uluslararası İslam düşmanlarının olduğu muhakkaktır. Amaçları İslam’a soğuk savaşla veya aleni propagandalarla veremedikleri zararları İslam’ın içerisindeki bu tür insanları kullanmak suretiyle vermektir.

Gelelim günümüzdeki uzantılarının tanınmasına. Bunlar görüntüde çok okuyan, yazan, kültürlü, radikal İslamcılar gibi gözüken ama yaşam biçimi olarak söylemin dışında en ufak bir eylem veya İslami yaşam biçimleri olmayan insanlardır. Bu akılevvelerin İslam ve topluma verdikleri zararı emin olun İslam düşmanları vermezler. Değer yargılarına bakınca Kuran’dan ayet numaraları vererek falanca numaralı ayet şöyle der deyip ardından sazı ellerine alıp kafalarına göre yorumlar yaparlar. Saatlerce konuşurlar. Aristo’dan, Eflatun’dan, Sokrates’ten başlayıp günümüz feylesoflarına kadar pek çok beşerin söylediği onlar için çok önemli delildir ama Allah’ın kitap indirdiği peygamber efendimizden tek bir hadis naklettiklerini duyamazsınız. Siyasetin karşısında olduklarını, Müslümanın siyasetle ilgisinin olamayacağını söylerler ama pek çoğu ya siyaset yapmıştır ya yapmak için canhıraş bir mücadele vermiştir ya da yedi sülalesini devletin makamlarına yerleştirmiştir.

Pek çoğunun namazla niyazla hatta bir kısmının oruçla dahi ilgisi yoktur namaz kılanları da diyanetin imamlarının arkasında değil ötede beride tuttukları evlerde veya dükkanlarda cuma namazlarını kendileri gibi bozuk itikatlılarla beraber kılarlar. Konuşmaya sıra gelince onlardan daha mütefekkir, daha donanımlı kimseler yoktur. Allah, onları yeryüzünün efendisi başkalarını da onlara hizmetçi olarak yaratmış mantığıyla dolaşacak kadar da megolomanidirler. Üstadın biri bunları Arap bedevilere benzetir, çok da haklı bir benzetmedir. İslam’ın bireysel ve toplumsal bir yaşam biçimi olduğunu söyleseler de bireysel kısmı onları hiç ilgilendirmez, toplumsal boyutuyla ilgilenip şov yapmak onlar için olmazsa olmazdır. Pek çoğunda zamparalık hayatın normal akışının bir parçasıdır, Kuran adeta konuşulup sohbet edilecek ve sadece ayet numaralarını söyleyerek karşısındakini ikna edecek bir argümandır. Yıllar önce bu konuyla ilgili İdeolog İslamcılar diye bir yazı yazmıştım. Adeta çıldırdılar ama hala daha sonuna kadar o yazının arkasındayım. Allah Resülü’nün hayatı Kuran’ın örnek yaşam biçimidir. Konuşmasında onun Hadis-i Şerif’lerini delil olarak kullanmayıp batılı feylesofların veya mütefekkirlerin İslam'la uzaktan yakından ilgisi olmayan zihniyetini savunmaları, o feylesofların çoğunun nasıl öldüğüne dahi bakmadan savunan insanlardan daha ahmağı var mı bu dünyada? Kuran-ı Kerim’de Allah-u Teala bizden öncekilerin hayatını anlatırken pek çok peygamberin yaşadıklarını defalarca anlatıp bunlardan ders alın buyurmaktadır.

Müminun Suresi’nde Yüce Rabbimiz, Müslümanı tarif ederken namazlarını huşu içerisinde kılarlar, boş sözden yüz çevirirler, zekatlarını verirler, zina yapmazlar buyurmaktadır. Bu arkadaşlar için bu ayetler çok şey ifade etse de sadece konuşmak için eder, yaşam biçimi olarak böyle bir dertleri yok. Bunların içerisinde daha da ileri giderek namaz kılın emr-i ilahisinin de salat kelimesini efendimizi anmak olarak yorumlayacak kadar ileriye gidip yoldan çıkanları da vardır. Bu düşüncelerini kamufle etmek için uluslararası yardım kuruluşlarıyla iş birliği yaparak dünyadaki sıkıntıda bulunan Müslümanlara yardım kampanyaları düzenlerler. Oralara gidip gelirler, İslami konferanslar düzenleyip oralara akademisyenleri getirirler. Görenler de bunları böyyüük mücahit sanır. Efendimiz bir Hadisi Şerif’lerinde, “En büyük cihad nefsimizle yapılan mücadeledir.” buyurmakta ama bunlarda ne arar onu anlayıp amel etmek. Onların, İslam öncesi ve sonrası sapık feylesofların sözlerini söyleyerek leyleğin ömrünün laklakla geçtiği gibi ömürleri laklakla geçen zavallılar olduklarını buradan bir kez daha haykırarak, İslam’a ve özellikle de gençliğe verdikleri zarar için onları Rabbime havale ederek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR