İnsanoğlu tuhaftır…

İnsanımız okumuyor, okumuyoruz…

Hem de hiç…

Ama ne hikmetse, her b.ku biliyoruz…

***

Çoğunlukla yayınlanır internet sitesinden yazılarımıza gelen eleştiriler…

Kural olarak bana gelen eleştirilerin yayınlanmasından yana oldum hep…

Bazen de sorar arkadaşlar…

“Yazıcı bak, böyle bir ağır eleştiri var yazına” diye…

“Yayınlayın” derim ben yine… “Vardır bir bildiği bu yorumu yazanın” diye düşünürüm… Gerçi bir b.k bilmediğini daha ilk cümlesinden anlarım…

Dallama kendini belli eder çünkü!.. Ama olsun…

***

Genellikle eleştiriler kullandığım dil üzerine…

Herkes zarfı eleştiriyor yani, içeriği eleştiren yok…

Özellikle www.dengegazetesi.com.tr sitesine gelen yorumlara bir bakın…

Hangi yazılara geliyor en çok yorumlar… En çok hangi yazılarımız okunuyor? Biliyor musunuz?

Yazı başlıkları ve gelen yorumlar şöyle…

Papayı da CHP vurdurdu! (Yorum yok) Yazıklar olsun!.. (Yorum yok) Siciliniz temiz olsun!.. (Yorum yok) Pil takıp oynatıyoruz!.. (Yorum yok) Skandal büyüyor!.. (Yorum yok)

Malum yolun hikayesi!.. (Yorum yok) Kongre süreci başladı!.. (Yorum yok) Varsın "deli" desinler!.. (Yorum yok)

***

Hiç kimse bu başlıklar altında yer alan yazılarıma yorum yapma gereği bile duymamış…

Bu yazıların okunma oranları da haliyle diğerlerinden daha düşük…

Okuyucunun ilgisini ya da tepkisini çeken köşe yazılarımız hangileri… Biliyor musunuz?

İşte ilgi çeken, okunan ve yorumlanan yazılarımızın başlıkları…

Domalma vaziyeti alınacak!..,  Sokayım sınav sisteminize!.., AKP"ye cart-curt yok!.., Pantolonu gösteren ütüdür!.., O tutanaklar gözünüze girsin!, Şirinler de onlara (temlik) koysun!..

***

Yani, bizim nasıl yazacağımıza siz karar veriyorsunuz…

Hiç kimsenin okumayacağı bir yazıyı neden kaleme alayım ki…

Yazmak önemli tabi, ama yazdığını okutmak daha da önemli…

Samsun"da onlarca köşe yazarı var…  En çok okunan köşe yazarları hangisi dersiniz?

Boru değil yani… Bu işler uzmanlık ister…

Adama ilacı, şeker sürüp yedirirler!..

***

Gelelim en çok okunan ve eleştirilen yazılarımıza gelen yorumlara…

Yakup İnce adıyla yazmış biri… Beni eleştiriyor ama yorumuna “Beee” diye başlamış, (dangalak) demiştim… Arkadaş “yapma” dedi… Çıkardım ben de (dangalak) kısmını…

“Bağırsak gurultularıyla yazı mı yazılır beeaaaa” diye de devam ediyor…

Oysa koklamak zorunda değil… Çekse burnunu sorun kalmayacak!..

***  

“Offf” demiş dertli bir vatandaş… Emre Baran diye de imza atmış…

Yazıda belirtildiği gibi, Samsun"da kurulan bu mobil santrallere her ay 5 milyon dolar ödenmiş… Bu resmen bir tuzak… Hazineden ödenmiş bu paralar… Yani 5 yıl boyunca 400 milyon dolar uçup gitmiş, karanlık kasalara…

Bunları sorgulamak, yetimin hakkını aramak yerine yazıdaki anlatım biçimini eleştiriyor…

Hortumcuları eleştireceği yerde…  Hortumcuları eleştiren bizi eleştiriyor…

Soygunu sorgulamıyor bile, ilginç…

Ben sövünce de kızıyor!..

Santralcidir bu kesin!..

***

Ya da insan da kıllanıyor tabi, "Bu hangi Baran"lardan diye…

Hortumcu Baranlar"dan biriyse… Doğru diyor o zaman…

Onların tuzu kuru…

Giren çıkan bize çünkü…(Biplendi…)

Yağmalanan hazine bizim çünkü… (Diye değiştirildi)

***

Hele biri var, diyor ki…

Adı sanı yok tabi, büzük meselesi…

“Ne bekliyorsunuz kardeşim imam … cemaat de böyle başlıklar atar…

Gazete okumaktan nefret ettirir bunlar adamı…”

***

Hoh hoh hoo!.. Gazete okumaktan nefret edecek…

Edecek etmesine de yazı o kadar ilgisini çekmiş ki…

Okumuş, yemiş yutmuş…  Bir de yorum yazmış hiç üşenmeden…

Sevsinler senin cemaatini…

*** 

Kendisi Samsunludur, ben çok severim…  Neyzen Teyfik Kolaylı…

Bir dizesinde der ki:

“İnsanoğlu tuhaftır, hiçbir sözü kaldırmaz…

İ..ne dersin kızar da, z…rsen hiç aldırmaz…”

Doğru söze ne denir?

***

Biliyorum, düşmanımız çok…

Bu yazıları okudukça kıskançlık krizleri geçirenleri de biliyorum, emin olun…

Böyle eleştiriler olmazsa yazmanın da tadı tuzu kalmayacak...

Bizim esin kaynağımız onlar!.. Hepsini tanırız, onlar da bizi bilir…

Ya bir yolsuzluğa bulaşmıştır, zamanında yazmışız…

Ya birinin ayağına basmış, bir yetimi dolandırmış…

Kim bilir kimin arsasını senet imzalatıp kapatmış…

***

Neyse, iyi şeyler yazanlar da var…

“Gazeteci kurnazlığı, anlayana” başlığıyla yazmış Ali Kemal…

Yukarıdaki zart-ı muhteremlere de yanıt veriyor…

“Emre bey! Uzun ve içinde anlayana çok şey ifade edebilen bir köşe yazısının, sadece başlığına takılmanız, sizin içgüdüsel düşüncelerinizi ortaya çıkarıyor anlaşılan…”

“En azından ben yorumunuzdan bunu anlıyorum. Sayın Yazıcı, sizi tebrik etmek istiyorum, çünkü bu yazının başlığı “Havana sahip çık”, “Çevrene sahip çık” vs. gibi olsaydı, emin olun bizim (güya) her şeye duyarlı insanımız okuma gereği bile duymazdı…”

“İşlerine gelmez çünkü bu konular. Onlara ne ki? Sadece bizim havamız, bizim doğamızı katlediyorlar. Kendileri uzayın henüz keşfedilmemiş bir gezegeninde yaşadıkları için, olayların farkında bile değiller. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığı bu…”

“Sizin bu başlığı atarken, yılların vermiş olduğu gazetecilik kurnazlığınızı kullandığınızı anlamak çok zor değil. Ama işte Fatma Gül"ün suçu ne deyip, merakla takip eden, yaprakları bir türlü dökülmeyen, kimin kiminle olduğu belli olmayan diziler varken, çevre kirlenmiş, doğamız elden gidiyormuş kimin umurunda. Şahsım ve sizi takip eden dostlarım adına teşekkür ediyorum…”

“Bizler, yazılarınızın başlığıyla değil, içeriğinde ne var, çevremizde neler dönüyor, onlarla ilgileniyoruz. Kaleminize ve emeğinize sağlık, tüm Denge ekibine sevgiler…

***

İşte, böyle vaziyetler!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR