Bakmaktan öte
Samsun'un üzerindeki karabulutlar bir türlü gitmek bilmiyor. Türkiye'nin gündemine asayiş haberleriyle oturan bir şehir oluverdik. Önceki gün Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kenan Şara'ya düzenlenen silahlı saldırının faili dün kendi teslim oldu. Sorgulaması devam ediyor. Şara'ya düzenlenen silahlı saldırının şoku atlatılmadan dün sabah Bafraspor kulüp binasına 3 kişi silahlı baskın düzenledi. Saldırıda kaleci antrenörü İsmail Kurt ve Teknik direktör Sedat Gezer hayatını kaybetti. Ağır yaralanan Kulüp Yöneticisi Engin Özarslan ise hastanede ameliyata alındı. Kanlı baskının nedeni konusunda çeşitli iddialar ortaya atılırken, saldırgan ya da saldırganların "Bahis Mafyası" olabileceği de öne sürüldü.
Tek amaçları teknik bilgileri doğrultusunda spora ve futbol camiasına hizmet olan teknik adamların gündüz vakti baskın yapılarak katledilmesi bu şehrin asayişine yönelik tüm iyi niyetleri baltalar oldu. Aklına esen, kafası kızıp eline silahı alan, bir yerlere baskın düzenler oldu. Acaba baskın sonucu ölen yaralanan insanlarımızın suçu Samsun'da yaşamak mı? Suçun büyüğü eline silahı alarak terör estirenlerde mi yoksa bunlara o cesareti verenlerde mi? Örneği olmayan şekilde cinayetlerin, eşine benzerine rastlanmayan olayların merkezi konumuna geldik, daha ne hale geleceğiz?
Bu şehrin sadece havasıyla uğraşıp sabahtan akşama kadar türlü türlü şeyler bularak eylem yapanlar, göreve gitmeyenleri alkışlayanlar, Samsun'un adeta dokusu bozuldu siz nerelerdesiniz? Yeri geldiği zaman Samsun'un gelişimi için kül bırakmayanların, yılın 365 gününün anlamını anlata anlata bitiremeyenlerin nedense böylesi konularda seslerini duyamaz oluyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin statüsü Samsun'da değişiyor mu bilinmez. Ancak bu duruma biran önce el atılmazsa korkarım ki hayalet bir şehre dönüşeceğiz. Artık silah ruhsatlarının sorgulanması, ruhsatsız silah konusunda caydırıcı önlemler alınması şart. Milletvekillerinin biran önce şehrin asayiş sorununa odaklanması vatandaşa "Nerede devlet?" sorusunu sordurmamasının vakti geldi. Artık Samsun'da yaşamak bir şans oyununa dönüşmemeli.
Belinde silahı olanın at koşturduğu bir şehirde, halk can güvenliğini sorgular hale geldiyse, yolda omuz omuza çarpışmaya dahi korkar duruma düştüyse burada suçu sadece silahlı eylemlerde bulunanlarda aramak olmaz. Bunun vebali öyle kolay kolay taşınmaz. Terörün en yoğun olduğu dönemlerde Diyarbakır'da 8 yıl görev yapmış birisi olarak, bu kadar silahlı eylemin gerçekleştiğini hatırlamıyorum. Samsun Diyarbakır'a da Adana'ya da rahmet okutur hale geldiyse birileri artık şapkayı önlerine koyarak ne yapılabiliri düşünmeye başlasın. Milletvekilleri ve İçişleri Bakanı'nın bakmaktan öte bu şehir için yapacağı çok şey olmalı. Hz. Ömer gibi "Dicle'nin kenarında bir kurt bir kuzuyu yese Allah hesabını Ömer'den sorar. Eğer Dicle üzerindeki köprülerden birinde, bir koyunun ayağı incinirse Allah onu Ömer"den sorar" şeklinde bir hizmet imanı beklemiyoruz kendilerinden. Ancak, bu devletin "Yapın" diye verdiği görev de savsaklanmamalı. Aksi halde güvenliğin olmadığı yerde ne ticaret ne de siyaset yapılabilir...