Devletin kürt ve kürtçülük çıkmazı

Kürtçe konuşmasıyla ilgili Meclis Başkanlığı`na bilgi vermemişler. Her kelimesi, ayrılıkçılık kokan bu savunma, siyasi ve askeri yetkilileri harekete geçirmesi gerekmektedir.  TBMM Başkanı Toptan, ``Resmi dil Türkçedir. Anayasa ve Siyasi Partiler Kanununda bu hüküm açıktır. Bu tür toplantılarda Türkçe konuşulur" dedi.
TBMM Başkanlığı da: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez 3. maddesine göre devletin resmi dili Türkçedir" uyarısını yaptı.
AKP yetkilisi Bozdağ, mahkemenin, Anayasa'nın 14'üncü maddesine dayanarak milletvekillerini ifadeye çağırdığını, ancak Türk Ceza Kanunu'nda da diğer kanunlarda da hangi suçların 14'üncü maddenin kapsamına girdiği konusunda açıklık bulunmadığını söyledi.
Meclis Başkanı Toptan da: "Polis gelsin kapılarına dayansın, bunlar giderken gazeteciler fotoğraflarını çeksin, televizyonlar bunu göstersin, bu da büyük olay olsun... Böyle bir şey mi bekliyorlar?" dedi.
Cumhuriyet'in kuruluş aşamasından bugüne, kamu binalarının görünen yerlerine: "vatandaş Türkçe konuş" emirleri asıldığı halde, hedefteki vatandaşın, en azından kendi arasındaki konuşmaları Kürtçe yapmış olması, alışılmış yasalara ters düşüyor.
Washington'un kapı komşumuz olduğu günümüzde, sorunu şiddet kullanarak Kürtleri etkisi altına alan PKK'yı devre dışı bırakmak gerekiyor.
Karşımızdaki sorunun çözüm anahtarı siyasettedir; askerî çözüm beklenemez. Mevcut parlamento, devletin resmi konseptine muhalif damarlardan gelen AK Parti ve DTP'yi barındırıyor. Bu durum, anahtarın kilitli kapıları açmak konusunda epey misyon yüklenme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.
Bütün mesele, Ankara-Diyarbakır arası yıkıcılıkları ortadan kaldırmak... Buradan hareketle söylenebilir ki, her ne kadar, PKK'nın çekirdek kadrosu dahil, bütün militan ve sempatizan kitlesini askeri yöntemler kullanarak ortadan kaldırmak, en azından teorik olarak mümkün görünse de, bu bir "askeri başarı" olarak tarihteki yerini alır; ancak sorunu sadece "öteler", çözmez!
Dökülen kanda hiçbir Kürt ve hiçbir Türk yarar ummadığına göre, bizim kanımız ve bizim coğrafyamız üzerinden karanlık eller parsayı toplamaktadır. O karanlık eller bizi birbirimize düşman ederek varlığını sürdürmektedir. Hrant Dink'lere doğduğu vatan mezar edilmiştir. Orhan Pamuk'lar çok sevdikleri ülkelerini terke zorlanmışlardır.
Siyasî çözümün ağrısız,sancısız ve de kansız olmasını istiyorsak, sağduyu sahibi herkes farketmeli ki, AK Parti'nin ve DTP'nin "milliyetçilik illeti"nin pençesine düşmemesi gerekmektedir. Anahtar cümle Oran Baskın Hoca'nın formüle ettiği çıkışı sahiplenmek gerekir: ""Sizi Türk milliyetçiliğine karşı korumak için buradayız ama aynı zamanda sizi Kürt milliyetçiliğine karşı korumak için de buradayız".
Cumhurbaşkanı Gül, Mart ayının son haftasında yaptığı Irak ziyaretinden beri Kürt sorununun çözümünü açık bir şekilde hedef almış durumda. '2009 yılı içerisinde bu sorunun bitirilmesi lazım. Sonra geç olur' diyor.
Gül: "Aklı selim emareleri sanki görülmeye başlanmış gibi" dedi. Bunu görmeyi hem "arzu ettiklerini" söyledi, hem de "görülmeye başlandığını" belirtti.
Kürt meselesinin en önemli, en sarsıcı, en yaralayıcı, en tahammülü güç mesele olduğuna şüphe yoktur. Türkiye, otuzbeş yılı aşkın süre içinde, çok ağır bedeller ödemek zorunda bırakıldı, çok derin acılar yaşadı ve yaşamaktadır. Yılların inkar, ihmal, yok sayma ve adam yerine koymama politikaları, şiddeti körükledi, şiddet arttıkça da mesele karmaşıklaştı. Bütün aciliyet ve ertelenemezlik unsurlarını hesaba katmak zorundayız.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, genelkurmay başkanları, emniyet müdürleri… görevde oldukları sırada en şahin, en sertlik yanlısı politik tavırlarıyla bildiğimiz, tanıdığımız politikacı ve askerlerin emekli olduktan sonra özellikle Kürt sorununa ilişkin açıklamaları gülünçtür. Geçmişte başkalarını ihanetle suçladıkları görüşleri emekli olunca söylemeye başlıyorlar. 'Bu iş silahla olmaz' cümlesiyle başlayıp en sivil ve demokratik önerileri sıralıyorlar.
DTP de bu anlamda hükümetin adımlarını kolaylaştırıcı adımları atmalı, demokratik açılımlarla demokratik alanda üzerine düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmelidir. Devlet organlarının koordinatörü Sayın Cumhurbaşkanı'nın inisiyatif alması çok önemli. Ama yol haritası henüz kamuoyuna açıklanmamış.
Kürt meselesinde siyaset ve devlet kurumları arasında öteden beri bir eşgüdüm yok. Bu konu, "Hükümeti aşar". Devlet ve siyaset arasında bir eşgüdüm yok. Sorumlu mercide olan sivil toplum kuruluşları, siyasiler, aydınlar ve medyanın adım atması gerekiyor. Ana muhalefet lideri Baykal'ın da adım atması lazım.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kürt açılımı sonucu, DTP, 19 Mayıs sürprizi yaptı;
milletvekilleri Ankara'da Cumhurbaşkanı'nın da yer aldığı bir törende Anıtkabir'e ilk kez çıkarken, DTP'li belediye başkanları da düzenlenen törenlerde tam kadro yerlerini aldı. Başbakan Erdoğan, "PKK'yı terör örgütü ilan etsinler ondan sonra görüşeyim" dediği DTP'ye ilk kez elini uzattı.
Meallerini özetlediğimiz şu âyet-i kerimeler ilgililere ithaf olunur. Muhammed Sûresi: 21-29:
"Baş üstüne deyip yapmacıksız tavır! İş başa düştüğünde; Allah'a karşı böyle içten davransalardı daha yerinde olurdu. İş başına gelirseniz ülkede karışıklık çıkarır; birliktelik bağlarını paramparça ede bilirsiniz. Öyleleri Allah'ın gözden çıkardığı; sağırlaştırıp körleştirdiği ve düşünemez kıldığı kişilerdir".
"Mefkûre gönüllerde yer etse de gerilerde sinenler... şeytan onları gönüllerinin çektiğiyle fitlemiş, doldurmuştur. Bunun nedeni, Allah'ın yasalaştırdıklarını kötü görenlere: "Uygun bir anda, emrinizde olacağız" demeleridir. Oysa Allah, bilinçaltlarında sakladıklarını kader bilgisiyle bilir. Yoksa kalplerinde bu cihadı savsaklama ikilemi bulunanlar, Allah'ın bilinçaltlarındaki kinlerini açığa vurmayacağını mı sandılar?
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR