Koskoca hiç...
Persembe,Türkiye tarihine sanki şanlı bir tarihin yazılacağı kutsal bir gün gibi yansıtıldı medyada...Birileri mutlaka moraracaktı tabiri caizse.Ya herro ya merro ...birileri yalan konuşuyordu ,birileri müfteriydi,birileri bel altından vuruyordu...Hep böyle kamuoyuna sunuldu.Büyük Gün ( ! )... Tarihi Gün ( ! )..Bir tarafta mevcut hükümetin ağır toplarından M.Dengir Fırat, diğer tarafta müzmin muhalefetin piyasa araştırmacısı ve de sözcüsü konumunda ki Kemal Kılıçdaroğlu.
Ortada ise medyanın duayenlerinden ve ağır toplarından ayrıca da duruşuyla konuşmasıyla tavırlarıyla babacan gazeteci Uğur Dündar.Aslında Dündar"ın seçilmesi tesadüfi değil...Hem dengeleyici bir tavrıyla iki taraf açısından da güvenlik subabı hem de genel olarak ,istisnalar olsa da kamuoyu tarafından da beğenilen bir gazeteci.Karşıda ise basın ,izleyiciler ve taraftar gurubu.TV başında milyonlar. Herkes merakla bekliyor neler olacak diye...İki iddialı boksor gibi hazırlıklı gelinmiş izlenimi veriyorlar.Psikolojik savaş yapar gibi gayet kendilerinden emin ama ben baştan D.Mehmet Fırat"ı azıcık stresli görmüştüm.Galiba Kılıçdaroğlu esmer olduğu için ruh halini yüzüne yansıtmıyordu.
Karşılıklı suçlamalar yerine Sayın Kılıçdaroğlu"nun kamuoyunda yaptığı sansasyonel çıkışlara ve çok ağır suçlamalara hem AK Parti çephesinden nasıl bir cevap gelecek ,hem de kişisel olarak D.Mehmet Fırat"ın ortağı olduğu firmalarla ilgili suçlamalara yapılacak savunma nasıl olacaktı ? İşte merak edilen buydu.Çünkü suçlamalar sıradan değildi.Bir taraftan yolsuzluklarla mücadele ettiğini söyleyeceksin ve bununla ilgili olarak bir takım çevreleri çökertme adına devlet güçlerini devreye sokarak Buldozer gibi ezmeye çalışacaksın ,hem de en yakınındaki kurmaylarından birinin karşı karşıya kaldığı ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla itham edileceksin .
Diğer yandan toplumu ,özellikle gençleri mahveden ,dünyanın karşı çıktığı ve savaş açtığı uyuşturucu ticareti yapmak suçlamasıyla kamuoyuna deşifre edileceksin.Olaya bir de temelinde dini değerleri dikkate aldığını söyleyen bir hükümetin de ağır toplarından olacaksın.Çok zor ve de bir o kadar riskli bir durumdu.
Ayrıca sadece suçlama ile kalınmadı ki...Ağızdan çıkan kelimeleri bazen kulaklar duymadı ( ! )..Biri diğerine Müfteri......karşı taraf ise Baron.... olarak saldırıyordu medyada.Yine, hodri meydan denmesi ise merak edilen konulardan bir tanesiydi.Çünkü iki taraf da iddialı olduğuna göre söylenecek çok söz ve eteklerde dökülecek çok taş olmalıydı.
Kılıçdaroğlu ,anlaşıldığı kadarıyla bir yerlerde hazırlandığı belli olan dosyalarla gelmişti.Çünkü, bazen sayın Fırat"ın söylediklerini düzeltmek zorunda kalıyordu.Sayın Fırat ise :"" acaba benim bilmediğim bir şey mi var ? "" tedirginliği de yaşıyordu sanki.Olur ya yanında çalıştırdığı insanlardan bazıları birilerinin içine soktuğu ajan olabilirdi yada kulak veya örümcek falan yani....Tıpkı Sayın Başbakan"ın yıllardır yanıbaşında olan Turhan Çömez"in daha sonra Ergenekon örgütü içinde kilit roller üstlenen bir kişi olması gibi..D.Mehmet Fırat için de böyle bir şey sözkonusu olabilirmiydi.
Benim şahsen böyle bir düşünce aklımdan geçti.Ama yanıldığımı anladım tartışma devam ederken.Bana gündem kaydırma olarak geldi açıkcası.Çünkü her iki taraf da yorulmuştu günlerdir medya önünde salvo atmaktan.Küfre varan karşılıklı sertleşmeler kamuoyu nezdinde ciddi prestij kaybı yaşattı, hem hükümet tarafında hem de muhalefet nezdinde .O açıdan bir nevi günah çıkarma olarak gördüm ben açıkcası.Yani sadece bizim açımızdan zaman kaybı oldu.Bilinen moda tabirle FİYASKO ile sonuçlandı düello.İki taraf da karavana attı..Olan bizim zamanımıza oldu....
Hoş bu tür fiyaskolar yeni de değildi yaa... A