Neler öğrendik?
Neler neler öğretti bize bu hayat? Önce emeklemeyi öğretti ebeveynlerimiz. Yürümek ve koşmak için antrenman olsun diye önce emeklemek gerekiyordu. Emeklemeyi sürünmek için öğretmediler bize. Sonra bir elimizden annemiz, diğer elimizden babamız tutarak yürümeyi öğrettiler. Güzelliklere ve başarıya yürümemizi istiyorlardı. Fazla ileriye gittiğimizde veya yanlış yollara saptığımızda bu defa durdurmak için uğraş vermeye başladılar. Ulaşacağımız yerlere hızlı gidilmesi gerekiyordu. Bundan ötürü koşmayı öğrenmemiz icap etti. Koşmayı da öğrendik. Yaşımızın gereklerini birer birer ve çarçabuk öğreniyorduk. Önce bizleri koşturanlar, sonra ölçüyü kaçırdığımız gerekçesiyle önümüze setler inşa ettiler. Engel olmaya çalıştılar hızımıza. Veya hızımızı kıskananlar oldu.
Yarım yamalak söylediğimiz ilk kelimeleri hoşlarına gittiği için defalarca söylettiler bize. Kimimiz önce anne dedik, kimimiz baba, kimimiz dayı
Çıkardığımız sesler hep birbirine benziyordu. Konuşmayı iyice öğrendik. Soru sormaya başladık. Bıkıp usanmadan benzer soruları sorduk durduk büyüklerimize. Bu ne? Bu ne? Bu ne?... Bir yığın benzer soruyla illallah dedirttik. Kime çekti bu geveze, dediler. Anne babalar, çocuklarının sevmediği huylarının kendinden olmayan tarafa benzediğini söyledi. Tıpkı sen işte. Gık demiş, burnundan düşmüş. Aynı cadaloz kaynanam. Dayısının kopyası. Halasının, teyzesinin küçülmüş hali. Faturayı karşı tarafa yıkmak için bu tarz cümleler hep gündemde olur. Uzayıp gider.
Sır tutmayı, her doğruyu her yerde söylememeyi, fazla ve gereksiz konuşmamayı öğrendik. Susmayı öğrendik. Susarak konuşmayı
Takip edildiğimizi gördük ve öğrendik. Pazartesi günkü yazımı "ÖĞRETMENE SAYGI LÜTFEN!" İlkadım Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Davut NUMANOĞLU okuyup beğenmiş. Bana teşekkür etti. Yürek verdi. Cesaret verdi. Sorumluluğum daha da arttı. Ben de kendisine teşekkür ediyorum buradan. Sağ olsun.
Makûs talihimiz varsa da onun bitmesini istiyorsak tarihin tekerrür etmesine izin vermemeliyiz. Öğrenmeliyiz. Ders almalıyız. Ben ders almam, ders veririm dersek yanılırız. Rezil oluruz. Biz bu dünyanın acemi birer şakirtleriyiz. Öğrenmeye ihtiyacımız hiç bitmez. Bitmeyecektir. Nato kafa, nato mermercilerden olmamalıyız. Onlardan uzak durmalıyız. Onlar tüketici topluluktur. Acımasızca tüketirler. Hayatları mutfakla tuvalet arasına sıkışmıştır. Doldur boşalt rolünü oynarlar.
Uyanık olmayı, hak yememeyi öğrendik. Kurt ve çakallara karşı dik durabilmeyi ama onlardan olmamayı öğrendik. Ağalık taslamanın zararlarını gördük. Ağa zulmünü önlemeyi görev bildik. Sadece kendimiz için mücadele etmenin yanlış olduğunu öğrendik. Alan el değil, veren el olmamız gerektiğini Mübarek Ramazan bir daha öğretti bize. Verdikçe mal ve huzurumuzun arttığına kalpten inanmaya başladık. Gözümüzü hep yukarıdakilere dikmedik. Aşağıdakilere de bakarak şükrümüzü fazlasıyla yapmaya başladık. Musibetler gelmeden de dersler çıkardık kendimize. Ölümlerden ibret aldık. Gerçekten dünyanın bir oyun olduğunu gördük. İmtihana daha sıkı sarıldık. Dünyanın yalandan, rüyadan ibaret olduğunu gösterdi bize yaşam tecrübemiz. Şu ana kadarki ömürlerimiz, 70-80 yıl da yaşasak ömrün çok kısa olduğunu gösterdi. Sadece yaptığımız ve yapacağımız iyiliklerin bizimle geleceğine inanıp bu inancı hayatlarımıza tatbik ettik.
Öğrenmek için fırsatları kaza etmedik, etmeyeceğiz. Ele geçen fırsat bir daha geçmeyebilir çünkü. En umulmadık kişilerden bile yüksünmedik, gocunmadık, bir şeyler öğrendik. Ve daha neler neler öğrendik bu hayattan! Ömrümüz olduğu müddetçe de öğrenmeye devam edeceğiz. [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.