Dağlarca

DAĞLARCA ŞİİR
DAĞLARCA ESER
DAĞLARCA
FAZIL HÜSNÜ

   26 Ağustos 1914"te doğan, şiirimizin en yaşlı çocuğunu 15 Eylül 2008"de kaybettik. O da öldü. Onun için de hayat oyunu bitti. (1914–2008) yazılacak mezar taşına.
   “Uzun yaşamışsın derler bana/ Bilmezler seni uzun beklediğimi” diyor şairimiz. Başka bir şairimiz de "her ölüm erken ölümdür" demişti. Bu iki görüş birbirini destekliyor.
   Fazıl Hüsnü Dağlarca"yı "Türkçem benim ses bayrağım" sözüyle hatırlayacağız. Türkçeye verdiği önemi hiç unutmayacağız. 94 yıllık bir ömürde 138 eser bırakmak hiç de kolay bir iş değildir. Sadece Türk edebiyatında değil Dünya edebiyatında da kendine yer bulmasının arkasında onun velut bir yazar oluşu yatar.
   Yanına gidenlere 12 kitap daha yazacağım demişti. Dördünü yazabildi. Sekizi ise kaldı. Bir asırlık da olsa insan üretkense yapacağı bir şeyler her zaman vardır. İnsan hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmalıdır. Bize bu iki çizgi arasında denge kurmak kalıyor.
   Kendi dilinden şöyle diyordu ulu çınar:
   “Annemin ilahileriyle büyüdüm. Annemin ev içindeki namazları, üzerimde etkili olmuştur. Annemin yüzü namaz süresince değişirdi sanki. Bizden uzak olurdu. Bu uzaklık, bana bütün kardeşlerimden daha çok dokunurdu. Belki de şiirimin oluşum sesleriydi bu.
   *Ben Allah"a inanan bir adamım. Nasıl inanırım ama? Şu masa gibi… Hayali değil. Ben şimdiye kadar Allah"tan ne istemişsem Allah bana vermiştir. Şunu iftiharla söyleyebilirim: Türk edebiyatında 94 yaşına gelmiş hâlâ eser veren tek insan benim.
   *Benim bugün 138 kitabım varsa, bu evvela doğanın bana verdiği bağıştan ötürüdür. Yaşama bağışından ötürüdür.
   *Ben bir nevi şiirin bakıcısı gibiyim. Şiir hayvanı acıktıkça iki üç günde bir şiir yazıyorum.
   *Beni toz yapsalar, herkese verseler, sayısız kişiye yeterim şiir yazmak için. O tozu parmaklarına sürseler yazarlar.
   *Türk şiirinde bir Dağlarca daha bulamazsınız. Bu kadar bir budala bulamazsınız!” ( Kitap Zamanı, 5 Şubat 2007, Murat Tokay"ın Söyleşisi"nden)
   Böyle bir söyleşiyi ben yapmayı çok istedim ama olmadı. Şairle görüşüp sohbet etmeyi çok arzuladım, planladım ancak olmadı. İmkânlar ortada ne yapalım? Yukarıdaki yazıyı ve daha pek çoğunu kendi tespitlerimle yazabilirdim. Yazacaktım, olmadı. Zaman gazetesinden aldım yukarıdaki yazıyı.
   F. Hüsnü Dağlarca orduda subay olarak 15 yıl çalıştı. Basın-Yayın ve Turizm genel Müdürlüğü"nde ve Çalışma Bakanlığı"nda çalıştı. Emekli olunca kitabevi açtı. "Türkçe" adında aylık bir dergi çıkardı.
   1940 sonrası şiirimizin en güçlü ve en çalışkan şairlerindendir. Şiir yazmaya Kuleli"de öğrenciyken (1933) 19 yaşında başladı. 1940"ta "Çocuk ve Allah" kitabıyla tanındı. O günden bugüne durmadan yazdı. Behçet Necatigil"e (1916–1979) göre, yapıtlarının özü, sayısı ve boyutları bakımından, Tanzimat"tan beri şiirimizin en verimli sanatçısı oldu.
   Şiirlerinde, ilkel dönemlerden günümüze kadar, bireysel ve evrensel boyutlarıyla insanoğlunun serüvenini işledi. İnsanın iç ve dış özellikleriyle, çok yönlü davranış ve çatışmalarıyla, soyut ve somut durumlar üzerinde derinleşerek vermeye çalıştı. Dağlarca, işlediği konular ve dünyaya bakışındaki insancıl özelikleriyle yalnız bizim insanımızın değil, tüm insanlığın sevincini, acılarını yansıtan bir dünya şairidir. 1960"tan sonra toplumsallıktan eylemci bir topluluğa, ulusaldan evrensele kaydı. Bütün bu aşamalarda, şiirimizin genel yapısından ayrı bir yol izledi. Hiçbir akıma bağlanmadı. Yalın dili, kavram ve imge zenginliğiyle yoğunlaşmış özgün şiirleriyle, başka benzeri olmayan kişiliğine ulaştı.
   Eserlerinden bazılarını yazalım. Havaya Çizilen Dünya, Çocuk ve Allah, Üç Şehitler Destanı, Toprak Ana, Anıtkabir, Asu, Batı Acısı, Mevlana"da Olmak, Özgürlük Alanı, Türk Olmak, Çanakkale Destanı, Yunus Emre"de Olmak…
   94 yıllık bir ömür süren ve bu ömrü dolu dolu yaşayan bir sanatçımız hakkında ne kadar çok yazsak ve söylesek yine az kalır. Burada yazdıklarım buranın sınırlılığını da göz önünde bulundurursak devede kulak misali bile sayılamaz.
      Pek çok ödül alan yazarımıza Allah"tan rahmet diliyoruz. Sevenlerinin başı sağ olsun. Bizi aydınlatan yazarımızın eserlerine sarılırsak aydınlanmamız devam eder. Dünyaca tanınan bu değerli yazarımıza geride bıraktığı güzel eserleri için dua edeceğiz. Bizler senden razı olduk. Allah da razı olsun! Ruhun şad olsun! 
  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR