Değiştik işte

 Zamanla değişiyor insan ve insanlık. Örflerimiz, âdetlerimiz, alışkanlıklarımız, önceliklerimiz değişiyor. Yaşayışımız değişiyor. Sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz değişiyor. İyi ya da kötü bir değişim içerisindeyiz. Değişimlerimizin hepsinin olmasa da bir kısmının gelişim şeklinde tanımlanabilmesi tek dileğimizdir.
   Değişim dünyamızda bir yolculuğa çıkalım. Değişimlerimizin hangisi ilerleme, hangisi gerileme, görelim. Yemeklerimiz ve yeme tarzımız değişti. Yer sofralarında yerken değişik masaların etrafında dizilip yemek yemeye başladık. Yemeklerimizi yerden alıp yükseğe taşıdık. Bağdaş kurarken birbirimizle dirsek ve diz teması mesafesindeydik. Değişim sürecinde tabaklarımızı ayırdık. Buradan başlattığımız ayrılma başka alanlarda da gerçekleşti.
   Yastıklarımız ayrıldı. “Bir yastıkta kocayın!” sözü tedavülden kalktı böylece. Eşler bir yatakta çift yastıkla yatar olduk. Geniş aileden çekirdek denen küçük aileye döndük. Evlenenler, yeni evlendiler. Hemen başka bir eve taşındılar. Yeni bir yuva kurdular. O yuvadaki çocuklar büyüksüz evlerde büyümeye çalıştılar. Yeni kurulan acemi yuvada yaşamak ve öğrenmek için çırpındılar. Ayrımlar, ayrılıkları, ayrılıklar da uzaklaşmaları tetikledi. Böylece yavaş yavaş gönüllerimiz de ayrılmaya başladı. Gözden ırak olanlar gönülden de ırak olmaya başladı.
   İletişim yönünden çok ilerledik. Sevdiklerimizin sesine veya görüntüsüne istediğimiz anda birkaç tuşa dokunarak ulaşabiliyoruz. Hasret ve özlem duygularımız zayıfladı bu arada. Hasret kokan türküler yakamaz olduk. Şiirselliğimizi kaybettik. Kalpten çok midelerimize önem verir olduk. Robotlaştık desek de yanlış olmaz herhalde.
   Dünya küçük bir kasabaya döndü, küçüldü. Evlerimize girdi. Dünyada olup bitenleri anında görüyoruz. Kötülük ve çirkinlikleri kanıksadık mı ki olaylara duyarsız kalıyoruz. Söz gelimi Filistin"de çok kötü bir soykırım yaşanırken yeterince ağırlığımızı koyamadık. Sesimiz yeterince gür ve yüksek çıkmadı. Bu konuda en kötü sınavı da elbette petrol zengini Arap dünyası verdi. Diğer taraftan kana susayan Yahudilere dünya sessiz kaldı. Onların dünya umurunda mı? Menfaatlerinin olmadığı yerde onları gören var mı? “Ne Atom Bombası,/ Ne Londra Konferansı,/ Bir elinde cımbız,/ Bir elinde ayna,/ Umurunda mı dünya!” Orhan Veli"nin sözleri tüm umursuzlara gitsin. Umursuzlaşan, çağdaş(!) insanlara ve dünyaya. Dünya cımbızcı olmuş. Süslenen sadece bayanlar değil, şimdi erkekler de süslenip püsleniyor. Dünya kendi menfaatleriyle meşgul olurken İsrail durmadı. Pişkince savunmasız Müslümanlara vurdukça vurdu. Ses gelmedikçe vurdu. Yıktıkça yıktı. Yaktıkça yaktı. Tarihte kara bir leke olmaya devam ettiler. Yazıklar olsun onlara! Hafızalarımıza kazınan, gözlerimizin önündeki o kötü manzaraları unutmak mümkün mü?
   Dünyadan tekrar kendimize dönüyoruz. Bizler, köylerden ayrıldık. Şehir insanı olduk. Taşı toprağı altın dedik. Koştuk şehirlere, ilçelere, kentlere, büyük şehirlere. Müstakil evlerden büyük apartmanlara taşındık. Bir mahalle oluşturabilecek insanları bir apartmanda topladık. Birbirimize görünürde yaklaştık. Ancak ruhen ve manen uzaklaştık. Müstakil düşünebilme yetimiz de dumura uğradı. Aksadı, eskidi, köreldi. Birbirimize yaklaştıkça, soğuduk birbirimizden. Bizim dışımızdakilere ilgisiz kaldık. Duyarsızlaştık, duygusuzlaştık. Bu değişim ve bu dünya bizi bencilleştirdi. Sadece kendimiz için yaşamaya çalışır olduk.
   Değişmeyen tek şey, değişimdir. Değişim olacaktır. Olmalıdır. Değişimlerin gelişim ağırlıklı olmasını diliyoruz. İnsan, kendindeki değişimi zor tespit eder. Çevresindeki değişenlere baktıkça duygudaşlık yaparak kendinde de değişiklik olabileceğini düşünebilmelidir. Bu dünya, insanları, empati (duygudaşlık) yapmaktan da uzaklaştırdı ya! Bu dünyanın suçu ne canım! Eski fotoğraflarımıza ve anılarımıza göz attığımızda geçen yılların bizlerden neler götürdüğünü görmek mümkündür. Bu durumlarda her ne kadar “off, ahh, hey gidi günler hey!..” desek de ortada inkâr edilemez bir gerçek vardır. Bunu kabullenir ve sonunda “Değiştik işte!” deriz. Değiştik…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR