"Demokrasinin öznesi"

Son günlerde yaşanan gelişmeler ne kadar gerilimli ve çatışmalı bir ortamda olduğumuzu bir kez daha net bir şekilde ortaya koyuyor…
Demokrasiye inanmış, vatanını ve milletini sevenlerin, her şeyden önce yaşanan süreci, "etki" güçlerin anti-demokratik "söylem ve eylemlerini"  onaylaması mümkün değil…
Bu bağlamda, ayrıca süreç içerisinde demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana tüm kesimlerin bu gelişmelere karşı demokratik tavır ortaya koymaları, demokrasiye olan inancının geçmişe oranla  daha da güçlendiğini, toplumun demokrasi ve doğrular etrafında güç birliği yapma "gelişmişliğinden" dolayı sevindiricidir…
Aksine tüm bu olanlara tüm yaşananlara sessiz kalmak Türkiye'deki demokratik olmayan politik kültürün ancak bir sonucu olabilir…
Oysa "müdahaleler" ve "türevleriyle" demokratik süreçlerin  önüne set çekmeye kalkışan "güç"ler, milletin ve ülkenin yarınlarına verdiği zararı düşünmek, hesap etmek yerine, "değişik" söylemler silsilesiyle yine "toplum mühendisliği" yapmaya devam ediyorlar…
Gerçek bir demokrasi inancı, demokrasi mücadelesinin siyasal alanda sürmesi arzusunu ve sağlamayı yeğlemelidir. Siyaset, yaralarını kendi sarmalı, zamanı ve mekanı içinde tolere etmelidir… Muhalefeti ve iktidarı ile Türkiye'deki siyasi partilerin demokrasi reflekslerinin güdük ve zayıf olması maalesef acı bir gerçek...
Kaldı ki, yakın tarihte yaşanan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ileri sürülen tezlerin ve yapılanların çoğunun demokratik bir dayanak ve inandırıcılıktan uzak olması ne denli ise, sürekli olarak orduyu kışkırtan ve Genelkurmay'ın "bildirileri" doğrultusunda  konuşan bir muhalefetin bulunması Türkiye siyasal yaşamı için de  bir handikaptır…
Artık bilinmelidir ki, darbe ve muhtıralar geleneği demokratik kültürü güçsüzleştiriyor, milletin, hali hazırda ve uzun vadede yaşadığı sorunlarına çare bulma ve çözme yeteneğinin yok olmasına yol açıyor… Dolayısıyla Türkiye, telafisi mümkün olmayan benzer "süreçleri" geçmiş yıllarda sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda çok ağır "kayıplar ve bedellerle"  ödediğini unutmuş değildir…
Sonuç; Türkiye bu ve benzer süreçlerde, demokrasisinin üzerine çöken "karabasan ağırlığından" ancak, milletin iradesini ortaya koyacak ve temsilde adaleti gerçekleştirebilecek demokratik adımları attığı oranda kurtulacak, engel olacak ve normal demokratik süreçlerini işletebilecektir.
Türkiye'de milletin, "sözde değil, özde demokrasi" yaşaması bir ihtiyaç, demokrasiyi ve cumhuriyeti yaşama ve yaşatma,koruma ve kollamanın "öznesi" milletin kendisiyse, kendi sorunlarını da sağduyusu ve katılımcılığıyla  pekala üstesinden geleceği de bir gerçektir…
Bu arada sevgili dostum Recep Yazgan'ın kaleme aldığı dünkü köşesinde, gündelik hay huy arasında unuttuğunu söylediği sitemle karışık "hoş geldin"ine karşılığım, tabiî ki her zaman "hoş bulduk" olacaktır… Siteminde haklıdır… Lakin "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" atasözünün, internet çağıyla birlikte tarihe karıştığını varsayarsak, Sevgili dostum Yazgan, tıpkı diğer dostlarımız gibi ne gözümüzden nede gönlümüzden hiçbir zaman ırak olmadı… Olmazda… Bu cümlenin sonunu yine ona da selamlarımla, "değerli kalem" sevgili gazeteci ağabeyim Avni Demir'in köşe yazılarının "değişmez" bitiş cümlesiyle bağlayayım…"Bu böyle biline"…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hamit Seven Arşivi
SON YAZILAR