Egemenlik kimin ?
Tek parti ile idare edilen sistemlerde Milletin egemenliğinden bahsetmek pek söz konusu değildir.Çünkü genel seçimler yoktur ve sandık milletin önüne konmaz.Çok partinin olmadığı bir sistemde seçimi hep o tek partinin yöneticileri kazanır.Bütün milletin,halkın hür iradesi ülke yönetimine,yani meclise tam yansımaz; halk egemenliğin tek sahibi olmaz.Türkiye ancak 1950de çok partili sisteme geçtikden sonra, demokrasi için ,yani halkın kendi kendini yönetebilmesi (egemenliği eline alması) için bir ışık,bir fırsat doğmuştu.Artık egemenlik gerçekten kayıtsız şartsız milletin olacaktı.İlk çok partili seçim 1950 de yapıldı ve milletin kahir ekseriyeti DP yi seçerek iktidara getirdi.Çağdaş demokrasiye böylece ilk adım atılmış oldu.Ancak bu demokrasi denemesi on yıl bile sürmedi ve 1960 da askeri bir darbe ile sudan sebeplerle akamete uğratıldı; parti kapatıldı ve o iktidarın üç değerli yöneticisi darağacına gönderildi. Daha sonraki yıllarda da bu partinin benzeri partiler, zaman zaman iktidara geldiler ama halkın iradesi üzerindeki bu kontrol mekanizmaları devamlı işletildi ve kendileri açısından sakıncalı gördükleri siyasi partileri tekrar kapattılar.Milletin vekilleri hapishanelere atıldı, işkence gördü v.s. Halk ne zaman inandığı,kendinden gördüğü,güvendiği bir partiyi iktidara getirmişse ve ondan çağdaş, demokratik ve insan hakları paralelinde icraatlar ve yasa düzenlemeleri yapmasını istemişse ve meclis de bu konularda yasa çıkarmışsa, ya değişik şekillerde muhtıra yemiştir,veya halk ile alakası kalmayan bazı kişi veya kuruluşlar vasıtasıyla Anayasa mahkemesine veya benzer kuruluşlara müracaat edilmek suretiyle iptal edilmiştir, yasaklanmıştır veya uygulaması durdurulmuştur.Demokrasiyi yani egemenliğn kayıtsız şartsız milletin olmasını hazmedemeyen güçler, bu kontrol ve denetim mekanizmasını sürekli devreye sokmuşlardır. Hükümetleri, legal veya illegal yollardan ( çete,gurup ,dernek, birlik v.s.) devamlı kontrol altında tutmuş,icraatlarını baltalamaya çalışmışlardır. Bugün de yine böyle bir durumla karşı karşıyayız.Milletin yüzde seksen küsürünü temsil eden 411 milletvekili ile mecliste kabul edilen Anayasa değişikliği, ki özet olarak, Devletin her türlü kamu hizmetinden yararlanmada eşitlik sağlaması ve kimsenin yüksek öğrenim hakkının kullanılmasından mahrum edilemiyeceği hususlarından ibaret yasa idi, Anayasa mahkemesi üyeleri tarafından reddedildi.Gerekçe ne?Anayasanın 2 maddesinde yer alan laiklik prensibine aykırı imiş.Buna referans yapılıyor.İyi ama aynı maddede üç temel prensip daha var. Demokratik,
sosyal ve hukuk .Bunlar neden görmezlikten geliniyor?Tamam Anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez;kabul.Ama bu diğer üç prensip de ilk dört değiştirilemez maddenin içinde yer alıyor.Laiklikle beraber,yan yana zikrediliyor. Bunların dördü de aynı değerde ve olmazsa olmazlardandır.Karar alınırken aralarındaki denge ve ilişki korunmalı değil midir?Birini en sert şekilde korur ,yüceltir ve diğerlerini bastıracak, ikinci ,üçüncü dereceye atacak şekilde uygulama yaparsanız bu millete büyük bir haksızlık yapmış olursunuz. Çağdaş,demokratik insan hak ve özgürlüklerini engellemiş olursunuz. Çünkü bütün ileri toplumlarda en yükselen değerler bunlardır.Ülkelerin itibarı, değeri bu kriterlere uymaları oranında artar veya eksilir.Dünyaya açık bir toplumuz ve birçok uluslar arası sözleşmelere imza atmışız.O değerleri paylaşmayı, almayı ve uygulamayı kabul etmişiz. Laiklik ilkesi başka ülkelerin anayasalarında da var ve en katısı da Fransa"dır.Ama hiçbir zaman bizdeki gibi sonuçlar doğurmuyor.Bizde neden her defasında halkın en ufak demokratik talebinin karşısına bu ilkeyi dikiyorlar? Hükümetler rahatsız ediliyor,partiler kapatılıyor,iktidarlar hiçbir zaman doğru dürüst muktedir edilmıyor. Acaba bu yolla mı sistemi elinde tutan(ve genelde atanmış olan) antidemokratik güçler halkın meşru iktidarını engelleyip kendi iktidarlarının hakimiyetini devam ettirmeye çalışıyorlar? Kendi iktidarlarının bir aracı olarak mı kullanıyorlar? İnsanın aklına doğrusu bu tür sorular gelmiyor değil.Siyasi iktidarlar,dolayısıyla halk bu yollarla baskı altında tutuluyor;ikide bir tehdit ediliyor ve ülkenin ciddi sorunlarına (sosyal ve ekonomik) endişelerinden ve engellemelerden dolayı yeteri kadar çözüm üretemiyorlar. Çok partili sisteme geçmemizin pek bir esprisi olmamıştır. Elli sekiz yıldır hala tek parti ruhu ülkenin yönetimine devam etmektedir. Biz hala sistem kavgası verirken bütün dünya fert başına milli gelirini otuz bin dolarlara yükseltmiş bile. Saygılarımla.
Hasan ÖZDUMAN
Em.Öğr.Gör.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.