AKP NEREYE?

    

 

17 ve 25 aralık 2013 de Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama ve ihalelere fesat karıştırma operasyonları ile başlayan süreçten sonra Başbakan dört bakanını istifa etmeye mecbur  bırakmasına rağmen karşı savunmaya geçerek özellikle Cemaatı kendisine komplo kurmakla, paralel devlet oluşturmakla suçlamakta ve bu ithamları seçim meydanlarında hala sürdürmektedir. Oysa daha ilk günden beri yapılması gereken hukuka giderek hem kendi yolsuzluklarını hem de bu yapıyı yargıya  teslim etmesi idi. Tam tersini yaptı.Yargıyı çalıştırmadığı gibi yargı mensuplarını ve emniyet teşkilatını değiştirdi, öteye beriye sürdü; görevden aldı, yargıyı değiştirerek yürütmeye, bakana bağladı. İnternette bazı erişimleri yasakladı. Bunlar suç üstü yakalanmanın panikleri ve girişimleri olarak değerlendirildi. Hukukun üstünlüğünden üstünlerin hukukuna geçildi. Ülkeyi içine kapatarak Latin Amerika türü bir devlet yapılanmasına götürmektedir. Nasıl kuruldukları herkesçe bilinen yazılı ve sözlü bir kısım medya, yalan ve düzmece haberlerle Cemaatı tek hedef seçerken Başbakan da aynı paralelde seçim meydanlarında halkı paralel devlete ve komploya inandırmaya çalışmaktadır. Halkı, kendisini sandıkta aklamaya davet etmektedir. Oysa sandık sadece yürütme yetkisi verir; aklanma yeri yargıdır, bağımsız mahkemelerdir.Cemaat'ınokul ve dershane açmaktan, insan yetiştirmekten, insanlığın barışına vekardeşliğine katkı sağlamaktan, Hz Mevlana “ kim olursan ol, gel” derken, Hizmet “siz nerede iseniz, biz oraya gelelim” demekten, yaşama değil yaşatma idealinde olmaktan, kimsesizlerin kimsesi olmaya çalışmaktan, ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayan yerli ve yabancısanayıcı ve işadamlarına yardımcı olmaktan, üçüncü dünya ülkelerine sağlık ve ekonomik yardım götürmekten vb. hayır işleri yapmaktan başka bir iş yaptığını kimse söyleyemez. Bu insanlar inançları ve aldıkları eğitim gereği, ister kamu ister özel sektörde, isterse yabancı ülkelerde görev yapsınlar, tek amaçları vardır; Allah rızasını gözetmek ve kazanmak. Kimse onlara bu amacın dışında bir iş yaptıramaz. Başka niyetleri olanlar bunlardan uzak dursun; çünkü bunları çeviremez, etkileyemez. Evet bunlardan, yani Allahtan korkanlardan herkesin çekinmesi, korkması lazım. Tek amaç Rıza-i İlahi çünkü...

Şimdi AKP, özellikle Başbakan, neden Cemaat'ın üzerine bu kadar gidiyor? : 1-Haklarında çıkan, dosyalara giren ve  tapelerde yer alan yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama suçlarını örtmek, dikkatleri başka tarafa, cambaza  çekmek,bunların asılsız ve birer iftira olduğunu ve bunları Cemaatın uydurduğunu söyleyerek, Cemaati hedef göstermek, bir günah keçisi yaratarakdikkatleri onun üzerine çekmek ve ondan intikam almaya çalışmak. Üstelik değil bir Başbakana, hiç bir müslümana yakışmayacak ve ağıza alınmayacak hakaretler, iftiralar ve aşağılamalar yapılarak ,diğer insanlara hedef gösterilerekonlarla ilişkileri kesmeye ve boykot etmeye teşvik yapılmaktadır. Halkın arasına kin ve nefret sokulmaktadır. Ama ışık karanlıktan hiç bir zaman korkmaz ve etkilenmez. Oysa emniyet ve yargıda görev yapanlar, yasalara göre görevlerini yapmışlardı; yasayı çiğneyen olmuşsa onu da yargılamalı idi. Ama bütün hukukçular, asıl paralel yapılanmanın bu son yapılan değişiklerle oluştuğunu söylemektedirler.

2-İran ile Türkiye'nin illegal ilişkileri son zamanlarda doruk noktaya çıkmıştı.İran'lı ajan olması muhtemel bir çocuk, hükümeti adeta avucuna almış istediği gibi çekip çeviriyordu. RezaZarraf' adındaki bu şahsın ve adamlarının başka bir çok  misyonları da vardı; bunlara girmeyeceğim. Bugün İran'ın resmi mezhebi olan Şiiliği bütün dünyaya ihraç etmeye çalıştığını herkes bilmektedir. Ancak önünde, Sünniliğe harfiyyen bağlı, dünyaya da hızla yayılan, merkezi Türkiye olan ve uygulamacı, aksiyoner İslam'ın tek temsilcisi Hizmet hareketi, önünde en büyük yayılma engeli idi. Acaba birilerine bu hareketi bitirin talimatı verilmiş olabilir mi?  Başbakan ile oğlu arasında geçen konuşmada yer alan bir milyar dolar bu işin karşılığı olabilir mi? Dershaneleri kapatmak da elbette bu projenin bir parçası olabilir. Başbakan'ın kara kutusu MİT müsteşarı'nın İran kökenli olduğu (Van'ın Erciş ilçesi Seyitki aşiretinden olduğu, atalarının da oraya İran'dan göç ettiği  söyleniyor) , hükümetin içinde İran sempatizanları olduğu ve muta kasetleriyle şantaja maruz kaldıkları da rivayetler arasındadır. Bunlar da işi kolaylaştırmaktadır.

Başbakan müthiş bir hatip; ikna gücü çok yüksek; halk ne derse inanıyor; sesine ve karizmasına tav ve hasta olanlar bir hayli yüksek. Yapılan hizmetleri de bir bir gösteriyor, anlatıyor. Önceden yapılmayan yatırımları kendilerinin yaptığını söylüyor. Doğrudur; kabul etmek lazım. Ama acaba önceki hükümetler özelleştirmelerden, yurt dışı varlık barışından, 2-B satışından ve bedelli askerlikten,sadece bu dört kalemden 45 milyar dolar (105 katrilyon) parayı hazineye sokmuşlar mıydı? Vergi gelirleri, cezalar, harçlar ve diğer gelirler (DASK, TOKİ , lotori vb.) hariç. Peki bu paralar nereye harcanmalıydı? Koalisyonlar bunları yapamazdı ve Türkiye mühendisleriyle, teknolojisiyle, müteahhitlik hizmetleriyle ve zihniyetiyle kırk sene evvelki ülke değil. Unutulmamalıdır ki birinci boğaz köprüsü 1973de yapıldı, Kaldı ki paranız varsa teknolojiyi her yerden satın alabilirsiniz. İMF' ye olan borç ödendi, ama Türkiye'nin borcu sadece İMF'ye değilki. Devletimizin dış (özel sektörün piyasalardan) ve iç (kamu kesiminden) ve M.Bankasının olmak üzere toplam 372.7 milyar dolar borcu bulunmaktadır. Ben ekonomist değilim; internet araştırmasından çıkardım. Çağdaş bir devlet sadece yol, köprü, hava alanlarından vs. İbaret değildir ve çağdaş ülkelerde de hiç bir politikacı altyapı hizmetleriyle oy toplayamaz. Çağdaş ve modern devlet ,üst kurumlarıyla yer yüzü standartlarına ulaşır. Bunlar da, daha çok demokrasi, daha çok insan hakları ve özgürlükler, bağımsız ve tarafsız yargı, sosyal barış, eşitlik, kardeşlikvb .değerlerlerdir. Bunlar da bir bir yok edilerek iktidarın tekeline sokuluyor. Ama meydanlarda toplanan halkımızın yüzde kaçı bu bilince ve anlayışa sahiptir? Çoğu sadece gördüğü somut şeylere inanıyor.

Kaset ve dinleme konuları da çok işlendiği için bu konudaki fikrimi de söylemek istiyorum: Bilindiği üzere hükümet ,bir çok kuruluş gibi 2005 yılında Türk Telekom'un % 55 hissesini Arap sermayeli OGER 'in finansmanı ile İngiliz British Telekom 'a satmıştı.( Telecomİtalia ile de ortak olabilir) İngiliz dış istihbarat servisi M1G bu kuruluşla iç içedir( internet bilgileri) .Bütün cep, sabit telefon, telsiz, internet gibitüm elektronik iletişim ve erişim bu kurum kanalıyla sağlanıyor. O günlerde, “ ülkenin milli sırları yabancı ülkelerin eline geçecek” şeklinde çok eleştiriler olmuştu, ama hükümet dinlemedi. Şimdi kazdığı kuyuya düştü.  TİB (Türkiye İletişim Başkanlığı) da bu kurumda yer alıyor. Bizim MİT, Emniyet ve Jandarma İstihbaratlarının da bu kurumda elemanları var. Konuşma kayıtları bu yollarla tutulur ve elbette yeri geldikçe içeriye de dışarıya da servis edilebilir. Cemaat ne böyle bir süper teknolojiye sahiptir, ne de böyle bir hizmet anlayışı vardır. O kimseyi dinlemez, insanlar onu dinler, Ellerindeki kasetler de vaaz ve nasihat kasetlerinden başka bir şey değildir.

İktidar paralel devlet argümanını desteklemek amacıyla çıkardığı bir yasa ile vaktiyle kendi partisini kapattırma çalışmalarıyla temayüz etmiş, daha sonra iktidardan indirmek için  TSK içinde ve dışında kurulan Ergenekon ve Balyoz darbe  örgüt mensuplarını uzun tutukluluk süresi bahanesiyle tahliye etti. Demek istiyor ki, bize darbe yapanlar size de yaptı ve içeri attırdı. Şimdi ben sizi affediyorum. Bu kıyağımı da unutmayın. Teşekkür beklerken, çıkanların konuşmalarını hepimiz dinledik. Oysa zamanında “ben bu davaların savcısıyım ve askeri vesayeti biz bitirdik” diyordu. Herkesin vicdanı kanadı. Kendi çıkarları için ülkeyi tekrar yeni bir tehlikeye soktular. Bazıları diyor ki saf saf;” onlar daha yargılanacaklar, yargı süreci devam ediyor;” bunu benim külahıma anlatsınlar; göreceğiz..O iş bitti... Bunun yanında kasıtlı olarak sessiz sedasız kalınmak suretiyle Güneydoğuda paralel bir devlet zaten kurulmuş, faaliyete geçmiş durumda. Sıra Apo'nun affında.

YİMPAŞ holdingin, on binlerce müşterisinin paralarını yemesiyle islami kuruluşlara olan güvenin kaybolması gibi, dindar iktidarlara, hatta İslam'a ve Müslümanlara güvenin kaybolmasından endişe etmekteyim. Cenabı Allah sonumuzu hayırlı etsin.

Hasan ÖZDUMAN

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hasan Özduman Arşivi
SON YAZILAR