Gazetecinin belalısı
Gazeteci misin, strese alışacaksın, yorgunluğa, bıkkınlığa alışacak ve bunlara alıştıktan sonra sıradan olmamaya, her gün yeni birşeyler keşfetmeyi de öğrenecek ve öğreteceksin. Hele hele bir de Sorumlu Yazıişleri Müdürü isen mahkemenin yolunu arşınlayacak, savcılarla tek tek tanışacaksın. Yazıişleri Müdürü olup da savcıyla tanışmayan kişi varsa anlayın ki, gazeteciliği gereği gibi yapmıyordur. En çok gazeteci eşleri bilir, gazetecilik bencil bir meslektir ve kendisinden başka hiçbirşey ile ilgilenilmesini istemez. Rütbesi olmadığından "Ben Yazıişleri Müdürü oldum, Genel Yayın Yönetmeni oldum haber yapmam" lüksünü de kimseye vermez.
Gazeteciliğin en zor yanlarından bir tanesi de hergün haber üretmek zorunda olunmasıdır. Bunu yaparken de asparagas haber yapmayacak, haberin rotasını çarpıtmayacak, belli çıkarlar uğruna kişileri yermeyecek ve övmeyeceksiniz. Altına imza attığınız haber ve yazıların kişiliğinizin bir parçası olduğunu aklınızdan çıkarmayacak, hiçbirşey uğruna kişiliğinize zarar vermeyeceksiniz. "Gazeteciliğin demokrasiyi koruma görevi var" diyerek hakimin, savcının, polisin görevini üstlenmeyeceksiniz. Bu mesleğe yıllarını veren ve kalemini para pul mevki uğruna satmayanlara da saygı göstereceksiniz. Tüm bunları başardıktan sonra başarı peşinden gelecek, ardından da ödül olarak kalp kriziyle tanışacaksınız.
Yaklaşık 2 yıl beraber çalıştığım Halk Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erdem Erol'u tanıyanlar bilir, hayata bakışı, dünya görüşü bir gariptir. Ancak hayata bakış açısını hiçbir zaman haberlere yansıtmaz. Habere beynindeki düşüncelerle, planlarla bakmaz. Erdem Erol'a baktığınızda sadece haber görürsünüz. Gazetecilik bir yaşam mesleğidir, sözünün doğruluğunu görmek isteyen bir kişinin Erdem Erol'un yanında bir gün geçirmesi yeter. Masa başında oturur ancak, beylik tabancası gibi taşıdığı fotoğraf makinasını yanından biran olsun ayırmaz. "Olur da hava almak için dışarı çıkarsam es kaza haber çıkarsa kaçırmayayım" diye düşünür. Devlet dairesinde çalışan eşi İstanbul'da çocuklarla birlikte kalırken, kendisi tek başına Samsun'da bekar evinde yaşamını sürdürür. Ayda bir gittiği İstanbul'da çoluk çocuğuyla hasret giderir. "Hani gazeteci her işini hallettirir" mantığı vardır insanlarda. İşte Erdem Erol gerçek gazetecinin hiçbir işini halletiremediğinin yegane temsilcisidir. Başkası olsa milletvekillerinin ağzından girer burnundan çıkar, eşinin tayinini Samsun'a yaptırır. Ancak Erdem Erol gazeteci olmanın verdiği ağırlıkla milletvekillerinden birşey istemeyi "ar" kabul ettiğinden gurbete, hasrete razı gelir. İster beğenin ister beğenmeyin Erdem Erol gazetecidir. Hal böyle olunca gazetecinin belalısı olan kalp krizi de Erdem Erol'u önceki gün vurdu. Şimdi OMÜ'de müşahade altında. Herkesin bir derdi sıkıntısı var. Ancak hem gazeteci ol, hem dert çek, hem gurbet buna ne kalp dayanır ne de başka birşey. Erdem Erol'a şahsım ve bütün arkadaşlarım adına "geçmiş olsun" dileklerimi iletirken, Allah'tan Erol'un 39 yıllık kalbine güç vermesini, henüz okulda öğrenim gören çocuklarına bağışlamasını diliyorum.