Güne Başlarken
Merhaba sevgili okurlar
Bu sabah uyandığımda ilk iş olarak yataktan kalkmadan, günün getireceklerine, bana yaşatacaklarına, kendimi hazırlamam gerektiğini düşündüm. Evet evet bugün kendimi fiziksel, psikolojik, sosyolaojik korkulardan kaygılardan uzak tutacak, neşemi hayata bağlılığımı zayaflatacak duruma meydan vermeyecektim. Kesin karalıydım. Çünkü akşam yatmadan önce ülkemizin ekonomisiyle ilgili bir açık oturum birde Çin'deki büyük deprem haberini izlemiş, kötü bir piskolojiyle adeta kabusların koynunda uykuya dalmıştım. Ülkenin ekonomisi kötüye gidiyordu, çoğunuzun farkettiği fakat birşey yapamadığımızı kabul eder durumda kalmanın çaresizliği içindeydim. Üstelik deprem felaketinin kötü manzarası da beni perişan etmişti. Kabuslarla dolu bir gün geçirmeye başlayalım.
Herneyse daha kahvaltıya oturupta çayımdan bir yudum almadan yine kahroldum. Televizyonda " Sabah haberleri " adı altında İstanbul'da bir halk pazarında alaşveriş yerindeki insanların konuşmalarını izlerim. Ne satıcı memnun ne alıcı. Bu ülkenin pazarımızdaki satıcısı yeteri kadar satış yapamadığını söylerken tüketici konumundaki halkta sebze ve meyvelerin çok pahalı olduğundan yakınıyor. Ellerindeki filelirinin boşluğundan anlaşılıyor herşey. Haydi şimdi gelde tadında bir yudum çay iç. Kanal değiştiriyorum. Dolmuş ve taksi fiyatlarına zam yapıldığı geçiyor alt yazıda. Sinirleniyorum. Başka bir kanala geçiyorum bir magazin haberi. Hani şu şarkıcı veya manken olan kadınların haberi değil konu olan. Bir köşede kendi basit imkanlarıyla gözleme yapıp satmaya ve bu kazancıyla 3 çocuğunu geçindirmeye çalışan Karadenizli Hamiyetin hayat hikayesi; üstelik oğlunun biri asker. Hamiyetcik yanındaki iki çocuğunu ve kendini geçindirdikten sonra Askerdeki oğlunada harçlık göndermek sorumluluğundan bahsediyor. Durumunu öylesine doğal ve saflıkla kabullenmiş ki, " tek isteğim, hayalim, sigortalı olabilmek" diyebiliyor. Genç yaşta 3 çocuğuyla kocası tarafından boşanıp, sokağa atılmışlığının yıllardır çektiği çilelerin hiç önemi yokmuş gibi.
Sadece " ya ileride çalışamaz olurda sürünürsem" korkusuyla devletinden " Ah bir sigortalı olabilsem " çağrısın duymasını istiyor. Kahroluyorum...Bütün iştahım kaçıyor. Düşünüyorum. Konken masalarında, değişik eğlence yerlerinde, milyarları bulan alışverişler yapan o sosyete bayanlar geliyor aklıma,, Onlar olsa, nasılda bilir bu yolları en ufak bir menfaat kaybında devletten ne isteyeceklerini hukuki haklarının neler olduğunu onur gurur tazminatlarını nasıl hak edeceklerini. Ya bu Karadenizli Hamiyet kadın. Asıl bu hakları bilmesi, devletin imkanlarından faydalanması gereken namusuyla çalışkanlığıyla çilesiyle o değilmidir.
Her şeyin en güzeline o layık değilmidir. İşte diyorum cehlaetin ve eğitimsizliğin sonucu bu. Ne neşem kalıyor nede iştahım. Umutsuzluk yorğunluk yoksulluk. Yine güzel günlerin, umutların adaletli bir yaşam hayallerinin uzaklaştığını görüyorum. Usulca kalkıyor kapatıyorum televizyonu. Sanki ülkeyi bekleyen felaketlerin acıların haksızlıkların önüne geçecekmişim gibi..
Her neyse durumum için sizden özür diliyor, herşeye rağmen umut dolu, neşeli günler geçirmenizi istediğimizi vurguluyor, sevgiler sunuyorum.
Perşembe günü görüşelim.