Kahramanlar, sever karanlığı
İzleyenler mutlaka farkına varmıştır, Batman serisinin 'Kara Şovalye'si teknoloji düzeyi ya da efektler bakımından zayıf, ancak felsefi söylem açısından oldukça başarılı bir film. Alıştırılageldiğimiz süper kahraman filmlerinin bizde uyandırdığı beklentilerden, fantastik yönlerinden ve sıradan hareketli sahnelerinden uzak bir yapım.
Elbette bu durum, "Memento" ve "Prestige" filmlerinde intikam ve kin duygularıyla oynayan ve bunu da türlü oyunlar içinde veren yazar ve yönetmen Christopher Nolan'dan ileri geliyor.
O nedenle de film boyunca kafamı kurcalayan birçok sahne ve diyalog, zihnimde uçuştu durdu. Türdeşi olduğu filmlerde olduğu üzere -ki bu film resmen politik bir kara filmdir- uyandırdığı etki, filmden sonra lego parçaları gibi oturmaya başladı zihnimde.
Öncelikle yönetmenin, süper bir kahramanın varoluş sancılarını anlatmak adı altında "anarşizm ile totaliter rejim" arasındaki ilişkileri kullanarak o sevdiği oyunlarından birini oynadığını belirtmeliyim. Filmin içine serpiştirilmiş "felsefi söylemler de bu oyundaki inandırıcılığına" yönetmenin en büyük destekçisi konumunda.
Tüm bu oyunun içinden "alınması istenilen ders ise, insan ruhunda ve adalette bulunan dengesizlikle, karanlık güçlerin anlamının sorgulanması" oluyor. Ancak bunu hedeflerken bizi, iyilikler adına "karanlıklara gizlenen bir kahramana" yönlendiriyor. Bu noktada da "halkı faydacı, kadir bilmez, dönek; karanlık kahramanıysa ahlakçı" olarak gösteriyor.
Hatta halkın bu tutumuna karşılık; halk ve adalet için en doğruyu yapmak uğruna ve anarşizmin yok edilmesi uğruna kahramanımız, serüvenin sonunda hepten karanlıklara atıyor kendini.
Bizim "toplumumuzda da bu tip kahramanların olmadığını düşünemeyiz" sanırım. "Halk için halka rağmen, karanlıklar içinde sırra kadem basaraktan, kafa karıştıraraktan yürütülmüş eylemleriyle kahramanlığa soyunanlar" olmuştur sanırım, dedikten sonra filmdeki felsefi söylemlerle edindiğimiz bu tür göndermelerin bunlarla bitmediğini belirtmeliyim.
Bu bağlamda, felsefi söylemi olan filmlerin metaforları yani diğer bir anlamda, söylenmek ya da gösterilmek istenen adına, "filmin anlatımın altında yatan ayrı bir metin" gömülür. Bu filmdeki alt metindeyse "küresel bir söylem" yattığını ve anarşizm üstüne bir şeyler söylemek isterken "Joker adlı karaterin aslında yaşadığımız dünyadaki terörizmi temsil ettiğini" anlıyoruz.
Joker'in, her giriştiği eylemde kendi "yüzündeki yara hakkında farklı öyküler" uydurmasıyla onun geçmişine inemeyişimiz, yaşadığımız dünyadaki "terörizmin doğasını" anlayamamışımızla ve çözüm üretemeyişimizle özdeşlik gösteriyor. Durum böyle olunca da; Joker, öyküsünü anlatmaya kalkıştığı anda tekme yediğinde ve ardından süper kahraman onu haklamaya geldiğinde mutlu oluyoruz!..
Kahramanımızsa süperlikten öte, tamamen bireysel bir istekle, geçmişindeki travmaya karşı galip gelebilmek için kötülerle olan savaşında parası, teknoloji harikası donanımları ve silahlarıyla, anarşizmin Çin'deki uzantısını alıp getirip "kendi yasaları dahiline sokacak sınırdışı operasyonlar" düzenleyen ve sorgu odasındaki tutuklunun maruz kaldığı kötü muamelerde "antdemokratik uygulama sergileyen "süper güç Amerika"ya benziyor daha çok!.. Diğer süper kahramanlar gibi "doğa üstü olmayıp gayet doğal!" olan bir kahraman o!..
Tüm alt metni, komplo teorisyenlerinin uydurmaları gibi gördüyseniz eğer, kahramanımızın "güvenlik gerekçesiyle kendini korumakla yükümlü kıldığı halkının tüm mahremiyetini yok sayarak telefonlarını dinlemeye alan bir sistem kurmasını" göz ardı edemeyiz sanırım. Bu uygulama gerçek yaşamımızda da karşılığını bulacaktır eminim.
Hadi tüm bunları bir tarafa bırakıp kahramanımızın "adalet dağıtma işini devretmeye çalıştığı bölge savcısı"na bakalım desek onun da yarasa adam hayranı olduğunu görüveriyoruz. Filmin bir bölümünde "Roma"yı örnek göstererek (tüm yetkinin Sezar'a verilmesinden bahisle) Gotham kentinde "otoritenin (geçici olarak) tek bir iradeye verilmesi"ni savunur( ancak Sezar, Roma'da geçici kalamaıştır!). Bu arada söylemeyi unuttum Gotham kenti aslında dünyadır bence.
Yasa da böylece yetersiz kalarak "ikiyüzlü bir hal alıyor (filmde savcının yüzünün bir tarafı korkunç bir bir duruma dönüşüyor). Bu ikiyüzlülükse, Batman'ın karanlık güçlerle savaşabilmesi için daha da karanlığa çekilmesinin bahanesi oluveriyor. Ama "herhalükarda ahlakçı" olduğunun altı çiziliyor!.. Tüm kahramanlarımız ya da kahraman olmaya çalışanlarımız da biraz öyle değil mi zaten!.. Şöyle bir bakınmak yeterli olacaktır sanırım.