Küresel krizin etkileri uzun sürebilir; çünkü...
Küresel kriz, dünyanın ve özellikle benim ülkem Türkiye Cumhuriyetinin özel ilgi alanı olmayı sürdürmektedir. Her karşılaştığımız vatandaş ve bu krizin yükünü derinden hisseden; hükümet yanlısı ve karşıtı işadamları krizi ve sonuçlarını konuşmaktadır.
Ben de u ülkenin vatandaşı ve okumuş, mürekkep yalamış, Kur"an kültürünü kavramaya çalışmış ve o kültürün entel çevrelere ve halk kesimine nasıl kavratılacağı ile mesai harcayan yetkili ve sorumlu kişisiyim. En azından kendimi öyle hissediyor ve avutuyorum.
Ben kapitalizmin veya sosyalizmin akıl hocalığını yapamam. Ama her ikisini de kendi Kur"an kültürümün penceresinden gözlemleyerek değerlendiririm. Bugün onu gördüm ki bizim din uleması ve üniversite düzeyindeki din akademisyenlerimiz Kur"an kültüründen fazla bir şey almamışlar; çünkü Kur"an-ı Kerim mealini doğru dürüst kavramamışlar. Kur"an ekonomisini, Kur"an sosyolojisini, Kur"anın politika piyasasına ilişkin önerilerini, Kur"anın hukuk düzeninden önce ahlak düzenine ağırlık verdiğini; polis ve yargıcın kollayıcılığından ve koruyuculuğundan önce kötülüğün kuluçka döneminde anne-baba ve akraba büyükleri tarafından bastırılması esas alındığından hukuk devletinden önce ahlak devleti ilkesini benimsediğini halka anlatmıyorlar.
İslam ta araziyi vereseye taksimatta öyle ince bir yol öneriyor ki adem-i merkeziyetçilik ve yerinden yönetim siyasal yapılanmasını derinden ayar etmektedir. Nisâ" Sûresinin ilk bölümündeki bazı temel kavramların anlamı belki de üçyüz, belki de 400 yıl önce Türkçeye aktarılırken ekonomik ve siyasi yetersizlikle aktarılması sonucu; ta bugüne kadar uluslar arası hukuk karşısında yetersizlik görülmüştür.
Bazı fıkıh araştırması konusunda, ta Osmanlı döneminden beri bazı yanlış tercümeler sonucu yanlışlıkların günümüze kadar öylece geldiğini, öyle fıkıh kuralları konulmuş ki konumu tarihinden itibaren hiç uygulama alanına yansımamış, ketüm kalmıştır. Kâğıt üzerinde kalmıştır.
Ben günümüzün hukuk, ekonomi, maliye, sosyoloji, psikoloji, hatta parapsikoloji kavramlarını kavramaya çalışarak anladığım kadarıyla Kur"an mealine ve oradan da tefsirine yeni ufuklar açmaya çalışıyorum. Ehl-i Sünnet anlayışına karşı olmakla suçlanıyorum.
İşte aynı çerçevede günümün küresel kriz derdine çare araştırıyorum.
Devletimizi kuran siyasi irade sahiplerine ışık tutamayan o günkü din ulemasının yanlış veya eksik Kur"an kültürü taraması tutumları Kur"an kültüründen uzak bir sosyal yapının kurulmasına neden olmuştur. Halen din alanında, yüksek makamları dolduranların akademik düzeyde, yalnız üst düzey devleti kuran siyasi irade sahiplerinin çalışmalarına ışık tutacak ve onlara yol haritasında yardımcı olacak bilimsel Kur"an terimleri sözlüğü ve ansiklopedisi hazırlamamışlardır. Hazırlanan ve hazırlanmakta olan dini ansiklopediler de İslam tarihindeki çalışmaları tercüme etmekten öteye gidememektedir. Günümüzdeki sosyal ve siyasi gelişmelere çare üretememektedir.
Din uleması, sadece imam ve müezzinlerin sağlık, terfi, tecziye ve ödüllendirilmelerinden ileri giderek halk arasına karışamamaktadır. Din akademisyenleri de tamamen bin-binbeşyüz yıllık İslam tarihinde kaleme alınmış kitapların tercüme ve tefsirini öteleyemedikleri eğitim bilgileriyle akademik öğrenci yetiştirmenin ötesine geçerek halk arasına karışamamaktadır. Halk ne din ulemasını ve ne de din akademisyenlerini tanımamaktadır. Halka mal olmuş büyük şahsiyetler çıkmamış ve tarih yazılmamıştır.
Yakın tarihimizde, kendilerinden geleceğin tarih ve edebiyat kitaplarına geçecek büyük dini şahsiyetlere rastlayamadık.
İşte bu bağlamda sizlere; Kur"an kültürünün çağımızdaki sosyal çıkmazlara çare olacak biraz farklı yaklaşımlarını sunmaya çalışıyorum. Kur"an kültüründen edindiğim bilgileri ve önlemleri ilgili alanda yetişmiş uzman kişilerin dilinden aktarmaya çalışıyorum. İşte küresel krizin ne kadar süreceği ve bir Müslüman olarak nasıl davranmamız gerektiği konusunda uzman kişinin görüşlerini özetleyerek anlatacağım:
1955 Söke doğumlu, çok çalışkan, her sene okul birincisi olan, yazları Kuşadası'nda denize giren sıradan bir vatandaş Porf Dr Arman, Türk iş dünyasına 'farklılaşma' ve 'innovasyon' gibi çok önemli kavramları benimseten kişi olarak tanındı. Türkiye Gazetesinden Gurbet Kalay Zorba"nın sorularını cevaplarken:
Günümüzde her kişinin yaşadığı zorluklar karşısında gördüğümüz ışık, üzerimize gelen trenin ışığı değil de tünelin çıkışını gösteren ışıktır.
Türk iş dünyasına 'farklılaşma' ve 'innovasyon' çalışmalarıyla katıldı. Kimsenin bilmediği bir eğitim şirketi kurdu. Ama hiç böyle bir şey yok o zaman. Olmayan bir sektör kurdu: Doçentsin, profesörsün ama seni kimse adam yerine koymuyor. Altındaki arabaya, üstündeki kılığa bakıyorlar. Sonra: Hadi ya! edasında oluyorlar. O zaman idrak ediyorsun ki, güçlü olabilmek için önce paran olması gerekiyor. Paran olmadan bilgi birikimin, içeriğin bir işe yaramıyor.
Şimdi binlerce eğitim şirketi var tabi. Tabi şunu yaşıyorsun seneler içerisinde Amerika farklı kültürleri barındıran bir ülke ve başarılı olmasının sebebi, sistemi çok farklı Adamlar yetenek avcısı. Türkiye'de yetenek önemli değil, sen kimin adamısın, kim kimin adamı, ilişkiler bunun üstüne dayanır. Sadece ilişkiler önem taşır.
Yıl 2009 hâlâ aynı, değişmedi bu mesele. Bir tek rahmetli Özal, böyle bir akım başlatmaya çalıştı. Benden olsun olmasın, adam yetenekli olsun, ben bu adamdan faydalanırım diye, prensler falan getirtti. Çok takdir ederim ben rahmetli Özal'ı. Ülkeyi gariban bir ülke sıfatından çıkarıp, batıya yakın varlıklı bir ülke olma yoluna soktu.
Danışmanlık yaptığı şirketlerde krizin adı geçmiyor, nasıl gaza basarız diye program yapıyorlar. İşin kötüye gitse hükümet suçludur. İşin iyiyse sen akıllısın.
Hükümet önlem alsın, nasıl alsın yahu! Amerikan hükümeti, İngiliz hükümeti önlem alıyor sonuç ortada, çuvallıyorlar. Avrupa Birliği'ne Avrupalı para akıtıyor, hiçbir şey yok olmuyor piyasada. Hangi önlemin doğru, hangi önlemin yanlış olduğunu kimse bilmiyor. Üstelik adamların para basma yetkisi var, bütün dünyaya. Senin para basma yetkin olmadığı gibi, ayrıca paran da yok.
Öyle şeyler var ki; işsizleri ne yapacağız, adamların para verip daha önce emekli olmasını mı sağlayacağız, ya da onları daha az çalıştırıp, çalışanlar ordusundan mı sayacağız?
80'li yıllarda R. Reagan- M. Thatcher döneminde, işgücünü para verip azaltalım ve erken emekli yaparak işsizlik sorununu halledelim diye bir uygulama yaptılar. Sonra baktılar ki yapısal işsizlik var, adam genç yaşta işsiz kalmış, emekli olmuş ama...
İşyerinde tutup, haftada 40 saatten 30 saate indirmek, uzlaşıp şimdi onu değerlendiriyorlar. Bu dönemde hangisi daha doğru yapılacak, bir doğrusu çıksın da ortaya onu uygulayalım.
İlk önce şirketlerin farklı olması lazım. Bu dönem farklı bir dönem... Eski yaptığın işleri yapamazsın. İlk başta başarılı olacak ve olamayacak şirket bu döneme adapte olup olmayacağı ile belli olur.
Danışmanlığını yaptığı bir hazır giyim firması var. Dünyada geçen yıl 100 tane kazak satılmıştı ama bu yıl krizle satılacak sayı 50. Şimdi firmanın işi yarı yarıya azaldı diye üzülmeli mi, ya da o 50 kazağı en fazla satan bu şirket olmalı diye çabalamalı mı?
İş kur, vergini ver, çevreni temiz tut, istihdam sağla, tabii para da kazan, bence en büyük vatanseverlik bu. Herkes zengin olsun, ne güzel! Memlekette zengin sayısı artarsa fakir sayısı azalır. İş adamı eleman çıkarmak istemez. En büyük sıkıntı doğru elemanı bulmak Krize lüzum yok, çıkarmak isterse patron her zaman çıkarır.
İş büyürken doğru elemanı bulmuş, yetiştirmiş adam niye çıkarsın, deli olmak lazım. İyi eleman her zaman en son gider. Şu an çok fazla katkısı olmayan adamı gönderirler.
Adam müteşebbis ise almak ve çıkarmak ona kalmış, fırsatçı gibi şeyler yanlış. Şu durumda işin içinde olup az para kazanmak, sokakta olmaktan daha iyi. İşveren cepten yiyor, sen de biraz destek olmalısın. Yarım maaşla çalışmayı, işsiz kalmaya tercih etmeli bu dönem.
Bu kriz, 2010 sonundan önce düzelmez. Krizin dibini Amerika'da işlerin düzelip düzelmediğine bakarak anlayabilirsin. Daha hangi eylemin yaradığını göremedik. Eğer Amerika'da vaziyet düzeliyorsa, krizin dibi görülmüş işler iyiye doğru gidiyor demektir.
En önemli değer bence Allah'a inanmak. Varlığını bilmek insanı rahatlatıyor. Allah ile çekil köşene konuş, başkasına anlatınca dinlendiğinden bile emin değilsin. Biliyorsun ki seni dinliyor. Dua en önemli terapi işte. İnanmayanların gece yastığa başını koyunca mesela ne düşündüğünü merak ederim.
İşte uzman kişinin hayatı ve görüşleri bunlar buna Müslüman din bilgini olarak ekleyeceğimiz şudur: Krizin bitmesi için Amerika"yı beklemek zorunda değiliz. Allah cc kendi fadl ve rahmetini nasip eylerse İslam ekonomisini egemen kılacak devleti kuran siyasi irade sahiplerini bu millete ihsan buyurur. Dünya çapında ekonomik bir ihtilal oluverir. Allah cc Amerika"yı da yönlendiren Şehidlik sıfatına sahiptir:
Ne var ki Allah sana indirdiğini... evet onu özel ilmi Cebrail güdümünde indirdiğini belgeliyor; melekler aynalaştırıyor. Güdücüler önderi olarak Allah yeter! Nisâ" Sûresi: 166.
De ki: "Benimle sizin aranızda şehid olarak Allah yeter! Hiç unutulmamalıdır ki O, kullarından kalp gözünden öte haberdardır, onları öyle gözler İsrâ" Sûresi: 96.
Bize bizden yakın olan Allah cc belki de dünyayı Amerika ve İngiltere gibi beceriksizlerin elinden kurtarır.
Bu küresel kriz, elbette uzun sürer; çünkü Müslümanlar paraya tapma konusunda tamamen kapitalleşmiş veya Allah"ı cc tamamen unutma bakımından da sosyalistleşmiş. Bu Müslüman gibi gözüken zengin kapitalisti kapitalizm hastalığından ve Müslüman gibi gözüken fakir sosyalisti sosyalistlik hastalığından kurtaracak kurtarıcı Müslüman karizmatik halk kahramanını henüz bulamadı.
Bulamaz da çünkü işyerlerinin birçoğu kapanıyor; ama kendi öz sermayesini bitirerek kapanmıyor. Devletin kredi musluğu kapandığından bankalardan ipotek karşılığı kredi çekme musluğu kesilince işyerini de kapatma zorunda kalmaktadır.
Bizdeki zengin tüccarın, zengin işadamının, zengin serbest meslek erbabının ; devletin verdiği kredi musluğu kısılınca zenginliği de bitmektedir. Belki de bu zengin gibi gözüken çoğu zenginin altındaki en lüks otomobil de kredi kartı veya diğer kredi biçimiyle eline geçmiştir.
Belki de bu yüzden kredi kartı mağduru olmakla da ve ödeyememekle de devleti suçlu görmektedir. İşte bu insanlar, kendi öz sermayesiyle baş başa kalmasına kadar bu kriz sürecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.