Ben Varım Demek İçin

Garip durumlar yaşıyoruz ülkemizde. Ülkemiz, son altı yedi yılda dış ülkelere o kadar borçlandı ki; Menderes döneminden bu yana yapılmış borcu kat be kat aşmışız. -Menderes'ten önce bu tip bir borçlanma yok-  Düyun-u Umumiye nasıl Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm ekonomik hayatına egemen olduysa, günümüzde de IMF, ülkemizin tüm kritik kararlarında söz sahibi duruma geldi. İşte bundan dolayı; her yeni doğan Türk çocuğu, IMF'ye binlerce dolar borçla doğmakta! Kabul edersiniz ki bunun övünülecek bir yanı yok. Tıpkı Davos'ta bir kahraman edasıyla haykırmış olmanın IMF'ye teslim olduğunuz için anlamsızlaşması, güven vermemesi gibi... Yine kabul edersiniz ki bu, devlet adamlığına yaraşır bir davranış değildir. Çünkü devlet adamlığı çıplağı giydirmeyi, açı doyurmayı dert edinerek ve bağımsız yaşamayı ideal alarak olur. Anlamsızca haykırıp sonra el pençe divan durmak, devlet adamlarının değil, siyasetçilerin işidir.
İnsanımız son altı yılda giderek fakirleşirken, umudunu da kaybederek tek 'kurtuluş' yolunun öbür dünyadaki mutluluk olduğu inancına sarılmaya başladı. Giderek kendisiyle ilgili alınan kararlarda etkisizleşti, sinikleşti, sindi. Kendi benliğini, geçmişini, içindeki gücü unuttu; başkalarına öykünür oldu. Kimi Araplaştı kimiyse Amerikanlaştı.
Bu, aydın insanımız için, her yeni güne 'utanarak' uyanmak demektir! Çünkü aydın kişi görmekte gecikmez. Bilir ki 'Teokratik yönetimler; çağın çok çok gerisinde kalmış zihniyetlerini çağın insanına uyduramadıkları için, insanları yönetime uydurmaya bakarlar. Daha da açıkçası; o kafayla devlet ileri gidemiyorsa, olsun... İnsan geri çekilir.'
Bekir Coşkun 29 Ocak 2009 Hürriyet
Yani Bekir Coşkun'un da belirttiği gibi, bu, ülkeyi yönetmenin kolay yoludur. Buna yönetmekden ziyade gütmek isteği bile denebilir.
Haklıyla haksızın birbirine karıştığı bu dünyada, yapılacak ilk şey, insanın kendisinden umudunu kesmemesidir. Kimse kalmadı demek yerine, 'ben varım' demek gerekir.
Bu tıpkı 1.Dünya Savaşı'nda Trablusgarp'a İtalyanlar saldırdığında oraya bir ordu bile yollamaktan aciz kalan Osmanlı İmparatorluğu'nun durumuna benzer. Ve Mustafa Kemal ile birlikte birkaç subayın gönüllü olarak Trablusgarp'a gitmesi, oradaki yerli halkı örgütlemesi, İtalyan'ları bu sayede büyük zayiata uğratması gibidir. Kimse yok değil, ben varım demektir bu.
Ve tıpkı şimdi benim yaptığım gibi sizin yüzünüzü göremiyor olsam da, karanlığa haykırır gibi doğru bildiklerimi, gerçek olduğunu gördüklerimi burada yazıyor olmamdır. Kimse yok değil, ben varım diyebilmektir!
'Ben varım' demeye devam etmek için, 17 Mayıs'ta Ankara Sıhhiye'de ...


                                                  
                                                                                                                                                 Kitap dolu günler, iyi haftalar...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR