SOSYAL GÜVENSİZLİK!
Denge Gazetesi'nde ilgiyle takip ettiğim bir yer var...
Sizi bilmem ama ben sokaktaki insanların görüşlerinin yer aldığı o sayfaya bayılıyorum...
Millet konuşuyor kardeşim...
Hazırlayan arkadaşlarımı da tebrik ediyorum...
***
Hükümetin işi zor...
Muhalefet her geçen gün biraz daha güçleniyor...
Sadece meclisteki muhalefet değil...
Elbette Baykal'ın istifası, Kılıçdaroğlu'nun gelmesiyle CHP'nin önü açıldı...
Ama asıl korkuları parlamento dışındaki muhalefet...
Sokağın sesinden korkuyorlar...
Halkevi üyelerine karşı başlatılan saldırının altında yatan gerçek de bu...
Bütün veriler bunu gösteriyor...
***
Ee! Sokaktaki insanın ne dediğini sadece biz bilmiyoruz ki...
Hükümet erkanı da görüyor...
Ama biz sokaktan biliyoruz...
onlar ise başlarına gelenlerden...
***
Artık sokağa çıkacak halleri kalmadı...
Öyle zırt-pır her etkinliğe atlayamıyorlar...
Şehit cenazelerine bile katılmaktan çekiniyorlar mesela...
***
Kayseri'de şehit cenazesine katılan Bakanın halini gördünüz?
Canını zor kurtardı...
Bakanın burnunu kırdılar...
***
Artık cenazelerde hükümet erkanı özel olarak koruma altına alınıyor...
Kime karşı?
Kendi vatandaşlarına karşı tabi!..
Ne kadar acıklı bir durum değil mi?..
***
Şehit cenazelerine katılma korkusu AKP'liler için korku olmaktan çıktı...
Kabusa döndü...
Cenazeye katılan hükümet erkanı adeta düşman toprağında gibi!..
Özel olarak korunuyor...
Gelinen durum bu...
***
Sadece şehit cenazelerinde değil...
Ülke genelinde ve her platformda hükümete karşı tepkiler yükseliyor...
Tepkilerle birlikte sinirler de geriliyor...
***
Eskiden her fırsatta ortaya çıkan zat-ı muhteremler artık piyasada pek görünmemeyi tercih ediyor...
Her gördüğü mikrofona dalan, her bulduğu kürsüye çıkıp ahkam kesen AK Partili siyasetçiler sırra kadem basmış...
Öyle kolay değil tabi...
Pabuç pahalı!...
Mutlaka birileri çıkıp tepki gösteriyor...
Az yumurta yemediler...
Az ayakkabı fırlatılmadı suratlarına...
***
Çatlak ses duymayı hazmedemeyen Başbakan ne yapsın?
Sonunda bu tepkileri en iyi örgütleyen yapıya karşı saldırı emri verdi...
En iyi yumurta atan örgüt Halkevi...
Suların satılmasına karşı çıkan kim?
Halkevleri...
Halkın sıkıntılarını en iyi dile getiren onlar...
Muhalefetin daniskasını yapıyorlar...
***
Halkevleri bundan 78 yıl önce...
19 Şubat 1932"de Atatürk"ün talimatıyla kuruldu...
Kamu yararına faaliyet gösteren dernekler statüsünde...
Kızılay gibi..
Türk Hava Kurumu gibi...
Anadolu Basın Birliği gibi...
***
Son yıllarda ülkenin içinde bulunduğu...
Daha da doğrusu sürüklendiği kaos ortamını en doğru tanılayan yapılardan biri...
Halkın sağlığını ilgilendiren konularda duyarlılar...
Eğitim ve sağlık hizmetlerinin parasız verilmesini istiyorlar...
Çevre konusunda hem duyarlı hem de etkililer...
Karadeniz bölgesinde kurmak istedikleri 700'den fazla Hidro Elektrik Santrali'nin altında başka oyunların yattığını biliyorlar...
Karadenizin neredeyse tüm nehir, ırmak ve derelerine HES kuran anlayışın arkasında bir bit yeniği aramamak elde değil çünkü...
***
Ve sonunda olay anlaşıldı zaten...
Meğer bizimkiler vatan topraklarını, işletmelerini, kamu iktisadi teşekküllerini filan çoktan satmış...
Sıra vatan sularına kadar gelmiş!..
Karadeniz'in bırakın nehirlerini, ırmaklarını...
Çocuk çisi kadar akan derelerini bile "elektrik enerjisi üretilecek" bahanesiyle satmışlar...
***
İşte, bu Halkevi var ya...
Bu Halkevlerinin üyeleri, vatanın suyunu satanlara da alanlara da meydanı dar ediyor...
Sadece Samsun ve Karadeniz'de değil ki...
Ya diğer kentlerde, metropollerde....
Neler yapmıyorlar ki...
***
Bunların olduğu yerde öyle her babayiğit politikacı çıkıp ahkam kesemiyor mesela...
Ağzının payını anında veriyorlar...
Olmadıysa basıyorlar yumurtayı...
Yumurta bittiyse ayakkabılar ne güne duruyor...
Kaç numara istersin?
Her boyu var..
Çünkü her yaştan insan var Halkevlerinde...
Hele bir de Liseliler var ki..
"Liseli Genç Umut" diyorlar onlara...
Allah muhafaza...
***
Öyle, halkın çıkarına dokunan, halkın havasına-suyuna halel getiren bir şeye izin vermezler...
Eğitim ve sağlık parasız olsun diye çırpınıyorlar...
En beğendiğim sloganları da şu:
"HALKIN HAKLARI VAR"
***
Evet!
Belki bu halkın haberi yok bundan!..
Halkın haberi yok ama...
Evet! Bu halkın, halkları var!..
***
Gelelim benim haklarıma...
Dün eczaneden ilaç alıyoruz...
Eczacı "alamazsınız" dedi...
- "Niye?"
- "Çünkü doktor size günde 6 tane yazmış, oysa devlet ancak iki tablet içmenize izin veriyor..."
- "Eee?"
- "E'si şu, devletin hesabına göre, bundan önce aldığınız ilacın önümüzdeki hafta bitmesi gerekiyor. Siz de önümüzdeki hafta gelip yenisini alabilirsiniz.."
- "..!!??"
- "..."
- "Ama doktor böyle yazmış, böyle uygun görmüş..."
- "Olmaz veremem!.."
***
"Hay sizin sosyal güvencenize sokayım" diyecektim ki...
Zor tuttum kendimi...
***
Verdik parasını aldık ilacı...
Koskoca devlet daha kendi doktoruyla anlaşamıyor...
Değil anlaşmak, doktoruna güvenmiyor...
***
Ha bir de şu var...
Özel hastanelere gidenler bilir...
"Hafta'ya tekrar gelin" dönemi kapandı...
Doktorlar, ikinci muayene için genellikle "iki hafta ya da 10 gün sonra gelin" diyorlar...
Çünkü özel hastaneler 10 gün geçmeden ikinci kez 20 milyon katkı payı alamıyor sizden...
Serbest piyasada sağlık sektörü böyle olur...
İşinize gelirse...
***
Herkes potansiyel olarak müşteri...
Müşteri olunca da...
Siz, yolunacak kaz oluyorsunuz...
***
O yüzden çocuklarınıza da okulda müşteri muamelesi çekiyorlar...
Geçtiğimiz günlerde okulun önünde polisler tarafından bir genç tekme tokat dövüldü...
Niye?
Müessese müdürü şikayet etti çünkü...
Ne diye?
Müşterileri rahatsız ediyor diye!...
***
Çocuklarımız teneffüste çıksın oynasın, eğlensin diye okul bahçelerimiz vardı hani...
Ne oldular?
Otopark...
Niye?
Birileri para kazansın diye...
***
Ee ben daha ne diyeyim...