Sevgili okurlarım,
Haftada bir gün sizlerle DENGE Gazetesi'nde buluşacağım. Siz kadirşinas insanlarla buluşmak benim için bir onur. Bu buluşmada birlikte düşüneceğiz, yanlış yapanların yanlışını, yalancıların yalanlarını gün ışığına çıkarıp ve yalanların mumunu söndüreceğiz. İşimizin zor, ama kutsal olduğunu biliyorum. Amacımız kimseyi kırmak değil, doğruyu ve güzeli paylaşmanın mutluluğu yaşamaktır.

Sözün doğrusu köşesinde hep sözün doğrusunu ve güzelini söylemeye çalışacağım. Kimilerince sözlerim hoş karşılanırken, kimilerince de hoş karşılanmayacak. Bunu, adım gibi biliyorum. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözünü bile bile; onuncu köyden de kovsalar, yine doğrusunu söyleyeceğim. Bu güne kadar, söylerken de yazarken de kim ne diyecek, nasıl bir tepki verecek diye bir kaygım olmadı, bundan böylede olmayacak.

Ağacın kökleri gibi dayanakları olmayan söz, yalandan ibarettir. Yalan söyleyenler şahsiyet fakiri olup ya kendini akıllı sanan zavallılar, ya da milleti aptal yerine koyan şeytanlardır. Bunlar allayıp pullamasını çok iyi bildiklerinden göz boyarlar. Ama boya kalıcı değildir en ufak bir nemli hava da akar ve gerçek çehre ortaya çıkar. “Takke düşer, kel görünür”, “Güneş balçıkla sıvanmaz” sözleri boşa söylenmemiştir. Bilim adamının görevi doğayı doğru okuyup, farklılıkların denenini bulmak veya farklılık yaratmanın yollarını keşfetmektir. Dolayısıyla hareket alanı gerçeklerle sınırlıdır. Bir bilim adamı olduğuma göre, beni gerçekler, ama mutlak gerçekler ilgilendirmektedir, yalan ve çirkin olan şeyler değil.

Hepimiz biliyoruz ki insan, varlıkların en şereflisidir. Şerefimizi korumak ve yüceltmek için sözün doğrusuna ve güzeline dünyada da ekmek ve su kadar muhtacız. Yoksa elinden ve dilinden emin olunan insan, nasıl olabiliriz. Birlikte sürdüreceğimiz “elinden ve dilinden emin insan olma yolculuğunda” iyi yolculuklar diliyorum.  Yolumuz aydın, bahtımız açık olsun.