Adliye Koridorları...
Çok uzaklardan sesler geliyordu kulaklara... Yitip gitmiş uzaklıklardan, yabancılığın içinden konuşuyordu görünmez olmuş ağızlar:
"Çocuklar üzülüyor sadece yaa!"
"O eskidenmiş, nesil öyle bozuldu ki, böyle ana/babaların köhneleşmiş birlikteliğinde oluyor asıl olan çocuklara..."
"Doğru kardeş haklısın..."
Fısıltıları duyan kulakların gözünden geçiyor film şeritleri. Hangi ışık hızı yetişir beynin hızına?.. Bir anda yaşanıveriyor yeniden, bir ömürlük hayatlar...
Aşk, umut, heyecan, eğlence, mutluluk, hasret, özlem, kutsallık... Ve sonra terkedilme, yalnızlaştırma, gizler, zehirli gerçekler, yalanlar, ihanetler, gerçekleşen korkular, intikam alan kaygılar, sorumsuzluk, hiçleme, bencillik, adam kullanma, sömürülmüş merhamet, içi boşaltılmış lafta adamlık, didiklenip parçalanmış fedakarlık, yapay insanlık oyunları, roller arasına sıkıştırılmış kişiliksizlik, aç yatılan gecelerde bölüşülen soğanın tatlı kokusu ile tok ama başka koyunda yatılan gecelerde yenilen 'naz'la yapılmış yemeklerin bebeleri yakan ihanet kokusu, onursuzluk, saygısızlık...
Hepsi bir imza atımlığı anda yaşanıveriyor yeniden...
Uzaklardan, çok uzaklardan, çok yabancı sesler geliyor:
"Böyle olmasını istemezdim..."
Çok derinlerden bir ses karşılık veriyor pişman iniltilere biraz umarsızca:
"Bir kez olsun doğru söyle. Böyle olmasını çok istediğini, böyle olması için çırpındığını, belki de hayatındaki tek emeği, yok etmek için sarfettiğini; kötülük için her türlü bedeli ödemeye hazır, ihanete yeminli bir savaş verdiğini; iyiliğe rağmen, fedakarlıkları, sevgiyi, aşkı hiçe sayarak, ağzıyla yuvasını kurmaya ve korumaya çalışana inat, tırnaklarınla yırttığın parçaladığın umutları; çiğnenmekten çürümüş sakızgillerden sardunyaları, üzerine sinmiş gübre kokusuyla yoğurup sana hayatını adayacakların ekmeklerine kattığını bir sen biliyorsun bir de ben... İnkarlarına cevap bile vermeye tenezzül edilmez. Sadece, 'sabah dudağımın kenarında yaşanmışlıklardan kalan acı bir tebessüm' var!.."
"Böyle olmasını istemezdim" diyen timsah gözyaşlarının zaferidir, fısıltılı seslere karışan şenlik çığlıkları...
"Böyle olsun" diye uğraşılan ayların ardından kazanılmış zaferin kutlanması için açılmış bir yetmişliğin, şerefe kalkan kadehlerinde, sarhoşluğun verdiği anlık bir duygusal pişmanlık!..
Kadehlerle, yeni ve başka bir dünya sandığı küçük ve kaygan bir deliğin dibinde kaybettiği evliliğe ağıt yakıyor geçmişin yalanları...
Ve hakim kırıyor kalemi:
"...boşanmalarına..."
Ve son görev yine düşüyor imama:
"Er kişi 'niyetine', el- Fatiha..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.