Gökdelen mi "Sahil-delen" mi?

Üzerinde yazı yazabilecek kadar anladığım konular belirlidir. Kendi alanımda konuşurum, yazarım, çizerim. Sorun bana, akademisyenliği anlatayım. Sorun, toplum ve kişi ilişkilerinden dem vurayım. Yurdum insanına beraber gülümseyelim.

Mesela profluk rütbesi almış bir hoca, siyasi çıkarları uğruna öğrenciyi sınıfta bırakabilir mi? Sınıfta bırakmak için müfredatta olmayan soruları sınavda öğrencinin gözüne dayayıp, "Aha da bak bilmiyor, keh keh!.." diyerek öğrenciyi başarısız çıkarabilir mi?

Yada yıllar öncesinden husumeti olan başka bir proftan hınç çıkarmak için, geçmiş düşmanlıkla hiçbir alakası olmayan bir öğrenciyle uğraşır mı?
Yönetmelik ve maddelerdeki tüm boşlukları öğrenci aleyhine kullanabilir mi? Nasıl kullanır? Diplomasi dilini ne kadar konuşur?

İlim yerine film nasıl çevrilir?

Bakın ben bu konularda neredeyse uzman sayılırım. Tecrübe kazandırıldım... Bir de tüm bu çevrilen filmlere inat, çalıştığım kendi alanımda bilgiliyimdir. İlahiyat alanında da soru sorabilirsiniz. Bir de eğitim alanında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliğimin getirdiği bilgilerim vardır. Az biraz da kültür sanat falan... Ben bu konularda yazarım, söylerim...

Ancak bilgimin olmadığı konularda ilgisiz değilimdir. En azından soru sorabilirim. "Bilen varsa yardım etsin" babından...

Şimdi bir bilenden yardım istiyorum:

Hergün günde en az dört kere üzerinden geçtiğim karayolu, hani hepimizin kullandığı Samsun ana yolu, üzerinde Atakum Carrefour yanında iki tane bina var... Bir kaç yıl içinde inşaatı bitirilen süper lüks binalar... Ve o yol üzerinde onun benzeri bir dolu bina...

"Nesine taktın şimdi onların?" diyeceksiniz, biliyorum...

Ben bu binalara gıcık oluyorum. Öyle sandığınız gibi "alacak ya da içinde oturacak param olmadığı için kıskançlık" yapmıyorum. Yanlış anlaşılmasın lütfen!..

Derdim yıllar önce hafızama kazınmış bilgi kırıntıları... Bir yerlerde sanki "Kıyı kenarlarına beş kattan fazla binaya izin verilmez" gibi bir şey okumuştum. Bu 'sanki'li bilginin ayrıntılarını bilmiyorum. Ama hafızama öyle yer etmiş işte...
Sanki, sahil memleketlerinde, denize girilen yerlerde villaların önüne, manzarayı kapatacak ve genel görüntüyü bozacak yüksek binalar dikemiyordunuz... 

Sanki illa da yapmak istiyorsanız 'bir punduna getirmeniz' gerekiyordu. Ve dikilen binalarda ciddi paralar ve oyunlar dönüyordu...

Şimdi bir bilene soruyorum:

Benim hafızamdaki bu bilgi kırıntısı yanlış mı, eski mi, eksik mi?
Eğer doğruysa biz sahil şeridinde niye o binaları görüyoruz? Gıcık olmakta haksız mıyım? Lüks binaların ardındaki beş katlı evlerin sahiplerinin "önümüze bunu dikemezsiniz" deme hakkı yok mu? Para burada ne kadar konuşur? Eğer konuşursa dili nereye kadar uzanır bu paranın?

"Bir punduna getirme" diye sözlükte geçen kavramın bu binalardaki pundu kaçtır?

Bu binaların izni nerelerden geçer? Her izin merciinde bu "pund" devreye girer mi?

Kıyı kenar çizgisi, sahil kafeleri, Yabancılar pazarı ve beş kat üstü sahil apartmanları...

Bir bilenin beni aydınlatması durumunda, alacağım bilgi doğrultusunda eğer haklıysam gıcık olmaya devam edeceğim(çünkü elimden başka birşey gelmez, ben pundlardan anlamam) yada eğer boşuna gıcık oluyorsam, o evlerden birini almak için uğraşacağım...

Bir bilenden yardım istiyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Neval Sultan Arşivi
SON YAZILAR