AFET’İ ŞEYTANİYE ZİNA (3)
Kızlarının bu uyarısı üzerine, akılları başlarına gelen anne ve baba, ne büyük bir hatadan kızlarının ikazı ile doğruyu bulmalarının sevincine paylaştılar. –Kızımız doğru söylüyor, Çok doğru söyledin yavrum dediler. Büyük bir hata yapmanın kenarından dönmenin sevinciyle, Resurulullah Efendimizin yanına koşan kızın babası Sahabi, olup biteni kısaca anlattıktan sonra: -Senin uygun gördüğün kimseyi biz de uygun görüyoruz. Kızımızı Cüleybib ile evlendirebilirsin. Eğer siz kızımızın onunla evlenmesine razı iseniz, biz de razıyız ya Rasurulullah dedi. Bu habere sevinen Resûl-i Muhterem Efendimiz “Ben razıyım “ buyurdu.
Peygamberin tavsiyesini her şeyin üstünde tutan o anlayışlı kızı yanına çağırtarak onu takdir etti ve “Allah’ım! O nun üzerine hayırlar yağdır. Kendisine sıkıntısız bir hayat nasip et” diye dua etti ve kızı Cüleybib (r.a.) ile evlendirdiler. (Bu dua vesilesiyle o kızcağız öyle bereket buldu ki, Ensar içinde o kadından fazla mal ve hayır sahibi kimse olmadı. Uzun yaşayan sahabelerden Hz.Enes (r.a.) yıllar sonra der ki; “Ben Medine’de Cüleybib’in hanımından daha fazla hayır yapan ve malından infak eden kimse görmedim.”
Hz.Cüleybib’in evlendiği günlerdi ki, Bedir savaşı çıktı. Rasûlullah Efendimiz’in bizzat iştirak ettiği bu savaşa Cüleybib de katıldı. Zorlu bir savaş yapıldı. Bu savaşta Müslümanların önemli kayıpları oldu. Allah’u Teala Hazretleri ganimet de nasip etti. Savaş bittikten sonra, Nebiyyi Muhterem Efendimiz; -Kayıplarınız var mı ? Bir bakın, arkadaşlarımızdan kimleri şehit verdiniz? Ashab-ı Kiram kimlerin şehit düştüğünü tespit etmek üzere savaş alanına dağıldılar. Bir müddet sonra geri dönerek, Falan, falan, falan sahabeler şehit oldu, dediler. Resulullah Efendimiz; Bir daha bakın, başka kaybınız var mı? diye sordu. –Sahabeler harp meydanına bir daha dolaştıktan sonra, “Evet Falanca, falanca,” dediler, geri kalan şehitlerin adlarını söylediler. Peygamberimiz yine sordu,” Başka bir kaybımız yok mu ”-Hayır yok” dediler.
Hz .Peygamber’in özellikle öğrenmek ve önemini diğer sahabelerine de öğretmek istediği bir şehit vardı. Ondan haber getirmelerini istiyordu. Belki de o şehit hayatında da önemsenmediği gibi ölümünden sonra da önemsenmiyordu. Fahr’i Cihan Efendimiz daha açık konuştu. “Ama ben Cüleybib’i kaybettim! Herkes savaş sonrası bir yitiğini arar. Ben Cüleybibi aranızda göremiyorum, nerededir, bir araştırın “ buyurdu. Ashab’ı Kiram, savaş alanına bir daha koşuştular. Devirdiği yedi müşrikin arasında şehit düşen cansız bedenini gördüler. Koşup Hz. Peygamber’e durumu haber verdiler. Kâinatın Efendisi, fakirlerin hamisi Rasülullah (S.A.V.) hemen oraya gitti. Kolları adeta budanmış olan şehit Cüleybib’i kollarına aldı. –Yedi kişi öldürmüş, sonra onlar da onu şehit etmişler. Bu gördüğünüz zat bendendir. Ben de ondanım. Cüleybib bendendi. Ben de Cüleybib’denim buyurdu. Sonra şehidi kollarının arasına aldı. Ona, Resulullah’ın kollarından başka yatak olmamıştı. Cüleybib için kabir kazıldı. Peygamberimiz onu mübarek elleriyle kabrine koydu. Şehit olduğu için gusledilmedi. O gün Cüleybib’in Peygamberimiz katında ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlaşılırken, o günden bu güne aynı iştihada olan günümüz afeti ZİNA’nın sorgulanması, cevaplanması ile verilen mesaja kulak verenlerin, Tövbe edenlere Cüleybib’in nereden nereye, ulaşmasındaki serüvenden ibret almalarıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.