ALLAH C.C. MEKANDAN MÜNEZZEHTİR...
Allah’ın mekandan münezzeh olması, İslam akaidinin temel ilkelerinden biridir. Allah Teâlâ'nın bir mekana ihtiyacı olmadığı, zamandan ve mükemmelliğini sınırlandıracak her türlü unsura karşı yüceliği Kur'an ve Sünnet ile sabittir. Bu konunun doğru anlaşılması, Allah’ı tasavvur ederken yanlış anlamalara düşmemek açısından önemlidir.
Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın mekandan münezzeh olduğuna işaret eden pek çok ayet vardır. Bunlardan bazıları şunlardır. "Hiçbir şey O'na benzemez. O, işitendir, görendir." (Şura 11) Bu ayet, Allah'ın yaratılmış varlıklara benzemediğini ve maddi sınırlamalardan uzak olduğunu vurgular. "O, her şeyi kuşatmıştır." (Fussilet 54) Allah her şeyi kuşatan bir varlıktır.
Belli bir mekanda bulunmak, O'nun mutlak kudretine ters düşer. Hadislerde de bu konuya dair önemli işaretlere rastlanır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Allah'ı tarif ederken, "O, zahirdir ama O'ndan öte bir şey yoktur, O, batındır ama O'ndan yakın bir şey de yoktur." buyurmuştur (Müslim, Îman, 293). Bu, Allah'ın bir mekana sığmadığının açık bir delilidir.
Kur'an'da geçen "Arşa istiva etti" (Taha 5) ayeti, bazı insanlar tarafından Allah'ın belirli bir mekanda olduğu şeklinde yanlış yorumlanmıştır. Ancak, Âhli Sünnet alimleri bu ifadeyi mecazi olarak açıklamış ve Allah'ın kudretinin ve hâkimiyetinin her şeyi kapsadığını belirtmiştir.
Selef alimleri, bu tür ayetler hakkında "Bunun ne anlama geldiğini Allah bilir." derken, diğer âlimler "Buradaki istiva, yükseklik ve egemenlik anlamındadır." şeklinde yorum yapmışlardır.
Mekana ihtiyacı olan bir varlık yaratılmış olur. Oysa Allah ezelidir ve yaratılmamıştır. Bir yerde bulunmak, bir yerin dışında olmayı gerektirir. Oysa Allah her yerdedir ve her şeyi kuşatmıştır. Mekana bağlı olan bir varlık sınırlı olur. Oysa Allah sınırsız bir kudret sahibidir. Allah'ın mekandan münezzeh olduğuna dair hem Kur'an ve Sünnet hem de mantıksal deliller vardır.
O, yaratılmış varlıklar gibi bir mekana muhtaç değildir. O'nun varlığı, kudreti ve ilmi her şeyi kuşatmıştır. Bu nedenle, Allah'ı tasavvur ederken insanî şekil ve mekânsal kavramlardan uzak durmak gerekir. "O'na benzer hiçbir şey yoktur." (Şura 11) ayeti, bu gerçeği çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Geçmiş dönemlerde Allah’a mekân atfedilerek; yukarıda, yüksekte, belli bir mekânda ve makâmda olduğu ifade edilir, duada elleri açmanın ve yukarıya bakmanın da bu nedenle önemli kabul edildiğiifade edilirdi. Halbuki elleri açmak ve yukarıya bakmak Yüce olanla aciz olan arasındaki iletişim şeklidir. Böylece aciz olan yüce olana derdini sunar ve şekilsel ritüel olarak da bu pratik uygulamaktadır ki, Peygamberlerin de yöntemi böyle olmuştur.
Bugünkü ilahiyat anlayışında çeşitli savrulmalar olmakla birlikte, Allah’ın mekândan münezzeh olduğu kabul edilmekte, neredeyse tüm farklı inanç ekollerinde bu anlayışa ve görüşe itibar edilmektedir. Allah her yerdedir ve her an her şeyi görmekte, takip etmekte, denetlemekte ve bilmektedir. Zaman ve mekân yaratılmış olan varlıkların yaşamsal kodlarına işlenmiş bir olgudur. Yaratanın buna ihtiyacı yoktur. Yaratan aciz değil hakimdir, mahluk değil haliktır.
Yaratanın mekândan münezzeh olup, her yerde olduğu inancı; Yaratana inanları da rahatlatmakta, kendilerini güvende hissetmelerini sağlamaktadır. Böyle bir kabul; yaratılan varlıklar için bir lütuftur, kendini yalnız hissetmeyip, her zaman ve her yerde, her şeye hükmeden Yaratıcının yanında olduğunu bilmek güven oluşturmaktadır. Böylece yaratılmış varlık korkusuz ve acziyetsizlikten kurtulmuş olmaktadır.
Peygamberimiz dualarında korkaklıktan, acizlikten, tembellikten Yaratana sığınmıştır. Bu Peygamberi dua bile Allah’ın mekândan münezzeh olduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.