ORTA YOLU YOK MU BUNUN?
Enteresan bir toplumda yaşamaktayız. Zengininden fakirine, sağcısından solcusuna, aliminden cahiline toplumun tüm kesimlerinde ciddi bir ayrışma var. Zengin, fakir niye benim gibi yaşamıyor veya neden şükretmiyor derdinde. Fakir, zenginler niye bize bakmıyor derdinde. Çalışanlar, nasıl işten kaytarırız da zamanı çalışmadan doldururuz derdinde. İş verenler, nasıl ederiz de personeli daha çok çalıştırırız derdinde. Cahil, hiç okumadan alimden daha cesur olma derdinde. Alim, acaba benim ilmimin bu toplum farkında mı derdinde. Sağcısı, acaba toplumda hiç solcu olmasa nasıl olur derdinde. Solcusu, acaba sağcıların olmadığı bir toplumda nasıl yaşarız derdinde. Sizin anlayacağınız öyle bağnaz bir toplum olduk ki anlatamam. Kimse kendisinden farklı düşünen veya farklı yaşayan insanlara tahammül etmek istemiyor. Oysaki Allah-u Teala isteseydi tüm insanlığı tek millet olarak yaratırdı ama imtihan olması bakımından farklı farklı yarattı.
Neden böyle bir başlıkla konuya girdiğime gelince; geçtiğimiz hafta vefat eden Volkan Konak’ın ardından ‘Ölülerimiz ve boykot’ diye bir yazı yazdım. Yazıyı her hafta hadis dersleri okuduğumuz imam, vaiz, akademisyen, esnaf ve müftülerden oluşan 25-30 kişilik bir gruba da atayım dedim. Nereden attım aman ya Rabbim! Ne yorumlar geldi şaşırıp kaldım. Osmanlı’ın son döneminde ilim erbabı yozlaşmış, eline emsile kitabını alıp ben mollayım diye yola düşenler askerden muaf olmak adına yıllarca emsile, bina okurlarmış. Bu iş o kadar ileriye gitmiş ki altı, yedi sene emsile, bina kitabını okuyanlar olunca babaları “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” demişler. Atatürk, bunları bildiğinden ciddi bir devrim yaparak Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseleri kapatmış, askerliği herkese zorunlu hale getirmiş ve böylece yozlaşmış olan bu kurum ortadan kalkmıştır. Aradan geçen onca yıldan sonra imam, vaiz veya müftü olmak için imam hatip okulları, ilahiyat fakülteleri ve dengi okullar açılmış; bu okullarda manevi ilimlerin yanında fen ve müspet ilimler de verilmiştir.
Bu okullardan mezun olan hocaların manevi ilimler yanında sosyal, fen, matematik, tarih gibi ilimleri de okumaları sonucunda dünyayı tanıdıklarını ve olaylara objektif bakan ilim adamları olduklarını düşünmekteydim. Ancak son yazdığım köşe yazısına bazı hocaların yaptıkları yorumları görünce çok yanıldığımı anlamış olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Dünyayı tanıyan, efendimizin yaşam biçimini bilen, adab, edep ve beşeri muaşeretin ne olduğunu en iyi bilen insanların hocalar olduğunu düşünmekteydim. Ama yazdığım köşe yazısına gelen yorumların ‘bu yazı ne şiş yansın ne kebap yazısı’ veya ‘bu yazının bizdeki yansıması büyük bir hayal kırıklığı oldu’ şeklinde olması ne kadar yanıldığımı ortaya koymuş oldu. Keşke o yazıyı hiç yazmasaydım da bu insanlarla ilgili düşüncelerim devam etseydi. Yazıyı paylaştığım o gruptan sildim, hadis okumalarına da devam edip etmeme konusunda ciddi ikilimdeyim, bıraksam mı bırakmasam mı diye düşünmekteyim. Neden böyle düşündüğüme gelince; orada aklı başında pek çok hoca arkadaş var, hiçbirisi çıkıp arkadaş bu yazının neresi sizi hayal kırıklığına uğrattı adam kitabın ortasından doğruları yazdı, kimsenin yanında veya karşısında durmadan objektif bir yazı yazdı diyemedi.
Peki karşı taraf ne yaptı derseniz; onlar da asla memnun kalmadılar. Adama neden rahmet dilemedin diyeninden tutun da mekanı cennet olsun, o bir cennetlikti neden demedin diyenlerin haddi hesabı yok. Allah aşkına böyle bir toplum olur mu? Bunun orta yolu yok mu? Yazımda cennetin de cehennemin de kimsenin tekelinde olmadığını, Allah’ın istediğini cennete, istediğini de cehenneme koyacağını ve bunun bizim haddimizde olmadığını açıkça ifade etmeme rağmen ne alimi ne cahili, ne sağcısı ne solcusu evet doğru diyorsun diyemedi. Sağcısı bekledi ki oh olmuş iyi ki öldü diyeyim veya müftünün birinin dediği gibi ağır hakaretlerde bulunalım istedi. Solcusu ise neden cennete göndermedin bundan daha iyi adam mı var bu dünyada dememi bekledi. Doğru söylediklerimizi kimse kabul etmedi. Umurumda değil, beni bilen tavrımın açık ve net olduğunu bilir. Ölülerimizin arkasından asla kötü söz söylememeye çalışırım, inancımın ve karakterimin de gereği budur. Çok canımı yakmış insanlara rahmet dilemem ama lanet de etmem. Sözlerime son verirken yobazlığa, bağnazlığa ve yağcılığa alışmış insanları akıllarını başlarına almaya davet ediyorum. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.