ALLAH’ ın ASKERLERİ ve YAVUZ SULTAN SELİM
Osmanlı Türk tarihinin en şanlı Sultanlarından olan YAVUZ SULTAN SELİM, Şan, Şeref ve Fetihlerle dolu bir döneme imza atmıştır. Bu gün Milli ve Manevi değerlerimize değişik biçimlerde SAVAŞ açmış olan birçok insanların, bu değerlerimizi yok etmek, karalamak için yaptıkları faaliyetleri de görmekteyiz.
Bir makale münderecatına sığmayacak büyüklükte ve hacimle olan, Yavuz Sultan Selim Hân’ın şahsiyeti ve icraatlarını Rafızi ,(Hz.Ali ve çocuklarına şeriat ve tarihi gerçeklere aykırı şekilde, ifrat ve uydurmalarla bağlı olan batıl bir Şii grubu) Safevi devletinin Sünni Müslümanları yok etme faaliyetleri ve Şah İsmail’ in 23 Temmuz 1514 de Çaldıranda tacını, tahtını ve karısını muharebe meydanında terk ederek, kaçması ile sonuçlanan tarihi olay, Tebriz’in alınması ile noktalanmıştır.
O MÜBAREK ORDU . . .
Ordu’yu Hümayun Mısır seferine gidiyordu. İlk mola Gebze yakınlarında verildi. Ordunun geçtiği yollar bağlık bahçelik idi. Asmalar salkım salkım olgun üzümlerle, ağaçlar kırmızı elmalarla doluydu. Yavuz Selim Han; Acaba askerim, sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparıp yer mi? Diye kendi kendine düşüncelere daldı. Bir müddet sonra yeniçeri ağasını huzuruna çağırttı ve” azap askerleri heybeleri yoklansın, Heybesinden bir elma ve üzüm salkımı çıkan asker, derhâl huzurumuza getirilsin” diye emretti. Yeniçeri ağası derhal harekete geçerek saatlerce heybeler araştırıldı. Daha sonra Sultan Selim Han’ın huzuruna gelerek, “Hünkârım! Askerin heybelerini araştırdık, üzüm veya elma bulamadık. Asmaları ve elma ağaçlarını inceledik, koparılma izlerine rastlayamadık” dedi. Bu habere Sultan çok sevindi. Üzerindeki ağırlık ve zihnindeki düşünce kalkmıştı. Sonra ellerini açarak; “Allah’ım! Sana sonsuz hamd ü senalar ederim. Bana haram yemeyen bir ordu ihsan eyledin. Eğer askerlerim içinde bir tek kimse, sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yese idi. Mısır seferinden vazgeçerdim” dedi. Sonra yeniçeri ağasına “Çünkü ağa! Haram yiyen bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olmaz” dedi.
Şeytanın peşinden gidenlerle Allah (C.C.) yolundan gidenleri gösteren, MISIR seferi ile alakalı Mucizevî bir tabloyu izah etmenin bir görev olduğudur.
“ÖNDE RESULULLAH YAYA GİDERKEN BEN NASIL ATA BİNERİM” !
15.Aralık.1516 tarihinde Şam’dan Mısır seferine çıkan Yavuz Sultan Selim ‘in Sina Çölü’ nü ordusuyla geçme olayı büyük bir mucizeye hamile idi. “Sina çölünde yıllardan beri yağmurun yağmamasının verdiği kuraklıkla, müthiş çoraklık, ıssızlık ve kum fırtınaları vardı. Sultan Selim Han, devlet adamları ve süvariler ata binmiş halde çölde ilerlerken, Sultan Selim Han aniden attan iner ve atı ile birlikte yayan olarak yürüyüşe geçer, bunun üzerine bütün ordu aynı vaziyeti alır. Sultanın yakınındakiler “Sultanım niçin attan indiniz sorusuna, ÖNÜMÜZDE FAHRİ KAİNAT RESULULLAH EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V.) Yürüyerek bize yol gösterirken BEN NASIL AT ÜSTÜNDE GİTMEYİ HAYÂ EDERİM.” Demesi, o sırada yağmur yağması, fırtınanın durulması, 20 günde geçilmez denilen Çölün 7 günde geçilme MUCİZESİ, İSLAM’ın BAYRAKTARI olan OSMANLI ve SULTANLARINI Kutlu kılıyordu.
Yavuz Selim; 20.Şubat 1516 Cuma günü, Melik Camii’nde okunan hutbede kendisi için söylenen, (Hâkim-ül Haremeyn-iş-Şerifeyn unvanını kabul etmedi. Mübarek makamlara hürmeten unvanını (Hâkim) kelimesi yerine HİZMETÇİ MANASINDAKİ (Hâdim) i getirtip, (Hadim-ül Haremeyn –İş-Şerifeyn )(Mekke ve Medine’nin hizmetçisi) unvanını aldı÷ Bunu belirtmek için de sarığının üstüne süpürge biçiminde sorguç taktı. Allah(C.C) rahmeti onun ve ordusunun üzerine olsun. Bu gün aynı gaye uğrunda DİNSİZLERLE savaşan ordumuza ZAFER nasip edilsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.