Basın hürdür, cart-curt edilemez!..

Meğer herkes ilk hamleyi bekliyormuş!..

Biz dik durunca, aslında ne kadar çok olduğumuzu da anladık...

Samsun efradı da yanımızda yer almaya başladı...

Dün gelen telefonlar bunun açık göstergesi...

***

Korkacak bir şey yok!.. Bunlar kağıttan kaplan...

Yel değirmeni bunlar... Üfürükten tayyareler!..

Ama ne gariptir ki, yıllardır Samsun'u korkutup milleti uyutmuşlar...

Yöneticilik, bürokratlık, gazetecilik yapmışlar güya!...

Kandırmışlar sizi, aldatmışlar, işletmişler...

***

Biz yazdıkça iplikleri de pazara çıkmaya başladı... Şimdi panik halindeler...

Gelen valilere bürokratlara yapmadıklarını da bırakmamışlar...

Yurt dışı gezileri meşhurdur bunların...

Bu geziler sırasında çekilen görüntüler hala dillerde...

***

Bunu niye söylüyorum?..

Bir kaç gün önce adamın biri köşesinden yazmış...

Deniz Baykal gibi bir siyasetçinin bile iftiraya uğrayabildiğini anlatıyor...

Ve O'nun bile kendini aklayamadığını söylüyor...

"Üstelik de Baykal avukat...”

"Ee! Ben ne yapayım" demeye getiriyor...

***

Peki! Siz ne anladınız bundan?

Bugüne kadar zatı muhteremle ilgili ortaya bir iftira mı atılmış? Yok...

Bir iddiada mı bulunulmuş? Yok!..

Ee! Bu sözlerin anlamı ne?

***

Ben size bu cümlelerin altında yatan gerçeği açıklayayım...

Korkudur bunun adı...

Ateş bacayı sarmak üzeredir...

Ve duyduğunuz "Yusuf, Yusuf, Yusuf" nidaları o malum yerden gelmektedir...

Koca Yusuf, nefes nefese kalmıştır!..

Bilmektedir yaptıklarını... Ve korkmaktadır...

Aklı sıra Deniz Baykal örneğini gösterip, kendisinin de böyle mağdur edileceğini anlatmak istiyor... Bunun yolunu yapıyor şimdiden...

"Ben size demiştim. Bakın işte bana da aynısını yaptılar" diyecek güya...

***

Ama yok!..

Biz kamu yararı görmediğimiz, gereksiz şeyleri yazmıyoruz...

Sizin dalganızın durumu milletin umurunda bile değil!..

İnanın buna!..

Millet aç, işsiz...

Herkes ekmeğinin peşinde...

Öyle ne, dalga-dubara peşinde koşacak hali var vatandaşın...

Ne de sizin hikayelerinizi dinleyecek mecali!..

***

Hem siz de dalganızı fazla abartmayın!..

El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu değirmen taşı zannedermiş...

Her neyse...

***

Cumartesi günü Denge Gazetesi'nin köşe yazarlarından Savaş Karaduman'ın yazısının başlığını görünce şaşırdım...

"Necdet Uzun'a zorunlu cevap" diyordu... İlgimi çekti...

Bir yazısından yola çıkılarak Sayın Uzun'a cevap veriliyordu...

***

Vay be!.. Demek ki gözden göze fark var...

Benim farkına varmadığım birçok noktayı öyle güzel yakalamış ki Savaş Karaduman...

Ama her ikimiz de kendi alanımızla ilgi bölümleri öne çıkarmışız...

Algıda seçicilik bu olsa gerek!..

***

Diyor ki, Savaş Karaduman Yazısı'nda:

'Haber gazetesinin genel yayın yönetmeni sayın Necdet Uzun tarafından kaleme alınmış olan 12 Mayıs 2010 tarihli “Nerede?..” başlıklı yazıyı okuyunca doğrusu ne anlatmaya ve ne mesaj vermeye çalıştığını pek anlayamadım..."

***

Devam ediyor sonra...

"Ama yazısının son bölümünde; “Nerede insan onurunun hayasızca ayaklar altına alınışını seyreden sosyal demokrat, sosyalist ve komünistler?.. Nerede insanlar, nerede?..” diye sorunca bir Sosyalist olarak yazıyı üzerime alındım..." diyor Savaş Karaduman...

***

Bilindiği gibi kendisi, Sosyalist Parti Samsun İl Başkanı'dır...

Sayın Uzun "Neredesiniz" diye seslenince...

Haliyle kafayı uzatmış il başkanı...

O da "Buyurun Sayın Uzun, biz buradayız, siz neredeydiniz?” diye soruyor...

***

Tabi, Karaduman daha bu işte yeni sayılır...

Bu tip yazarları pek tanımaz... Oysa böylelerini eskiler bilir..

Bunlar sadece yazar... Millet de okurdu!..

Bugüne kadar da kimse onlara cevap vermez, veremezdi...

En azından biz klavyenin başına geçene kadar bu durum böyleydi...

Ama devran değişti... Dengeler yeniden kuruluyor...

Artık öyle bol keseden atmak, karından esmek yok!...

Lafı söylediğinde, alacağın cevabı da düşüneceksin!..

***

Gerçi Savaş Karaduman gereğini yapmış...

Ama mesleğimizle ilgili bir durumun altını da ben çizeyim...

Diyor ki beyim...

“Böyle rezalet olmaz!.. Ne ahlak bilen ne de yasa tanıyan var!.. Hakaret et, küfürler savur, iftira at; varsın uğraşsın karşı taraf!.. Türkiye'de basının özgür olmadığını söyleyen varsa beri gelsin!.."

***

Yani... "Basın özgürlüğü fazla..."

"Bu kadar çok özgürlük olmasın..."

"Herkes istediği gibi yazmasın, yazamasın!.."

..!!??

İnanılır gibi değil…

***

Ama benim daha iyi bir fikrim var...

İsterseniz bir tek Sayın Uzun yazsın...

Hepimiz okuyalım...

Biz salağız ya!..

***

Pes doğrusu... Vallahi pes!..

Sizi bilmem ama bu satırları okuyan, aylardır, hatta yıllardır Türkiye cezaevlerinde yatan yüzlerce gazeteci ve yazarın tüyleri diken diken olmuştur...

Eminim, Mustafa Balbay önde, diğer hükümlü ve tutuklu gazeteciler arkada, sırayla demir parmaklıkları ısırıyorlardır sinirlerinden!..

***

Maalesef... Yıllardır gazeteciler cemiyetine başkanlık yapıp, basının hakkını hukukunu koruyan bir insanın, basın özgürlüğü konusundaki görüşleri bu!..

Ağlayın ey basın emekçileri... Gazeteciler... Yazarlar...  

Oturun hüngür hüngür ağlayın...

Bu yazıyı kaleme alan şahıs, “Basın özgürlüğü size fazla” diye yakınan şahıs 19 yıl size başkanlık etti...

Saçınızı başınızı yolun, başınızı duvarlara vurun, ağlayın!..

Ya da yeniden seçime gidip bunu yine başımıza getirelim...

Allah layığımızı versin!.. Bize az bile!..

***

Ve bu kadar yıl bir Allah"ın kulu çıkıp da bu şahsı eleştirmedi, eleştiremedi...

O yüzden şimdi bu yazdıklarımızı da hakaret zannediyor...

Hakaretin ne olduğunu dahi bilmiyor zahir...

Hiç hakaret görmedi ki!.. Ne bilsin!..

Bir tek kendisi onurlu, namuslu, şerefli, haysiyetli...

Ötekiler tırbişon!..

Biz ise soğan cücüğüyüz!..

***

Her neyse, artık yeni bir dönem başlıyor…

Bütün bunları bir yana bırakıp toparlanmalı…

Samsun bir an önce, ayağa kalkmalı...

Sayın Vali Güzeloğlu'nun gidişi, her ne kadar büyük bir boşluk yaratacak olsa da...

Artık dişimizi sıkacağız… Kendisini özlemle anacağız!..

***

Burası tatil kasabası değil, her gelen hizmet verecek…

Gittikten sonra da yaptıklarıyla anılacaklar…

Bir şey yaptılarsa tabi!..

***

Ancak, bu yeni dönemde, hepimize bir görev düşüyor…

Samsun'a hizmet için gelenleri aynı tuzaklara düşürmeyelim...

Yalakalardan uzak tutup, gözlerini boyamalarına izin vermeyelim…

Yağ yakıp, pohpohlayıp, şişirip yan yatmalarına neden olmayalım…

Doğru uygulamalarını alkışlayalım, yanlışlarını eleştirelim…

Kısacası hizmet için Samsun"a atananların çalıştıralım.

Etinden, sütünden yününden yararlanalım…

***

Haa!.. Ayrıca...

Basın özgürlüğünü fazla bulanları da Allah'a havale edelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR