Bir Elin sesi, İki elin nesi?

Toplumun zarara dönüşen fedakarlığından ve iyi niyetlerinden bahsetmek istiyorum sizlere bu hafta.
Sizlerin de bildiği gibi cebinde parası olmayan kişi bile artık iş seçimi yapıyor bulduğuna şükretmek yerine.
Zorlandıkları halde aylık gelirleriyle çabayı ve alın terini bile seçmek istiyorlar! Fakat bu insanları bu hale getirenlerse haddinden fazla 'alkışladığımız' insanlar!
Bu durum halkın da seçici oluşundan kaynaklanıyor.
Konuyu biraz açayım...

Kürsüye (kim olursa olsun) çıkan " iş yapar" görünenlerin "Anadolu'daki uzak bölgelere okul ve köprü yaptıracağız!" sözlerini yıllarca alkışladık.
Hatta abartarak, kalktık bir de ayakta alkışladık. Onları "bravo, müthiş, süpersiniz, sizden iyisi yok" gibi cümlelerle yücelttik hatta! Yani alkış manyağı yaptık onları!
Ve sırf bu alkışlamadan dolayı "ne oldum delisi" olmakla birlikte vatandaşın alkışına sulanmaya başladılar. Daha çoğunu alabilmek içinse yalana, dolana, palavraya başvurdular kürsülerde!
Oysa halk gerektiği ilgi dışında normal, yani öz ve doğal davransaydı kürsülerde ve sahnelerde "sözde alın teri dökenler" sahte senaryolar yazmayacak, olmayan umudun sahte varlığından bahsetmeyecek,bize de "alın yiyin" şeklinde sunmayacaklardı bunları!

Devlet kadar halk, halk kadar devlet suçludur! Hatta halkın alkışıyla, onayıyla, oyuyla hükümet dolandıranlar psikolojik sorunları ve rahatsızlıkları içinde boğulan lüzumsuz insanlardır!
Sahtekarlığa, düzenbazlığa gerek yok! Halk seçici olmasaydı eğer kürsüdekinin sadece işini yaptığını algılar, saygı duymak dışında "abartı alkışlamaya" başvurmazdı.
İş yapanı bile seçeceksek ekonomi, borsa nasıl düzene girecek ki? Bir çöpçünün de işi haftada birkaç defa gelip toptan temizlik yapmak değil mi? Kürsüdekiler vatanı ve toprağı uğruna iş yapıyor ve alkışlanıyorsa yine aynı vatan için çöpünüzü atanı/temizleyen çöpçüyü neden alkışlamıyorsunuz? O sizin atık yumurta ve domates kabuklarınızı tiksinmeden toplayıp atıyor ama!
Hiç alkışlayıp teşekkür ettiniz mi? Madem seçiciyiz! Çöpçü kirlerinizi ve pisliklerinizi topluyor diye saygıyı daha çok hak ediyor!
Tek fark kürsüdekinin (kürsüde olduğu için) yüceltilmesi ve çöpçünün insanlarımıza göre sıradan ve basit olması! Bu çok yazık!
Ayrımcılık yapmakta üstüne yok toplumumuzun işin kısası...

Alkış manyağı olanlara dönecek olursak, sergilenenlerin bir oyun olduğunu anlamak şart oldu! Uyanın demeyeceğim, uyumayın!
İş yapana iyi dileklerinizi sunarsınız. Alkışlamak da ne demek? Elini sıkamadığınız ve mesafede olan kişiyi alkışlarsınız.
Hani bir eliniz sıkılacak kişinin elini temsil ediyor yani. Alkışın anlamı da budur! "Elinizi sıktım kabul edin" ve "iyi dileklerimi sunarım" anlamındadır...
Çok bilmiş davrananları elbette aldatır, kandırırlar!

Kürsüdekiler sadece bir şair gibi ezberledikleri şiiri okuyorlar. Bu iş iyice bir oyuna döndü artık! Gerçekleşecek dedikleri sözlerin yerine gelmemesiyle yıkıyorlar milleti sonra.
İşte bu kendilerini dolu zannedip boşu boşaltanların işi! Görüntüleri olsa da anlayış açısından yokturlar, olmayacaklar da! (Umutsuz bir makale yazıyorum farkındayım)

Descartes "düşünüyorum, o halde varım" sözünü boşuna söylememiş! Sizce kimler var, kimler yok?
Kürsüdeki siyasetçi de olur politikacı da! Sonuçta ezberledikleri mısraları yutturmak için her bir şeyi yapıyorlar!
Ve verilen sözler, söylenenler hiç ama hiç gerçekleşmiyor. Bizim halkımız da bilerek bilmeyerek yemeye devam ediyor. Fakat yerine gelince de şikayet etmesini biliyor bir sorunu olduğunda!
Ben kürsüdekileri bir şair olarak görüyorum (asıl şairlere hakaret olarak algılanmasın, sözüm meclisten dışarı çünkü) ve işleri sadece yazdıkları şiiri (oyunu, senaryoyu) ezberlemek!
Onlara söylenecek en güzel söz Victor Hugo'nun sözüdür:

"Ey şair, bana yağmuru anlatma, yağdır!

Barış ve Sevgi dileklerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR