Birleşe birleşe kazanacağız*
Tekel İşçileri direnişlerinin 50. gününe girdiler.
Dile kolay. Direnenler ayakta kalır.Unutulmaz.
Siyasal iktidarların etkisinde kalanlar, emek cephesine ilgisiz olanlar , sistemden yararlananlar için anlamsız, boşu boşuna bir inatlaşma gibi görülebilir.Kimilerine göre devlete karşı gelinmez. Devletin parası olsaydı mağdur eder miydi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını da (ne demekse) veremezdi. Korumak zorundaydı..Kanunen hakları yok.Görünen o ki bu tür söylemleri bu günlerde bol bol dinleyeceğiz. Medyayı ellerinde bulunduranlar yetim hakkı üzerine neler anlatacaklar neler. Semayenin çıkarlarını korumak için iktidar olanların yalanlarına biz de inanacağız.
12 eylül askeri darbesi, yeni dünya düzeni denilen politikaları ülkemizde sorunsuz uygulamak için gerçekleştirildi. Hatırlarsanız Amerikan yönetiminden de AFERİN almışlardı.Ülkeyi kurtardıklarını anlatıyorlardı. Pek çoğumuz bu politikalara inandı.Yasal, anayasal kanunlar çıkartılarak soygun ,talan sisteminin altyapısı oluşturuldu. köprüyü satarım,sattırmam tartışmasıyla başlayan ekonomik politikalar uygulamaya konuldu.
Özelleştirme adı altında sermaye sınıfına ucuz fiatlarla kamu kurumları satıldı,zarar ediyor gibi gerekçelerle elden çıkarıldı. Nelerin satıldığını tek tek saymak yerine elde ne kaldı diye sormak gerekir. İfade ve örgütleme özgürlüğü, fiilen yasaklandı. Sendikaların büyük çoğunluğu sistemin güdümünde kuruldu. Sendikalar devlet güdümlü hale getirildi.Sistemin kurdurduğu sendikalar sahibine hizmet edecek,işçinin çalışanın sorunlarından elbette uzak duracaktı.İşte 90 lı yıllarda özelleştirmeler yapılırken sendikalardan hiç ses gelmiyordu. Tarım bitti. Köyler boşaldı. Bir taraftan yakılan köyler,göçe zorlanan insanlar büyük kentlerde ucuz işgücü oluşturdu. Emek ucuzladı.İşten atmalar başladı.Diğer taraftan sürekli zamlarla toplum açlığa yoksulluğa itildi. En pahalı petrol ürünlerini kullanan ülke olduk. Eğitim sağlık paralı hale getiriliyor. Prim ödemeyen sağlık hizmetlerinden yararlanamayacak. Bütün bunları uzatmak mümkün . Yeni dünya düzeninin pisliklerini anlatmakla bitiremeyiz.
Toplumu yoksullaştıran,köleleştiren ,adil olmayan bu düzen geçtiğimiz yıl krize girdi.Balon patladı. Silahla, darbelerle, savaşla 30 yıldan beri dünya üzerinde hüküm süren neoliberalizm denilen vahşi kapitalizm çöktü. Zaman zaman tekrarlanan bu krizlerden Kimileri batar, yeni zenginler doğar.Yeni efendiler türer.Ama bu kapıtalist sistem kendini yenileyerek sürer gider.Ama değişmeyen bir şey vardır. Krizin faturası hep emekçilere çıkar.İşçiye çıkar,memura çıkar,emekliye çıkar,çiftçiye çıkar,yoksula çıkar.Ne kadar adaletli, namuslu bir düzen(!). Sermaye sahibi kazanırkende kaybederken de faturayı hep sen ödüyorsun..
Bugünlerde binlerce çalışan işten atılarak işsiz kaldılar,.Çok az ücretlerle, çok kötü koşullarda Sendikasız sigortasız,köleden farksız çalışmak zorundalar. Ya kabul edecek ya da aç kalacaklar. Bugün tekel işçilerinn başına gelenler yarın muhtemelen liman işçilerinin, Sağlık emekçilerinin başına gelecek. Örgütsüz ,köleleştirilmiş bir toplum yaratana kadar sermaye saldırılarını sürdürecek.
Emek sermaye (sınıf ) mücadelesinde yerimiz neresi olacak .Bugüne kadar mağdur edilenlerin ,işten atılanların yoksullaştırılan,sadakaya muhtaç edilenlerin yanyana gelmesi gerekmiyor mu?Geç olmadan, farklılıklarına aldırmadan emek,demokrasi mücadelesinde yerlerini almalarıi ,buluşmalarının vakti gelmedi mi? İşte kapitalizme karşı çıkmadan işçilere-emekçilere- ezilenlere insanca yaşam koşulları gerçekleşemez.
Başka da bir çözüm görünmüyor.
Bir tekel işçisinin şu sözü çok önemli.Bundan sonra nerede bir emek mücadelesi görürsem onların yanında olacağım, destekleyeceğim.
Başbakanın konuşmalarını dinleyen bir başka tekel işçisinin konuşması ise daha da önemli:
Yazık yazık çok yazık.Bu bizim ülkenin başbakanı mı,yoksa başka bir ülkenin başbakanı mı?
Evet tekel işçisi yoldaş, senin gibi düşünenler çoğalıp iktidar olduğunda yeryüzü yaşanılır olacaktır..
Ben de senin gibi düşünüyorum.
* (Tekel direnişinde atılan sloganlardan)