GÖREVİMİZ HASTALIĞI KAZIMAK OLMALI, HASTAYI KAZIMAK DEĞİL
İMAM ŞAFİİ hazretlerinin güzel bir nasihatinden aldım yazımınbaşlığını. Şöyle buyuruyor;
^^‘Her tartışmada zaferle çıkmaya çalışma! Kalpleri kazanmak tartışmadan zaferle çıkmaktan daha önemlidir. Kardeşlerin arasında bina ettiğin ve üzerinde yürüdüğün köprüleri yıkma. Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir. Hatadan nefret et ama hatalı olandan nefret etme. Bütün kalbinle günah ve isyana öfkelen ama günahkâra acı, ona şefkat göster. Sözü eleştir ama sözü söyleyene saygı göster.
Görevimiz hastalığı kökünden kazımaktır, hastayı değil...^^-
Günümüzün en büyük hastalığı teşhis ve tedavideki çelişkilerdir. Bu ekonomiden siyasete, eğitimden sosyal hayatın her alanında bu çelişkiler yumağı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bazen teşhis doğru tedavi yanlış ilaçlarla yapılmaya çalışılıyor. Bazen ilacın dozu ayarlanamıyor.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi hakikaten çok anlamlıdır. Her şey insan için değil mi? Ama insanımız İslam ahlak ve maneviyatından mahrum bıraktığınız zaman insan başlı başına bir başına bir sorunlar yumağı olup çıkıyor.
Denilecektir ki haklı olarak bak alnı secde eden mütedeyyin insanlardan bak ne zarar geldi Darbe kalkışmasının baş elamanları oldular. Zaten işin püf noktası da burasıdır.. Zurnanın zırt dediği yer burası.
Sap la samanı karıştırmamak lazımdır. Zaten Cumhurbaşkanımızın AT İZİ İT İZİ BİRBİRİNE KARIŞTI DEDİĞİ nokta burasıdır. Bir defa kabahat hiçbir zaman dinimizde değil Müslümanların kendisindedir. İSLAM BİR BÜTÜNDÜR. Bir kısmını alıp bir kısmını almama hakkımız yoktur. Öncelikle dinimizi dosdoğru bileceğiz ve samimi bir iman la da inanacağız. Eğer alnı secdeli mütedeyyin insanlar bu ülkede zarar verecek eylemlere imza atıyorlarsa ve atabiliyorlarsa sebebi ne olursa olsun demek ki dinimizi yanlış öğrenmişler veya yanlış işlerine kılıf yapmışlardır. Bugün Mağdur edebiyatı yapmakta ayrı bir istismardır.
Hizmet ve himmet koleksiyonu yaparak bugünlere kadar nasıl gelmişler ve hangi istasyonlarda kimlerin evinde mola vermişlerdir buna bakılmalıdır. Kimler palazlamış, kollamış ve lobileriyle kimler himaye etmiştir. Kimler neye karşı panzehir olarak kullanmışlar ve kucaklarında büyütmüşlerdir. Bunları sırtlarında taşıyıp arka çıkanlar ve devletimizin başına bela edenler kimlerdir biliyor musunuz?
Kimler sorusunun cevabında 40 yıl bu ülkeni ve İslam ümmetinin ayağa kalkma ve geri kalmışlıktan kurtulma mücadelesini veren Merhum Başbakan Erbakan Hocamızın Milli Görüş hareketine takoz olarak kullananlardır. İmam Hatip nesline sahip çıkan ve önündeki tüm engelleri kaldırıp ülkenin idaresinde söz sahibi olsunlar diyen Merhum Başbakan Erbakan hocamıza ellerindeki malum medya ile ^dini siyasete alet ediyor^^ diye teneke çalan Siyonizmcin uşaklarıdır. Ki öyle olmasaydı soluğu ABD’de alıp malikânede ikamet edemezlerdi.
Gerçekten Müslümanların kendi aralarındaki hiziplerde cemaat taassupları birlik beraberliğimize balta vuruyor. İç ve diş düşmanlar bu hassasiyetleri bildiği yaraları kaşıyarak kargaşa çıkarmayı becerebiliyorlar. Oluşan şer cephesinde kimleri kimlerin yanında görmedik mi? Yoksa akşamleyin barışık olup sabahleyin kavgalı olmak o kadar kolay olurumuydu?
Ben burada cemaat şöyleydi bunları yaptı, siyasiler ve devlet yıllardır böyle yapıtsını konuşmanın bu sorunun çözülmesine yaramadığını belirtmek istiyorum. İmam Şafii rahmetullahi aleyh dediği gibi görevimiz hastalığı kazımak olmalı neşter vurulacak noktaları iyi tespit etmeliyiz Onları kamuya yerleştiren siyasi lobiler ve egemen sermaye oy kaybı endişesiyle himaye edilme memelidir. Kamu çalışanlarının ipi her zaman devletin elinde ve kontrolündedir. Onunla istediği zaman hesaplaşır. Çok partili hayata girdiğimizden beri siyasetçilerin konvoylarına arabalar giydirip tüm masraflarını karşılayanlar karşılığında bedel olarak ne tahvil etmişlerdir. Mütevelli denen otellerin en üst katlarında çirkin pazarlıkları yapıp darbe hazırlayanlar işleri tıkırındayken bu mesele çözülmez
Bu konu başka boyutlarıyla incelenecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.