KAPILARDAKİ MEZARLAR
TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar
KAPILARDAKİ MEZARLAR
Hazreti Zulkarneyn (a.s.) Dünyayı fetih hedeflerinde, Ölülerin kabirlerini kapılarının önüne koyan, yerden çıkan otlarla rızıklanıp, ibadetle meşgul olarak dünyayı tamamen terk etmiş bir kavme rastladı. Onların hükümdarlarına elçi göndererek kendisiyle görüşmek istediğini bildirince, hükümdar “ Benim Zülkarneyn’le sohbet etmeğe vaktim yok” dedi.
Bunun üzerine Zülkarneyn (a.s.) onun yanına giderek, “Sizin yanınızda gümüş ve altının az bulunmasının sebebi nedir? Diye sordu.” O da “Bizim yanımızda dünyayı isteyen yok, çünkü o kimseyi doyurmuyor, bunun içindir ki, ölümü unutmayalım diye kabirleri gözümüzün önüne koyduk” dedi ve sonra bir insanın kafatasını göstererek, “İşte bu halkına zulmeden ve dünyanın ziynetlerini toplayan bir kralın kafatasıdır, Allah-u Tealâ onun ruhunu alınca bütün nimetlerden ayrıldı, fakat günahları üzerinde kaldı.” Dedi. Sonra başka bir kafatasını çıkartarak, “Bu da adaletli ve şefkatli bir hükümdarın başıdır ki, Allah’u Tealâ (C.C.)onu da alarak cennetine yerleştirdi ve derecesini yüksek etti. “ dedikten sonra elini Zülkarneyn’in başına koyarak, “Senin kafan bu iki kafanın hangisinden olacak” deyince, Zülkarneyn (a.s.) ağlayarak “Benimle beraber olmak istersen, mülkümün yarısını sana verir, vezirliğimi de sana teslim ederim.” dedi. O zaman o melik; “Heyhat (bu iş çok uzak) deyince, Zülkarneyn: Niçin? dedi, O da, “Çünkü insanlar malın ve mülkün sebebiyle, senin düşmanların, kanaatkarlığım sebebiyle ise benim dostlarımdır.” Diye cevap verdi.
Bu gün böyle bir anlatımı hikâye gibi kabul eden nice insanları etrafınızda görebilir veya kendi nefsinizi yoklayabilirsiniz. Bir zamanlar bu geleneği aynen uygulayan ecdadımız, yerleşim merkezlerinin etrafında oluşturdukları mezarlıklarla ve türbelerle bu ikazı hem kendilerine hem de gelecek kuşaklara yaparlarken, kendini dünyaya veren insanların baskısı ile, bu görüntüler yok edilmiş, nice mezar yerleri uygunsuz işlere tahsis edilerek, örnekteki iki kafadan cehennemlik olanı tercih etmişlerdir.
Zü’l-karneyn ; İki boynuzlu, İki çağ sahibi,Kur-an’ı Kerim de adı geçmekle birlikte, peygamberliği konusunda ihtilaf bulunan büyük bir hükümdar ve Salih bir kimsedir.Yemenli bir hükümdar olduğu ve doğu ile batı arasında birçok ülkeye hakim olduğu rivayet edilmiştir. Hz. İbrahim (a.s)zamanında yaşamış ve ondan feyiz almış, Hz. Hızır (a.s.) ile de görüşüp ondan ders almıştır. İsminin başındaki “zü” takısı Yemen padişahlarından olduğunu göstermektedir. Asıl ismi İskender’dir. Fakat M.Ö. 300 yılında yaşamış olan ve Aristo’dan ders alan İskender-i Rumi ile karıştırıldığı için tarihlerde İskender-i Kebir veya Eski İskender diye geçmekte dir. Zamanındaki peygamberce irşadıyla ve zalim kavimlerden mazlum milletleri korumak için Çin Seddi’nin yapılmasına ön ayak olmasıyla meşhurdur. Bediüzzaman Said Nursi,”LEM’ALAR ADLI ESERİNDE, Kur’an’da geçen Zülkarneyn’in batı tarafına seyahatinden, onun bütün Afrika’yı tamamıyla istila etmesi ve Atlas Okyanusuna kadar ilerlemesi gibi ibretli meselelerin işaretlerinin çıkarılabileceğini ifade etmiştir. (Osmanlıca Türkçe Luğat-Yeni Asya Yayınları)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.