Suna Taşdemir Dündar

Suna Taşdemir Dündar

KEŞKE SADECE ÜÇ BEŞ FEMİNİST İSTEMESE

Ne zamandır kadına karşı uygulanan (şiddeti geçtim) vahşet hakkında yazmak istiyordum. Adetimdir, başka dünya görüşündeki gazetelerde yazarlar neler yazıyorlar, olaylara nasıl bakıyorlar diye merak eder, açar okurum. Dün de  gazeteler arasında dolaşırken 18.07.2012 tarihinde Yeni Akit gazetesinden Ali Karahasanoğlu'nun Üç tane feminist istiyor diye "aile" dinamitleniyor! başlıklı yazısı ilgimi çekti. Olayı kısaca yazarın kendi cümleleri ile özetleyecek olursam 'Tabii ki kadına şiddeti tasvip edecek değilim.
Ama olmuş bir defa... Eşler arasında küçük bir müessir fiil yaşanmış… Bayan karakola gitmiş. Karakol savcılığa sevketmiş… Ardından hemen Aile Mahkemesi'ne..
Karar: "Mağdurenin 4 ay süre ile koruma altına alınmasına
…"  Sonra mağdureye sormuşlar sığınma evine gitmek ister misin diye kadın da kabul etmiş. Kadın ailesinden kimseyi aramamış, nerede olduğunu bildirmemiş. Aile kadına ulaşmayı başaramamış. Üzerinden bir ay geçmiş. Aile sayın yazarı arayıp ricacı olmuş,  o da pek çok yeri aramış ama kadının nerede olduğuna dair bir bilgiye ulaşamamış. Çok şükür ki ulaşamamış! Ve bu ulaşamama, haber alamama durumunu sayın yazarımız çok vahim bulmuş, sırf üç tane feminist istedi diye bu sığınma evleri açılmış, yasalara hızlıca girmiş, aile dinamitlenmiş…

 

Bu da bugün yani 19.07.2012 tarihinden bir gazete haberi. KÜÇÜKÇEKMECE'de 4 çocuğunun annesi eşi Zahide Feyzioğlu'nu bir hafta içinde iki kez döven Çetin Feyzioğlu, üçüncüsünde genç kadını boğazını keserek öldürdü. Zahide de polise şikayetçi olmuş. O da sığınma evine gitmiş. Ama 13 yaşındaki kızı 7 aylık küçük kardeşinin ateşlendiğini söyleyince apar topar çocuğunun yanına gitmiş. Ve orada vahşi kocası tarafından boğazı kesilerek öldürülmüş.

Bu topraklarda, son yıllarda hemen hemen her gün, bir kadın ya kocası, sevgilisi ya da kendi babası, kardeşi, ağabeyi tarafından ama mutlaka bir erkek tarafından öldürülüyor. Ama o kadar vakayı adiyeden ki kimse önemsemiyor. Ailenin kutsallığının vergisini nedense kadın kanıyla canıyla ödüyor. Aile kutsaldır, elbette. Ama o yuva mutlu değilse, kadın ve çocuklar her gün o çatı altında şiddete maruz kalıyorsa o aile kutsal değil, aksine bir an önce kadını ve çocukları güvenli bir ortama taşımamız gereken tehlikeli bir bataklıktır. Kurutulması gerekir.

Maalesef yaşadığımız erkek egemen toplumda, mürekkep yalamış, gazetede köşe yazan bir aydın(!) bile aile içinde olabilir böyle şeyler, ne olmuş ki, eşler arasında küçük bir müessir fiil yaşanmış diyerek kadına şiddeti önemsizleştirip kadının korunmasını eleştirebiliyor. Elbette düşünce özgürlüğü var, herkes istediği gibi düşünebilir burada önemli olan bakış açısı. Kadına şiddetin boyutlarını kavramadaki yetersizlik, çok büyük bir sosyal olayın görmezden gelinmesi, yok sayılması, aile kavramını kutsarken en önemli hak olan yaşama hakkının önemsenmemesi. Kadına karşı şiddet işte bu nedenle çok yaygın, sadece üç beş feminist üstlendiği, öteki çok büyük bir zümre tarafından görmezden gelindiği ve önemsenmediği için. Gücünü kendinden güçsüz insanlar (kadınlar ve çocuklar) üzerinde uygulamayı bir şey zanneden, böylece egolarını tatmin eden, kas gücünden başka bir özelliğe sahip olamayan erkekler, toplum tarafından dışlansalar, en yakın arkadaşları bile selamı sabahı kesseydi, bu kadar cesur olabilirler miydi? Ya da neden kadına karşı şiddet sadece belirli dünya görüşüne sahip kadınlar tarafından dillendiriliyor? Muhafazakar kadınlar arasında yok mu bu davayı bayrak yapacak, büyük kampanyalar başlatacak ve Ali Karahasaoğlu gibi şiddet mağduru bir kadını korumayı başardıkları için üç beş feministe çatan erkeklere dünyayı dar edecek, hemciNslerinin kıyıma uğrAmasını içine sindiremeyen mangal yürekli bir aydın YOK MU?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Suna Taşdemir Dündar Arşivi
SON YAZILAR