Suna Taşdemir Dündar

Suna Taşdemir Dündar

KAVRAM KARGAŞASI

                                    

            Ülkemiz, her dönem olduğu gibi yine büyük bir kavram kargaşası ve bunun yarattığı kaotik durum içinde dönüp duruyor. Her şey birbirine karışmış, biri bir şey söylemek istiyor, söylüyor kendince. Öteki, söylenen sözü, beynindeki kendi sözlüğünde o kavramın anlamına göre tercüme ediyor ve ortaya akla karanın birbirine karıştığı alaca bulaca bir manzara çıkıyor.

            Son zamanlarda kimileri 'ulusalcı' diye yaftalanıyor kimileri 'milliyetçi'. Sol kanattan gelen, ülkesi ve milletinin bölünmez bütünlüğünü savunanlara 'ulusalcı' kimliği yakıştırılırken, Türk-İslam sentezi ile harmanlanmış, Orta Asya'dan göç etmek zorunda kalan bir milletin anlatıldığı birtakım efsaneleri baş tacı yapanlara 'milliyetçilik' yakıştırılıyor. Ama her iki söylemde de bir aşağılama, bir küçümseme hali hakim ki sormayın. Yazılanlar okunduğunda Türkiye'de yaşayan ne kadar 'ileri demokrasi' yi yalamış yutmuş kişi var hayret ediyorsunuz. Bu insanlar, on yıl önce neredeydiler, merak ediyorsunuz.

            Oysa Türk Dil Kurumu Büyük Sözlük'te;  Milliyetçilik; Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk, ulusalcılık, nasyonalizm olarak tanımlanıyor. Bunun neresi kötü? Ulusalcılık ve milliyetçilik gördüğünüz gibi aynı anlama gelen iki farklı kelime. İnsanların bu iki kelimeye yükledikleri anlam aslında Irkçılık. Yine Türk Dil Kurumu'na göre; Irkçılık; İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti, rasizm, 1. Kişinin bağlı olduğu ulus ya da ırkın üstünlüğüne inanarak onun dışında kalan toplulukları aşağı ve hor görmesine dayanan tutum ve davranış. 2. Toplumu kendi kümesi, yabancı küme diye iki bölüme ayırarak kendi kümesine üstünlük ve başatlık tanıma, dış kümeye ise düşkünlük ve uyrukluk tutumunu benimsetme.

            İnsanlar, kendilerini bir yerlere bir şeylere ait hissetmek isterler. Bir gruba, çoğunluğa dahil olmak kişinin ilkel zamanlardan beri getirdiği genetik şifrelerde bulunan 'güvendesin, merak etme' hissini verir. Bu his herkes için gereklidir. Kimi kendini bir milletin ferdi olarak iyi hisseder, kimi bir ümmetin ya da cemaatin. İnsanları bunun için küçümseyemezsiniz.

            Son on yıldır Türkiye'de pek çok taş yerinden kaydı, ağırlık merkezleri yer değiştirdi. Kimi gelişmeler çok olumluydu, 65 yaş üstü yaşlıların ve 18 yaş altı çocukların sosyal güvenceleri olmasa da sağlık hizmetlerinin karşılanması gibi. Sağlık, eğitim ve adalet sisteminde sayamayacağım kadar çok olumsuz gelişme yaşandı. İnsanlardaki eşitlik, hakkaniyet ve adalet kavramları değişti. Bu gelişmelerden en önemlisi ise, milliyetçilik kavramının önüne getirilen sıfata göre anlam değiştirmesiydi. Eğer başına Ermeni gelirse, Kürt gelirse son derece geçerli, alkış alan, göklere çıkarılan bir kavrama dönüşen  milliyetçilik, eğer başına Türk gelirse, yuhalanan, yerlerde sürüklenen, tükürük yağmurunda boğulan bir anlama dönüşüveriyor. Kimse Aysel Tuğluk'a, Selahattin Demirtaş'a 'Milliyetçilik artık geçerli  bir kavram değil' demiyor. Onlar da milletvekili, kanlı örgütle bağlantılı oldukları sır değil, ada ve dağ arasında sıkışıp kalmış olsalar da kendi fikirlerini rahatça söylüyorlar. Oysa benzer şeyleri, bir İzmir milletvekili söyleyince ne ulusalcılığı kalıyor, ne milliyetçiliği ne de ırkçılığı.        

            Paris'te vurulan üç terörist kadının cenaze töreninde yazılan pankartları hatırlayın. 'Savaşın galibi, barışın kaybedeni yoktur.'. Bu ancak bir teselli cümlesi olabilir. Kazananın kaybedeni teselli ettiğinde söylediği bir teselli cümlesi. Her savaşın bir galibi ve bir mağlubu vardır. Ve sanıyorum biz (ülkesini ve milletini seven, onun çıkarlarını her şeyin üstünde tutan kimine göre milliyetçi kimine göre ulusalcı zannedilen ama asla ırkçı olmayan Atatürkçüler) otuz yıldır sinsice süren savaşı kaybettik ve yenildik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Suna Taşdemir Dündar Arşivi
SON YAZILAR