KIZIM OLMADAN ASLA...

Yıllar ne çabuk geçiyor değil mi kızım?
Oysa 7 yaşına girdiğinde sana yazdığım yazıdan dolayı yılın gazetecisi ödülünü almıştım...
Özel bir yazıydı...
Tam 12 yıl geçmiş...
Hayat ne tuhaf değil mi kızım?
Aynı şehirdeyiz ama birbirimizi göremiyor ve sarılamıyoruz...
Biliyorum bana kızgınsın...
Biliyorum ki hayatında ben yokum...
Ama sen bende varsın...
Hep olacaksın...
İstesen de, istemesen de..
Babalar evlatlarını asla terketmezler...
İlk yazımı yazdığımda ilkokulluydun, şimdi ise üniversiteli oldun...
Bir baba için gurur vesilesi...
Emeği geçenlerin hepsine gönülden teşekkürler...
Haftaya doğum günün...
16 Eylül 2013...
Adını Eylül koymuştum...
Annen ise Cansu...
Eylül Cansu oldun...
Adın da güzel, yüzünde, yüreğinde...
Resimlerinden masumiyetine hayranlık duyuyorum...
Bu yüzden internet sayfama seni yerleştirdim...
Kirlendiğimiz şu dünyada senin masumiyetinle avunuyorum işte...
Keşke hepimiz senin kadar temiz ve masum olabilsek...
Çoğu zaman insanlar içindekileri anlatamaz...
Ben de anlatamadım sana...
Olmadı, olamadı...
Bazen hayat insanların istediği gibi gitmiyor ne yazık ki...
Bizim de öyle oldu...
Hayatına girmedim bu zamana kadar...
Düzenin bozulmasın istedim...
Kalbimde sakladım sevgini...
Yaşadım, büyüttüm ve seni hep sevdim...
Küçüğümle gidermeye çalıştım özlemini...
Evet bir kardeşin var...
O da kız...
Görsen bayılırsın...
Adı Sümeyye...
Beğensen de beğenmesen de o senin kardeşin...
Çok tatlı ve senin gibi çok güzel...
Birlikte olabildiğinizi bir görebilsem...
Sarılsan ona...
Ablam diyebilse sana...
Aynen şunu derdi: "Baba bak benim ablam"...
Seni tanısa, bırakmaz asla...
Senden 1 ay sonra onun doğum günü...
15 Ekim 2013...
Belki kuvuşursunuz, bilemezsin ki?
Unutulur geçmiş...
Yaşananlar, yaşatılanlar...
Neler unutulmuyor ki hayatta...
Ölüm bile geliyor sonunda...
Hepimiz toprak olup gidiyoruz işte...
Yaşarken paylaşamamak dokunuyor insana...
Sarılıp kızım diyememek, öpüp koklayamamak...
Ne garip değil mi?
Bu arada belki merak edersin diye yazıyorum...
Baban sabıkalı...
Geçen gün çalıştığım gazetenin yazı işleri müdürü olamadım...
Sabıkam varmış...
25 yıllık meslek hayatımda onu da öğrendim...
Sen de öğren suçumu kızım...
İlk ve tek sabıkam...
Daha önce sahibi olduğum yerde gazetemizi çıkarabilmek için bir günlüğüne kaçak su kullanmışız...
Hakim karşısına çıktım...
Sene 2008...
Sordu hakim?
Kaçak su kullanmışsın...
Evet kullandım...
Gazetemizi çıkarmak zorundaydım...
Mesuliyetim vardı hakim bey...
Bir gün kullandım, ertesi gün parasını yatırdım...
"Anlıyorum evladım" dedi hakim bey...
Bana bir yıl boyunca aynı suçu işlememek kaydıyla 5 ay ceza verdi ve erteledi...
İşte sabıkam bu...
Savcının karşısına çıktım...
Neden yazı işleri müdürü olamıyorum dedim?
"Sen hırsızlık yapmışsın" dedi.
"Ben o hırsızlık suçunu madalya gibi taşırım" dedim...
Ve taşıyorum da...
Bugün aynı şartlar olsa yine aynı şeyi yapardım...
Avukatıma söyledim onu da kaldırma hakkım varmış ve kaldırıyor...
Baban senin yüzünü kızartacak hiçbir şey yapmadı bu hayatta...
Sen de tanımak istersin belki diye söylüyorum..
Çok iyi mangal yaparım mesela...
Hele tavuğun sırtı olursa var ya...
Ellerini yersin vallaha...
Paylaşırız çoğu şeyi...
Kapatırız yaşayamadıklarımızı...
Geçen akşam "Babam ve oğlum"u izledim...
Salya sümük yine gittim...
Sen aklımdaydın çünkü...
Hiç çıkmadın ki zaten...
Çok konuştum değil mi?
Bu kadar hasrete az bile yazdım...
Söylenecek konuşulacak çok şey olsa da...
Sen olmadan anlamı yok hiçbir şeyin...
Kızım olmadan asla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ünal YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR