MEDYA VE KÜLTÜR
Medya yeni yüzyılda insan hayatının en önemli unsurları arasına girmeyi başarmıştır. Hatta ülkelerin en önemli gücü ya da iktidarı olarak ifade edilen; ordu, ekonomi ve siyasetin yanı sıra 4. güç olarak toplumu yönlendiren, etkileyen çoğu zaman da bozan bir güç olmuştur. Bazen de kimilerine göre medya 1. güç olma özelliğine sahip bir unsurdur. Her siyasi iktidar değişikliğinde; arkasında medya rüzgârı olmasaydı bu kadar destek alamazdı, sözü ya da algısı bu gerçeği açıklamaktadır. Medya sayesinde insanlığın önünü açacak bir medeniyet tasavvuru, bir gelecek perspektifi kurmak mümkündür. Medya ülkenin kültürünü, milletin değerlerini sağlam temeller üzerinde bina etmeye, yaygınlaştırmaya, nesillere doğru emeller kazandırmaya yönelik çalışmalarda bulunmalıdır. Kültürünü, geleceğini inşa eden bir güç olmalıdır. Bu bağlamda halkının kültürünü, değerlerini güçlendirmesi gerekirken tersine bozan, tahrif eden medya halkına düşmanlık eden medyadır.
Bugün bizim görüntülü medyamız Araplarda bizimle ilgili öyle kötü bir algı oluşturmuş ki birbirlerine küfrettikleri zaman Türk kanallarındaki bir takım dizilerdeki kötü, ahlaksız rolleri düşünerek seni Türk kanallarında gördüm, diyorlar. Bizim medyamız halen halkın kültürünü bozan bir durumdadır. Hatta medya eliyle batı uygarlığını 3. Dünya ülkelerine taşıyoruz. Batının çökmüş, kokuşmuş, köhneleşmiş insanlık dışı uygarlığını, medeniyetmiş gibi yükseklere çıkartıp Arap ülkelerine transfer ediyoruz. Televizyonların birbiriyle yarışırcasına yayınladığı diziler Türk toplumunda olduğu gibi Arap toplumlarında da olumsuz tahribatlar yapmaya devam etmektedir. Ortadoğu’da insanlar Türk dizilerinden etkilenerek bir taraftan Türkiye’yi severken bir taraftan da kültür emperyalizmine uğramaktadır. Bunu fark edip karşı çıkan, eleştiren muhafazakâr kesimin yanı sıra büyük çoğunluk desteklemektedir. Öyle ki dizilerin etkisi devlet politikalarından daha güçlü olmuştur. 400 milyon kişinin yaşadığı 22 Arap devletinin oluşturduğu bölgede, her inançtan ve kesimden, her gruptan insan Türk dizilerinde adeta kendini bulmuşçasına umutlarını ve hayallerini buraya bağlamaktadır. Bazı dizilerin müziği telefonlarında zil sesi olarak kullanılmaktadırlar. Etkilenmenin bu kadar güçlü olduğu toplumda, dizilerin taşıdığı ya da transfer ettiği batı değeriyle birlikte tahribat da çok güçlü olmaktadır.
Türk dizileri sadece Türkiye’de değil Arap toplumlarında da toplumun dengesini bozuyor. Her evde herkese ayrı bir rol model çiziliyor. Annenin ayrı, babanın ayrı, çocukların ayrı bir rol modeli oluşuyor. Böylece ailede çatışma, ayrışma, bozulma meydana geliyor. Boşanmalar ve parçalanmalar meydana geliyor. Kendine anne-babasının dışında başka bir rol model edinen o çocuklar frakında olmadan ortada sahipsiz kalakalıyorlar. Batının istediği kültürel emperyalizm kendi medyamızın eliyle istenerek ve planlanarak yapılmaktadır.
Türkiye’de medya, adeta batının, batılın hizmetindeymiş gibi çalışıp onların çatışmacı dilini kullanmaktadır. Bundan dolayıdır ki toplumu yozlaştırıp değerlerinden, tarihinden, aslından kısacası kendinden koparmaktadır. Bu medya düzenini yıkıp yerine kendi kültürel değerlerimizi, anlam dünyamızı esas alan; çatışmayı değil kardeşliği, çifte standardı değil diyalogu, nefreti ve şiddeti değil sevgi’yi, kötülüğü değil iyiliği, yanlışı değil doğruyu, batılı değil hakkı, zulmü değil adaleti esas alan, her şeyiyle bizim olan, bize özgü olan bir medya düzeni, bir yayın politikası kurulmadan toplumun düzelmesi imkânsız gibi bir şeydir. Çünkü medyaya hâkim olmak ya da medyanın ülkemizin ve değerlerimizin hizmetinde olması adeta bir ölüm kalım meselesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.