Pazar kahvaltıları
Vatandaş arabasının arkasına yazmış: Bir sana doyamadım bir de pazar kahvaltılarına Çok hoşuma gitti. Kahvaltı yapma alışkanlığım yoktur. Bu pazar bir arkadaşımı yanıma alıp iki simit biraz kaşar peyniriyle oturduk bir çay ocağına.
Onlarca masa, onlarca insan çay ocağında büyük bir hışırtıdan başka seçilebilir bir ses yok. O hışırtı da gazetelerin sayfalarını çevirirken çıkan sesten başka bir şey değil. Hemen herkes bir yandan çayını yudumlarken bir yandan da gazetesini okuyor. Yanındakiyle yazılar hakkında yorumlar yapıyor. İki saatten fazla kaldığım o çay ocağında atmosfer hep aynı. Gazeteler elden ele geziyor. Bu ülkede gazete okunmadığı ile ilgili haberlerin gerçeği yansıtmadığını gözlerimle görüyorum. Gazetelerin satış trajlarının da okunma oranlarını yansıtmadığı ortaya çıkıyor böylelikle.
Avrupalının trenlerde, otobüslerde bile kitap okuduğunu abartarak anlatan milletimiz, kendisine haksızlık yapıyor. Ülkemizde yaşayan insanların çok büyük bir bölümünün açlık sınırının altında yaşadığı ve bir gazeteye ayıracak parası bile olmadığı bir gerçek. Bizim vatandaşımız cebindeki 50 kuruşu ile hem gelip çayını içiyor, hem de böylelikle 5-6 gazeteyi birden okuyor. Bu halkımızın imkansızlıklar içinde bulduğu bir çözümdür ve dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz.
Demek ki değişiyoruz. Üstelik bu tabandan başlayan güzel bir değişim.
Güzel ülkemle ilgili hayaller kurarken, kimsenin bana ne demediği, bana dokunmayan yılanların bile yaşatılmadığı çağdaş uygarlıklar seviyesine yükselmiş ve ünlü şairimiz Cahit Sıtkı nın dediği gibi; TEK ŞİKAYETİN ÖLÜMDEN OLDUĞU GÜZEL BİR ÜLKE DÜŞLÜYORUM