Yaşayan müze
Ankara"da yaşayanlar çok iyi bilirler ki; başkent karmaşası,siyaseti,koşuşturmasıyla çok yorar insanı. Böylesine yorucu bir haftanın ardından hafta sonu yapılacak en güzel şey; Ankara"ya sırtınızı dönüp yüz kilometrelik bir yolculuğun ardından Beypazarı"na gitmektir. Daha araçtan inmeden tarihsel bir doku Beypazarı evleri hoş geldin diyerek karşılar sizi. Dar sokaklardan,konakların önünden yukarı çıkarken el tezgahlarının,dükkanlarının önünde müşterilerini bekleyen Beypazarlı"larla kırk yıllık ahbap samimiyetiyle selamlaşırsınız. Her sokak, her köşe ayrı bir gizemle çeker kendine.
Bu hafta sonu Halkbilimci arkadaşım Nuray"la Türkiye"nin ilk ve tek Halkbilimi müzesi olan Yaşayan Müze"yi ziyaret ettik. İsminin müze olduğuna bakmayın. Burası bir müze değil çok daha fazlası. Kapıda Zehra Hanım karşıladıktan sonra sizi; dar merdivenden üç katlı konağın ilk kısmı olan hayat bölümüne varıyorsunuz. Burada müzenin kurucusu Harun Bey karşılıyor sizi. Ve hemen ardından Halkbilimci arkadaşımız Raziye yöresel kıyafetleri güler yüzüyle konak ve müze hakkında kısa bir bilgilendirme yapıyor.
Burada rehbere ihtiyaç duymuyorsunuz. Çünkü her bölümden sorumlu çalışanlar güler yüzle karşılayıp yönlendiriyorlar sizi. Naciye Abla"dan kurşunun Şamanizmdeki etkilerini dinlemekle kalmayıp kem gözlere karşı birde kurşun döktürebiliyorsunuz. Ali Usta"nın yapmış olduğu el yapımı ahşap oyuncaklarla biraz uzaklara çocukluğunuza gidiveriyorsunuz. Buraya girdiğiniz andan itibaren kendinizi bir tiyatro oyununun içinde bir oyuncu gibi hissediyorsunuz. Hep karşılıklı bir iletişim var. Cihan, Merve, Demet, Arzu sıcak samimi bir sohbetle ağırlıyorlar sizi. Kendinizi masal ebesi Kezban Teyze"nin Beypazarı şivesiyle anlattığı baldan tatlı bir masalın içinde buluyorsunuz.
Karagöz perdesinde Karagöz oynatmayı denemek, Karagöz ve Hacivat kıyafetleriyle hatıra fotoğrafı çektirmek, İbrahim Amca ile Melek Hanım"la ebru yapmak bir kuşun yuvasını yapmasını izlemek kadar büyüleyici. Sizi temin ederim ki; Beypazarı"na gelince ilk görülmesi gereken yer Yaşayan Müze ve buraya geldikten sonra gitmeden mutlaka yapılması gerekenlerden biride bahçede oturup Fatma Teyze"nin elinden nefis bir Türk Kahvesi içmek.
Buranın ismini Yaşayan Müze koymuşlar. Çünkü buradaki her şeyin günlük hayatta, kültürümüzde, tarihimizde önemli bir yeri,değeri var. Birkaç saat önce aracınızdan inerken sizin için meraktan fazla bir şey ifade etmeyen bu yerler ayrılırken üstünüze sinmiş bir koku, bir burukluk bırakıyor. Sarılıp vedalaştıktan sonra son bir geriye dönüp bakıyorum, Unutamayacağım bir gün yaşadığım bu yuvaya bir isimde ben ekliyorum Yaşatan Müze