Sadaka-ı Fıtr

İslam'ın sosyal adaletinin, sosyal barışçılığının ve dinginliğinin göstergesi, sadaka-ı fıtrdır. İslam dininde, cezaevi yerine, toplumsal bir suçtan dolayı bir fakiri ailesiyle birlikte doyurmak, komşu akran çocukları gibi bayramlığı olamayan, yüzü gülmeyen, mahalleli arkadaşlarının hümeze-lümezesine takılmaktan çekinen mahalle sakini çocuk arkadaşları da bayram sabahının coşkusunu paylaşımına ortak etmek vergisidir; sadaka-ı fıtr.
Fıtır sadakası; Ramazan Bayramı'na kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında nisap miktarı mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kimseler için yerine getirmekle yükümlü oldukları malî bir ibadettir.
"Baş zekatı" da denen fıtr sadakası vermek Hanefîlere göre vacib, diğer mezheplere göre ise farzdır. Şahsa bağlı, şahıs başına konmuş malî bir mükellefiyettir. Şahsın, özellikle çocukların cep harçlıklarında ve gelinlik çağına gelmiş genç kızların çeyiz eşyasında kendilerine yardımcı olunması için karşılıksız ödediğiniz ve ödediğimiz sadaka ile Ramazan Bayramı'nın birinci gününe neşe içinde kavuşmasıdır.
Sadaka-ı fıtr, sadece bayram günü fakir komşunuzun çocuklarını sizin; cebinde harçlığı bol evladınızla sosyal barış içinde mutlu kılmak için ödenen sadaka olmakla kalmaz. Yemin kefareti, oruç kefareti olarak da ödenir.
Sadaka-ı fıtr sadakasının Asr-ı Saâdet için belirlenmiş malları ve miktarları vardır. O besin malzemelerinin ölçüsünün bugünkü tutarını Diyanet İşleri Başkanlığı yetkili uzmanları, her yıl yeniden belirler ve Ramazan'dan önce topluma açıklar. Mesela bu yıl için hep standart 6.5 Tl'den söz edilmektedir. Bence bu bir hastalıktır. Oysa standart 6.5 Tl değildir. 
Dayandığı delil şu ayet-i kerimedir: "Sizden kim hasta, yahut yolculuk halinde olursa, sayısınca diğer günlerde... Oruç tutmaya gücü yetmediği kesinleşenler bir yoksulu doyurmak biçiminde fidye verecektir. Herkim fidyeyi gönüllü artırırsa, böylesi onun için daha yerindedir. Ey gücü yetmediğine inananlar! Yine de oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır; eğer değerini bilirseniz"  Bakara Sûresi: 184.
Ibni Abbas da şöyle buyurmuştur: " Ayet, yaşlı kimseler için ruhsat olarak inmiştir. Orucu eda etmek ise farzdır. Kazada olduğu gibi, edanın kefarete düşmesi caizdir."
Çok yaşlı erkek; eğer fakirlere yemek yedirmekten de âciz olursa ona bir şey lâzım gelmez. Hamile kadın ile emzikli kadın da bu ayetin umumi manasına dahildirler. İbni Abbas şöyle demiştir: "Çok yaşlı erkeklerle yaşlı kadınlara oruç tutabildikleri hâlde oruç tutmama ruhsatı vardır. Bunlar tutamadıktan her bir güne karşılık bir fakiri doyururlar. Hamile kadınlarla emzikli kadınlar ise çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa oruçlarını bozarlar ve her güne karşılık bir fakiri doyururlar". Neylü'l-Evlâr. IV, 231. Ebu Dâvud
Çünkü bu, yaratılış itibarıyla âciz olan bir canlı sebebiyledir. Dolayısıyla, çok yaşlı kişilerde olduğu gibi bundan ötürü fidye biçiminde kefaret gerekir.
Mutlak olarak hamile kadın ile emzikli kadınlara fidye vermek gerekmez. Enes b. Malik el-Ka'bi der ki: "Allah Tealâ, yolcudan namazın yarısını, hamile ve emzikli kadınlardan orucu düşürmüştür, Allah'a yemin ederim ki, Resulullah as bunların ikisi yahut birisini söylemiştir." Neseî, Tirmizî. Ahmed, Ebu Dâvud ve Ibni Mace. Neylü'l-Evtâr, IV, 230)
Hz. Peygamber bunlara kefaret emretmemiştir. Aynı zamanda bu, özür sebebiyle mubah kılınan bir ruhsattır. Hastaların oruç tutmamalarında olduğu gibi, bu sebeple de kefaret gerekmez.
Fıtra konusunda hadis-i şerifler:
"Biz Peygamber Efendimiz döneminde fitreyi yiyecek maddelerinden 1 sâ' olarak verirdik. O zaman bizim yiyeceğimiz arpa, kuru üzüm, hurma ve yağı alınmış peynir olan keş idi." Ebu Saîd el-Hudrî
Bakıp gözetmekle yükümlü olduğumuz hane halkı ev hanımı ile erginlik veya ergenlik çağındaki çocuklarımz konusundaki hadis-i şerifte:
"Vekaletiniz altındaki kimselerin fıtır sadakasını verin" buyrulmuştur.
Fıtr sadakasının vacip olması için oruç tutmak şart değil; oruç tutamayan veya tutmayanlara da sadakay-ı fıtır vermek vaciptır.
"Ramazan orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir".
"Sadaka-i fıtr, oruçlunun, uygunsuz sözlerinden hâsıl olan günahları temizler". Beyheki.
"Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir". Ebu Davud
Hanefiler dışında, diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fıtra vermesi farzdır. Hadis-i şerifte, Sadaka-i fıtrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir" buyruldu. Ebu Davud
Fıtır sadakası, oruç tutan Müslüman'ın oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelenen ibadetinin eksikliklerini tamamlamak ve yoksulların bayram sevincine katılmalarını sağlamak için farz veya vacip kılınmıştır. Fakir kimselerin onurları korunuyor, isteme mecburiyetinde bırakılmıyor, yardım eli uzatılmış oluyor. Böylelikle aynı toplumda yaşayan fertler arasında kardeşlik, dostluk köprülerinden biri daha hem kuruluyor hem de işlerlik kazanıyor.
Fıtır sadakası ile mükellef olmak için zekatta olduğu gibi temel ihtiyaçlar olan havayic-i asliyeden başka nisap miktarı mala yani 85 gram altın kıymetine denk mala sahip olmaktır. Bu 85 gr gerçeği, 80-93 gr arasında değişmektedir. Bunun nedeni, olayın temelindeki tartı aracı kırattır. Kırat, buğday sayısına göre belirlenir. Bağdat buğdayının iriliği ile Medine buğdayının iriliğinin farklılığından kaynaklanmaktadır.
Zekattan farklı olarak, fıtır sadakasının vacip olması için sahip olunan malın yıl boyunca büyüyen ve artan anlamındaki nâmi özellikte olması ve üzerinden bir yıl geçme şartı yoktur.

 Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre fıtır sadakası ile mükellef olmak için nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir. Temel ihtiyaçlarının yanı sıra Bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip olan her Müslüman fitre ile yükümlüdür.
Velayeti altındaki, fıtır sadakası ile yükümlü olacak kadar malî imkanı olmayan çocukların, akıl hastalarının ve akli dengesini kaybetmiş kimselerin de fitresini ödemekle yükümlüyüz. Babasız torunlarımızın fitrelerini ödemek zorundayız. Bir kimse fıtresini, fakir olan karısına, babasına veya oğluna veremez.
Yoksulların ihtiyaçlarının karşılanması amacına uygun olarak Peygamberimiz SAV fitrenin bayramdan bir-iki gün önce ödenmesini teşvik etmişlerdir.
Fıtra nasıl hesaplanır?
Asr-ı Saâdette kullanılan sâ', bugünkü ölçeklere göre 3 kg.lık bir ölçek karşılığıdır. Fıtra, bu ölçek üzerinden hesaplanır. Hanefî mezhebine göre fıtır sadakası buğday, arpa, hurma ve kuru üzüm olmak üzere dört çeşit gıda maddesinden verilir. Buğday ve buğday unundan yarım sâ', diğerlerinden 1 sâ' fitre verilir.
Buğday için; yarım sa', DİB verilerine göre 1.750 kg olarak hesaplanmış, buğdayın bugün için rayiç bedeli de kilo başına 1.5 Tl olarak alınmıştır. Normal buğday unundan: 1.750 kgx2,00 Tl. İyi buğday unundan: 1750 kgx3, 00 Tl. Arpadan: 3.500 kgx2,00 Tl. Kuru üzümden: 3500kgx30,00 Tl. İyi kuru üzümden: 3.500kgx50,00 Tl ve Hurmadan: 3.500kgx15,00 Tl ve İyi Hurmadan: 3.500 kgx105,00 Tl olarak hesaplayabilirsiniz.
Diyanet İşleri Başkanlığı DİB'in belirlediği 6.50 Tl tutarındaki fıtra, öyle anlaşılıyor ki ortalama bir hesaptır. Ben bir ilahiyatçı emekli İmam-Hatip Lisesi öğretmeni olarak bu hesaplamayı üstünkörü bir hesaplama olarak almaktayım ve şahsen onaylamıyorum. Bu konuda biraz farklı düşünmekteyim.
Asgari ücretle veya biraz üstünde maaşla çalışanlar için fıtra, buğday ve unu üzerinden hesaplanır. Üst dereceden maaş alan yüksek tahsilli devlet memurları ve işveren işçileri, fıtrasını üzüm üzerinden ve daha üst gelirli işverenler de hurma üzerinden fıtrasını hesaplayacaktır. Herkes için seyyanen 6.5 Tl demek bence çok gülünçtür.
Ben şahsen dini kaynakları yıllardır karıştıran ve konuyu yetkilileriyle yıllardır tartışan uzman kişi olarak ibadetlerin değerini 6.5 Tl'ya satamam. Din o kadar ucuz değildir. Hatta benim görüşlerim arasında, fıtra verilen kişiyi, kişi olarak değil de bir aile reisi olarak düşünmekteyim. Çekirdek aile de anne-baba ve bir oğuldan ibaret alınırsa, bir fıtra çekirdek aile toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Yani DİB'in ortalama tuıtarı 6.5 Tl'yi 4 ile çarparsak, bir fıtranın tutarı: 4x6.5=26Tl eder. Tabii bu görüş sadece beni bağlar. Ben de fıtramı şu andaki görüşe göre, ama buğday üzerinden değil de buğday-üzüm ortalaması olarak vermekteyim.
Başka bir hesaplamama göre herkes fıtrasını; normalde devam ettiği lokantalarda iki öğün değil de üç öğün üzerinden hesaplamalıdır. Halkın devam ettiği lokanta farklıdır. Söz gelimi müdür pozisyonundaki orta gelirlilerin restoranları ve işveren konumundaki yüksek gelirlilerin devam ettiği kulüp lokalleri, beş yıldızlı otel lobileri masrafları farklıdır. Herkes fıtrasını buğday, üzüm ve hurma olarak buna göre ayar etmelidir.
Şimdi bakıyorum alt gelir sahibi imanlı bir işçi kardeşim dahi orucunu tutamayan annesinin yıllık fıtrasını 6.5 Tl üzerinden 30 günx6.5 Tl=195 Tl olarak kolayca verebilmektedir. Hatta bazı alt gelir sahibi şeker hastası, böbrek diyaliz hastaları oruç tutmuyor ve 195.00 Tl fıtra tutarını peşinen ödeyebilmektedirler.
DİB'nın bir günlük oruç ibadetini 6.5 Tl olarak hesaplaması çok yanlıştır. Bana göre Allah'a cc en büyük saygısızlıktır. Demek ki ibadet 6.5 Tl gibi çok ucuzdur.
İşi yokuşa sürdüğümü söyleyebilirsiniz; ama yine de ısrarlıyım: Allah'ın ibadetleri o kadar ucuza satılmamalı.       
Maalesef DİB resmi Web sitesindeki fıtr sadakası konusuna baktığımızda:
"Hz. Peygamber ve sahabe dönemindeki uygulamalar dikkate alındığında, sadaka-i fıtır miktarı ile bir fakirin, içinde yaşadığı toplumdaki orta halli bir ailenin hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Fitre ile bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre, sabah-akşam bir günlük yiyeceğinin karşılanması hedeflenmiştir" denmektedir.
Toplumun farklı kesimleri için ayrı ayrı fıtra tutarı belirlemek yerine: "orta halli bir ailenin hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin… " denmekte ve tek fiyat 6.5 Tl esas alınmaktadır.  Öte yandan iki öğün yemek de belki de Arap geleneğinin ürünüdür. Biz Türk toplumu için üç öğün yemek geleneğimiz var.
İşte mal varlığını gizleyip veya israf derecesinde harcaması olup kendisini sürekli borçlu yapan varlıklı züğürtler, fıtra sadakasını ödemekten kaçınırsa yoksul-varsıl uçurumu oluşur. Bu denge bozukluğu da küresel ısınma biçiminde ânî sel baskınlarının artmasına veya hava hortumlarına neden olur. Böylece villalar, Limuzin jeepler… yok olur ve sevdiğimiz canlar da boğulur gider.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR