Umudunu kaybetme

Bugün ne yazacağımı tasarlarken, aklıma birden izlediğim ve çok beğendiğim bir film geldi. Başrollerini Will Smith ve gerçek hayattaki oğlu Jaden Smith"in oynadığı, UMUDUNU KAYBETME adlı film.Filmde aile reisi olan Chris, eşi evi terk edince beş yaşındaki oğlu Christopher ile başbaşa kalır.Ve birçok sıkıntıyla baş başa kalır. Oturdukları daireden çıkartılırlar ve barınmak için gitmedikleri mekan kalmaz. Aklınıza neresi gelirse…Düşkünler evi, otobüs durağı, tuvalet, bulabildikleri her yerde kalırlar. Çektiği sıkıntılara rağmen, Chris, babalık görevini sevgi ve özenle yerine getirmeye devam eder ve oğlunun kendisine karşı duyduğu sevgi ve güveni, karşısına çıkan engelleri aşmak için kullanır. Ama o kadar bir özen ve umut ile kullanır ki sonucunu mükemmel bir şekilde alır. Peki ya bizler gerçek hayatta nasılız? Bir zorlukla karşılaşınca hemen vazgeçenlerden miyiz?Yoksa sonuna dek umudunu yitirmeyenlerden mi?Mum hikayesini bilirsiniz. Dört mum yavaşça yanıyordu.Ortam çok sessizdi ve konuşmaları duyuluyordu.İlk mum konuştu;”Ben barışım dedi.Hiç kimse benim yanık kalmamı istemiyor.Biliyorum ki söneceğim”.Kısa süre sonra alevi azaldı ve yavaşça söndü.İkinci mum konuştu;”Ben inancım.Neredeyse herkes,artık beni gerekli görmüyor.O nedenle artık bana gerek yok” dedi ve konuşmasını bitirdi.Alevi azaldı ve söndü.Üçüncü mum konuştu;”Ben sevgiyim dedi.Yanık kalmam için artık gücüm yok.İnsanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı.Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular”.Alevi azaldı ve söndü.Ansızın bir çocuk odaya girdi ve üç mumun yanmadığını gördü.Neden yanmıyorsunuz sizin sonuna kadar yanmanız gerekir dedi ve ağlamaya başladı.Dördüncü mum çocuğa döndü ve:Korkma!Ben hala yanıyorum ve diğer mumları yeniden yakabiliriz dedi.Çocuk parlayan gözlerle mumu aldı ve diğer mumları tekrar yaktı.Çocuk muma ismini sorduğunda :Ben umudum dedi.Diğer 3 duyguyu koruyan da aslında umuttu.Yani barışı,sevgiyi ve inancı…Her duygunun yeri apayrıdır kalbimizde elbet.Ama umutsuzluk değil midir bizi çaresizliklere sürükleyen?…İnançlarımız yoksa bizim bir anlamımız yoktur tabi ama inandıklarımızın gerçekleşmesine oksijen verecek olan da umutlarımız değil midir?.Ya da sevgi…Sevmek…Taşınması en zor olan duygudur elbette.Ama yaşanmasına dair umudun varsa elinde…Veya barış…Tüm insanlığın muhtaç olduğu kudret…En büyük silah…Ama umut olmasa, işgal altında kalan milletlerin, yaşama savaşı vermesinin bir anlamı olmazdı elbet…Önemli olan istemesini ve istediği şeyi iyi bilmek…İnanmak ve vazgeçmemek..Elbette ki birçok sıkıntıyla karşılaşılacaktır umutsuzluğa düşmeye sebep olacak.Ama unutulmamalı ki Her fırtınanın ardından bir güneş doğar, yüreklerdeki umudun üzerine... Gözyaşının bile görevi vardır; ardından gelecek gülümseme için "temizlik yapar" salına salına akarken yüzde... Ve bir gün her şey düzelir de, bugünün felaketi, o gün "Meğer bir tecrübeymiş" denilerek unutuluverir nasıl olsa... Ama bir şartı vardır umudun senden: “Bana inan, sakın vazgeçme benden”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Genç Kalem Arşivi
SON YAZILAR