YENİ DÖNEM PLANLAMASI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
22 Ağustos 2020 tarihinde Giresun ve ilçelerinde yaşanan ve 10 yurttaşımızın hayatını kaybettiği, bazı yurttaşımızın ise hâlâ kayıp olduğu sel felaketiyle ilgili sebeb sonuç ilişkileri ve bundan sonra bu ve benzeri acı hadiselerin meydana gelmemesi için yapılması gerekli taşkın önleme ve tedbirlerle ilgili görüşlerimizi paylaşmayı bir mühendis olarak görev bilinci ile paylaşmak istiyorum.
Yapılan bilimsel çalışmalar, ülkemizin de içinde yer aldığı Doğu Akdeniz Havzasının, iklim değişikliğine karşı en duyarlı alanlar arasında bulunduğunu göstermektedir. İklim Değişikliğinin 2 temel göstergesi Sıcaklık ve Yağıştır. Bölgesel olarak farklılıklar gösterse de küresel ölçekte artması öngörülen sıcaklıkların yanı sıra, yağışlarda da düzensizliklerin yaşanması beklenmektedir.
Yağışlarda yaşanacak düzensizlikler, kısa sürede yüksek miktarda yağış bırakan şiddetli hava olaylarının sıklıklarında artışlar şeklinde kendini göstermektedir. Meteorolojinin 2019 yılı verilerine göre Şiddetli Yağış ve Seller, hava koşullarına ve doğa kaynaklı afetlerin 3’te 1’inden fazlasını oluşturmaktadır.
Giresun ve ilçelerinde yaşanan şiddetli yağış sonucu oluşan sel felaketinde şimdiye kadar 10 civarında vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 5 civarında vatandaşımızın ise kayıp olduğunu üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Hayatını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına baş sağlığı diliyor, kayıp olarak bildirilen vatandaşlarımıza bir an önce ulaşılmasını bekliyoruz.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ölçümlerine göre, son 24 saatte Giresun şehir merkezinde 48.2 mm yağış gerçekleşirken, yüksek rakımlı yerleşim bölgelerinde 100 mm’yi aşan yağışlar ölçülmüştür. Bölgede ölçülen en yüksek yağışlar ise Yağlıdere (136.2 mm) ve Çanakçı’da (120.6 mm) meydana gelmiştir.
Yerleşim merkezlerinde meydana gelen sellerinin gerçek nedeni, yere düşen yağış miktarından ziyade, düşen yağışın büyük bir bölümünün toprağa süzülememesi sonucunda yüzey akışına geçmesidir. Özellikle yapılaşmanın, asfalt ve beton zeminlerin çok yoğun olduğu yerleşimlerde; düştüğü noktada 3-5 cm yüksekliğe sahip olan yağışlar, asfalt ve beton zemin üzerinde yüzey akışına geçerek daha alçak noktalara veya altgeçitlere ulaştığında metrelerce yüksekliğe erişerek sel ve taşkınlara neden olmaktadır.
Yaşanan bu son afet, kentlerimizi iklim krizine karşı daha dirençli hale getirmemiz gerektiğini göstermiştir. İklim değişikliği uyum çalışmaları yapılarak yaşanan sellerin etkisi azaltılabilir, can ve mal kayıpları en az seviyeye indirilebilir. Son yıllarda bu acıları çok sık yaşamaya başladık. Artık ders alınması gerekmektedir.
Özellikle son yıllarda yaşanan sel felaketlerinin temel nedenleri, iklim değişikliğinin yanında, insan kaynaklı doğa tahribatları, yanlış su politikaları ve HES’ler, plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi ve yerel yönetimlerin kentlerde yerleşim yerleri ve yakınlarında yapılan veya yapılacak olan yatırım ve projeleri yeterli fizibilete ederek ortak bir karar şeklinde planlayamamış olmasından da kaynaklanmaktadır.
• Dereler üzerinde, birbirinin peşi sıra onlarca HES kurularak, derelerin doğal yatakları ve doğal akışı engellenmektedir. Dereler doğal yatağına kavuşturulmalı, doğal akışı sağlanmalıdır.HES projeleri gözden geçirilmelidir.
• Çarpık yerleşim ve kentleşme sonucu, dere taşkın alanları ve dere yatakları aşırı yapılaşmaya açılmıştır. Dere yataklarının acilen rehabilite edilmesi, üzerindeki yapıların kaldırılması ve tekrar yapılaşmaya açılmaması için gerekli tedbirlerin alınması hatta yasal korumaya alınması gerekmektedir.
• Yerleşim ve Kentsel alanların büyük bölümü asfalt ve betonla kaplandığı için, düşen yağış toprak tarafından emilememekte ve doğrudan akışa geçmektedir. Yerel yönetimler gerek mevcut, gerekse yeni imar alanlarında, insan ve çevre merkezli yerleşim plan ve projeleri hayata geçirilmelidir.
• Hızlı nüfus artışından dolayı kentlerimizin altyapısı yetersiz kalmaktadır. Özellikle büyük kentlerimizde bulunan birleşik kanalizasyon sistemleri aşırı yağışlarda yetersiz kalmaktadır.
• Büyükşehirler başta olmak üzere, il, ilçe, belde ve köylerde tüm yerleşim birimlerinde ayrık sistem kanalizasyon altyapısı oluşturulması için yerel yönetimlere yeterli ödenek ve kaynak sağlanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.