YUSUFLARI ARAMAK

Her zaman suya uzanır ağacın damarları. Su ise ağacın en ücra noktasına kadar girer, dallarına, yapraklarına kadar yayılır. Ağacın sevdası her zaman suyadır. Hz. Yakup da öyle. Yusuf onun yüreğinin suyuydu. O’nu kaybettiğinde yüreği susuz, kansız kalmış gibiydi. O yüzden şartlar ne olursa olsun, hiç usanmadan yıllarca onu aradı, durdu. Yusuf’u ararken kendini arıyordu, ağacın suya uzanıp hayata tutunması gibi hayata tutunmaya çalışıyordu. 

Susuz kalmıştı. Yusuf’u  kardeşleri kuyuya atmışlardı ama sanki içinde bir sevda kuyusu açılmıştı. O sevda derin bir özleme dönüşmüştü. O özlem bir kuyu gibi içine oyulmuştu. Yusuf’un peşinde, sevdanın peşinde bir ömür boyu koşturdu durdu. 

Diğer 11 oğlu, kardeşleri Yusuf’u kuyuya attıklarını söylediklerinde, inandırıcı olmak için kanlı gömleğini babalarına gösterdiler ama Hz. Yakup buna rağmen arayışını bir gün olsun durdurmadı. Onlara inanmamıştı, o yüzden hep aradı durdu. Aramaktan da asla vaz geçmedi. Asla pes etmedi. Öyle ki  bir kaç gün ya da bir kaç yıl değil tam bir ömür boyu sürdürdü arayışını. Yusuf’un acısıyla yıllarca ağlayıp durdu, sonunda Yusuf’u bulmak uğruna gözlerini kaybetti ama yine de vazgeçmedi, asla geri adım atmadı, asla pes etmedi, asla yenilgiyi kabul etmedi, hep arayışını sürdürdü. 

Yusuf’u kaybetmek sıradan bir olay gibi, her hangi bir insanı kaybetmek gibi değildi. Yakup’un Yusuf’a olan özlemi her hangi bir babanın çocuğuna olan özleminden ziyade çok daha ötede bir durumdu. O özlemin içinde bir gelecek, bir sevda saklıydı. Bir halkın geleceği, kaderi içinde barınıyordu. Çükü Yusuf’u kaybetmek halkının geleceğini kaybetmek anlamına geliyordu. Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri bu eylemleri ile babalarından sonra halkı, adaleti temsil edecek ehliyet ve liyakate sahip olmadıklarını göstermişlerdi. Hz Yakup da bu yüzden onlara güvenmiyordu. Çünkü zalimler asla adaleti, hakikati, risaleti temsil edemezler, emanete sahip çıkamazlardı. Yakup Yusuf’u ararken aslında görevini, makamını, davasını teslim edeceği güvenilir, adaletli ve ehliyet sahibi bir kimseyi arıyordu.

Hz Yakup’un Yusuf’u arayışında bizler için de önemli dersler bulunmaktadır. Bu arayış bizlere geleceğimizi emanet edeceğimiz adil yöneticilere ihtiyacımız olduğunu göstermektedir. İhtiyacımız olan ehliyet ve liyakat sahibi yöneticileri aramamızı, geleceğimizi emin ellere teslim etmemiz gerektiğini bizlere öğretmektedir. Müslümanın görevlerinden biri de işi ehline teslim etmektir. Bunun için Hz. Yakup’un arayışının içinde hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir umut bulunmaktaydı. Öyle ki ağlaya ağlaya gözlerini kaybetmek pahasına olsa bile bir an olsun umudunu yitirmedi, aramaktan, beklemekten vazgeçmedi.

Geleceğimizi, çocuklarımızı, topraklarımızı, ülkemizi teslim edeceğimiz Yusufları aramak herkesin görevidir aslında. Aşkla, bir sevda derecesinde arayıp bulmak, bulduğumuzda da sahip çıkmak ve desteklemek de bir görevdir aslında.  Ararken kimler, hangi engeller, hangi zorluklar, hangi baskılar karşımıza çıkarsa çıksın asla mücadele etmekten vazgeçmeyen bir ruhla aramalıyız. Meydanı kifayetsizlere, ehliyetsizlere, menfaatperestlere, modern putperestlere bırakarak  geleceğimizi kurtaramayız, parlak kılamayız.

Yusuf’u aramak ve Yusuf’u beklemek için Yakup olmak gerekir. Önemli olan önce Yakup olabilmektir. Tıpkı Ömerleri aramak için Muhammet gibi bir karaktere sahip olmak gerektiği gibi. Muhammedî bir karaktere, Muhammedî bir ruha sahip olana Allah Ömerleri gönderir zaten.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Okutan Arşivi
SON YAZILAR